VIII

327 38 17
                                    

LUKE
O gece planımda Thalia ile kavga etmek yoktu ama gerçi bir tırın altından son anda kurtulmak da yoktu. Arabadan çıktığım gibi ağaçların arasına daldım. Burası orman olmayacak kadar düzenliydi, sanırım bir parktaydık. Yolda uyuklamadan önce tek hatırladığım Washington'a girdiğimizdi, büyük ihtimalle hala orada olmalıydık.

Arabadan iyice uzaklaşınca önüme ilk gelen çam ağacına tekme attım.

"Titanlardan," bir tekme attım.

"Tanrılardan," bir tekme daha, "Artemis Avcılarından, adı Thalia Grace olan Artemis Avcılarından" birkaç tekme daha, "Ama en çok da çam ağaçlarından nefret ediyorum!"diyerek ağacı tekmelemeye devam ettim.

Ağzıma gelen bütün yunanca küfürleri sıralarken birden kafama bir taş geldi. Elimle kafamı tutup başımı kaldırdım. Bir ağaç perisi kucağında çakıl taşlarıyla kızgınca bana bakıyordu. "Ağacımdan uzak dur seni nankör melez!"

"Ne?"dediğimde kafama bir tane daha taş attı, taş tam alnıma geldiğinde bir adım geri gittim. "Manyak mısın sen be? Gözüme gelseydi kör olurdum!"

"O zaman belki doğaya saygıyı öğrenirdin, terbiyesiz nankör!" Elimi alnıma götürüp kanadı mı diye baktım. Hermes'e şükürler olsun ki bir şey yoktu. Daha fazla taş yememek için gidiyordum ki sırtıma ve kafama bir avuç taş daha isabet etti. Ağaç perisi sürekli taş atmaya devam ediyordu. Normal insanlar sinirlediğinde sinirlerini başka şeylerden çıkartırlar ama ben bunu denediğimde bile manyak bir ağaç perisi musallat oluyor. Hayatım komedi filmi gibi resmen.

Ellerimi teslim olurcasına kaldırıp durmasını söyledim. "Tamam, tamam özür dilerim! Kafama taş yememek için ne yapmam gerekiyor?"

"Ağaçtan özür dile."

"Ağaçtan mı? Saçmala-"derken peri elindeki taşı kaldırınca konuşmaktan vazgeçip ağaca baktım.

"Seni tekmelediğim için özür dilerim."dediğimde peri yumuşamaya başlamış gözüküyordu ama hala elinde taş vardı.

"Şimdi ağacın önünde diz çök ve köklerini öp."

"Yok, daha neler!"derken kafama bir taş daha attı. Hemen yere çömelip ağacı öptüm ve ayağa kalktım. Peri kucağındaki taşları kenara koyup gülümsedi. "Ağacımıza saygı göstermen çok nazikçeydi. Her ne kadar köklerine kapanıp öpmen biraz abartılı olsa da, düşünmen yeter."

İçimden o periyi yakalayıp o ağaca bağlamak ve taş yağmuruna tutmak geçiyordu ama bunu yapmaktan vazgeçtim. Etrafta bir sürü ağaç vardı ve peri saldırısına uğrayacak havamda değildim. Bu yüzden gözlerimi kısıp ona ölümcül bir bakış attıktan sonra ordan uzaklaştım.

Bir süre Washington'un-evet artık eminim- sokaklarında gezdim. Sonunda güneş doğmaya başladığında sinirlerim yatıştığı için arabaya döndüm. Thalia arabanın kenarındaki çimenlerde önünde bir pizza kutusu ve iki teneke kolayla oturuyordu. Beni görünce tedirgince kıpırdandı.

"Günaydın."diyerek beni yanına davet etti. Normalde onunla hiç konuşmadan yola devam etmek istiyordum ama saatlerdir bir şey yemediğimi hatırlayınca yanına oturdum. Kolalardan birini uzatıp zorla gülümsedi. Kolayı elinden alırken ellerinin titrediğini fark ettim. Benden korkuyor muydu? Thalia'nın fazla bir şeyden korkmadığını biliyordum ama benden korkması... Dün geceki davranışlarımı hatırlayınca kendimden nefret ettim.

"Dün gece için üzgünüm."

"Bende araba konusunda biraz fazla tepki verdim sanırım." Başımı kaldırıp Thalia'ya baktım. Elindeki pizza diliminin üzerindekileri tek tek koparıp öyle yiyordu.

"Dün neden o kadar korktun? Yani... Tamam, herkes tır altında kalmaktan korkar ama sen... Bilmiyorum biz melezler her zaman tehlikedeyizdir. Araba kazası o kadar büyük bir şey değil gibi..."

"Annem trafik kazasında ölmüş."diyerek başını kaldırdı ve göz göze geldik.

"Çok üzüldüm, istersen babamın çantasından biraz para bulur ve uçakla-"derken ne kadar saçma konuştuğumu fark ettim. "Uçmak yoktu, doğru. Gemi yolculuğuna ne dersin?"

"Arabalardan korkmuyorum, Luke. Sürerken uyuklama yeter. Hem bu sefer ben kullanacağım, sende uyuyacaksın."

"Ehliyetin var mı?"

"Bir keresinde Apollon'un arabasını sürmüştüm, kimseyi buharlaştırmamıştım." Sanki anlıyormuşum gibi başımı sallayıp bir dilim pizza aldım.

"Büyük ihtimalle yarın kampa varmış oluruz." Thalia başını sallayıp elindeki dilimden bir lokma aldı. "Kampa gideceğin için heyecanlı mısın?"

"Ya tabi, beni sevgiyle karşılayacaklardır." Thalia gülüp ayağa kalktı ve yanıma oturdu. "Sana dün söylediklerim için üzgünüm. Kronos'u yenmek için kendini feda ettin ve ben seninle gurur duyuyorum."dedikten sonra gülümsedi ve yanağımdan öptü. 

young god | luke castellanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin