Thalia kapıda durmuş pencereye doğru başını hafifçe yana eğmişti. Her zamanki gibi siyah bir kot ve deri ceketinin önünü sıkıca kapatmıştı. Siyah kısa saçlarının arasında gümüş avcı tacı parıldıyordu. Sırtında da üzerinde ok resmi olan gümüş renkli bir sırt çantası vardı. Kapıyı açınca başını bana çevirdi ve gözlerimiz buluştu. Şokun etkisiyle elimdeki maşayı yere düşürüverdim ve adı dudaklarımdan döküldü. "Thalia?"
Thalia sözlerim onu uykudan uyandırmış gibi gözlerini kırpıştırdı ve birkaç saniye içinde belindeki hançeri çekip boğazıma dayadı. "Sen... Gaia için dirildiysen,"
"Kim?"
"Toprak Ana."diyerek bıkkınlıkla homurdandı. Ağzımı açıp bir espri yapacaktım ama Thalia'nın yüzünü görünce vazgeçtim. Sırf yaptığın espri yüzünden bile kafamı koparabilirmiş gibi bakıyordu.
Yutkunup ellerimi teslim olur gibi havaya kaldırdım. "Her ne kadar boğazıma hançer dayamanı eğlenceli bulsam da dışarısı buz gibi, içerde boğazıma keskin silahlar dayamaya ne dersin?"
Thalia hançeri boğazımdan birkaç santim çekip dışarıya bakındı. Bir an elindeki hançere doğru bir hamle yapmayı düşündüm ama hemen bundan vazgeçtim. Daha önce Othyrs Dağı'nda bu hatayı yapmıştım ve dağdan aşağı uçmuştum. Pek hoş bir deneyim değildi...Thalia etrafa bakınmayı bitirdiğinde yürümem için başıyla işaret etti ve hançeri göğsüme doğrulttu. Tam geriye doğru bir adım atmıştım ki maşaya bastım ve sırt üstü yere yapıştım. Hayatımda bu kadar rezil olmamıştım sanırım. Hançerin göğsüme saplanmamış olması mucizeydi. Thalia gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı ve arkasındaki kapıyı kapattı. İnleyerek oturdum ve gülmemek için zor duran Thalia'ya baktım. "Hadi durma, gül."
Önce ağzından bir kahkaha kaçtı sonra tekrar ciddiyetine kavuşup öksürdü. "Ayağa kalk,"dediğinde inleyerek ayağa kalktım ve uyandığım odaya gittik. Thalia etrafa göz atarken uyandığım kanepeye oturdum. Thalia bana ters bir bakış attı ama umursamadım. Thalia'ya çaktırmadan elimi çantaya soktum ve bir çikolata çıkartıp yemeye başladım. Thalia evi tamamen kontrol ettikten sonra yanıma geldi ve tuhaf tuhaf elimdeki çikolataya baktı.
"Ne? Dirildiğimden beri canım sürekli çikolata istiyor, sanırım aş eriyorum."diyerek başımı yana eydim. Thalia yanıma oturup sırtını duvara yaslayıp ayaklarını kendine çekti ve kollarını bacaklarına doladı. "Ne zaman dirildin?"
"Bu sabah."
Thalia hayretle bana dönüp yüzümü inceledi. Yüzüme o kadar uzun süre baktı ki artık derimin altındaki kafatasımı gördüğünden emindim. "Seni... Kim diriltti?"
"Babam." Kelimeler ağzımdan çıkar çıkmaz Thalia daha da tuhaf bakmaya başladı. Sanırım Hermes'e ilk defa babam demiş olabilirim. Evet, daha önce Melez Kapı'nda ya da başka zamanlarda da Hermes'in babam olduğunu söylemiştim ama bunu hiç hissederek söylememiştim. Şimdi neden söylediğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Belki de beni diriltirken her ne yaptıysa ona bağlı olmamı falan sağlamıştı.
Kendini kandırma. Ona minnettarsın.
Kapa çeneni.
İç sesimi susturup yerimde kıpırdandım. Thalia'nın bana böyle bakması hiç de sağlıklı değildi. Bir vahşi hayvanın avına baktığı gibi bakıyordu ve Thalia'nın avcıların lideri olduğunu düşünürsek bu oldukça ürkütücüydü. Konuşacak bir konu bulmazsak kendi kendime yeri yarıp Hades'in yanına dönebilecek kadar gerilmiştim. "Babam, yani Hermes, beni bir görev için dirilttiğini ve yanıma görevde birini göndereceğini söylemişti."
Thalia başını sallayıp yanan şömineye baktı. Tanrılara şükürler olsun artık bana bakmıyor!
"Artemis de bana beceriksiz bir meleze yardımcı olmam gerektiğini, Avcıları bir süre bizzat kendi yöneteceğini söyledi.
Önce başımı sallayıp titreyen ellerime baktım sonra söylediklerini idrak edip Thalia'ya baktım. "Beceriksiz mi? Ne demek beceriksiz? Hain, iki yüzlü, nankör ya da başka herhangi bir şeyi kabul edebilirim. AMA BECERİKSİZ Mİ?"
Thalia dudaklarını tekrar birbirine bastırıp elini omzuma koydu ve yüzüme eğildi. "Maşaya basıp yere yapışan biri için uygun bence,"
Yüzümü buruşturup ayağa kalktım ve karşıdaki duvara yaslandım. "Madem bebek bakıcım sensin, görev ne?"
"Ne demek görev ne? Görevi Hermes söylemedi mi?"
"Yok, daha çok güven aşılaması yaptı sonra büyülü internet paketi bitti sanırım." Thalia sanki uzaydan geliyormuşum gibi bir süre bana baktı. Sonra omuz silkip birden omzunda beliren yayını eline aldı ve oynayamaya başladı. "Kampa gidip Kheiron'a görevle ilgili danışmalıyız."
"Nerede olduğumuzu biliyor musun?" Thalia başını kaldırıp bana baktı.
"Kampa en geç bir haftada varırız."
"Yürüyerek mi?" Thalia sanki üç yaşında bir çocukla konuşur gibi onayladı.
"Neden arabayla ya da başka yollar-"
"Araban var mı?" Gözlerimi kısıp ona baktım. Ufak bir bakışma savaşına girdik ve onun gök mavisi delici gözleri kazandı. Bu aptallığa nasıl düştüm bilmiyorum, bakışma savaşında onu asla yenemedim ki...
Thalia yayını tekrar omzuna asıp kapıya yöneldi. "Başka bir şey yoksa hadi yola çıkalım. Artemis beni bir ay uzaklaştıracağını söyledi yani zamanımız kısıtlı."
"Tamam sen Kreiron'a danış ve bana Iris mesajı yollarsın sonra buluş-"derken Thalia'nın bana gözlerini kısıp baktığını fark ettim. "Neden sen gelmiyorsun acaba?"
"Neden acaba? Beni gördükleri anda ya beni öldürürler ya da linç edip sakat bırakırlar!"
"Luke Titan Savaşı'ndan sonra genel af ilan edildi, seni de herkes kahraman olarak biliyor." Kaşlarımı kaldırıp ona baktım. "Tamam kulübelerin çoğu öyle düşünüyor en azından."
"Apollon kulübesi?"
"Kimse seni okla vurmaz Luke! Clarisse kılıçla deşmeyi tercih eder, okları sevmez." Nefesimi dışarı verip elimi sırt çantama soktum ve elime bir deri ceket geldi. "İçimi rahatlattın doğrusu,"
Ceketi üzerime geçirip sırt çantamı taktım ve Thalia'nın peşinden evden çıktım. Evden birkaç metre uzaklaştıktan sonra son defa oraya baktım. Oraya bir daha dönmeyeceğimi biliyordum. Birden evi alevler kapladı ve ev kısa sürede küle döndü. Dönüp Thalia'ya baktım. O da birkaç adım ilerimde yanan eve bakıyordu. "Görevi tamamlayamazsam sonum böyle mi olacak?"
"Bunu engellemek için buradayım. O görevi başaracaksın. Sana inanıyorum." Son cümlesi hırıltı gibi çıkmıştı ve zorlama olduğu belliydi ama duymazdan geldim. Herkesin bana inanmasından nefret ediyorum, özellikle de ben kendime hiç inanamazken. Kendime inanmadığımı söyleyebilirdim ama Thalia boşu boşuna ikna edici konuşma yapmak zorunda kalırdı, bu yüzden sustum ve dumanlar tüten harabeyi izledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
young god | luke castellan
Фэнтези"Ah, bebeğim efsane olacağımızı biliyorsun," diyor "Ben kralım sense kraliçe ve beraber cennete doğru tökezleyeceğiz Eğer sonda bir ışık varsa o sadece gözlerindeki güneş Cennete gitmek istediğini biliyorum ama bu gece sadece bir insansın"