Hiç iyi değil

180 7 1
                                    

 Selam :/ Büyük ihtimalle bana saydırıyorsunuz ama özür dilerim.Buradan yazamıyordum ama,final elimde.Bölümler sırayla gelecek ^_^Ama youtube kapalı olduğundan medyasız idare edeceksiniz :(

Bloody Mary’den sonra pek ters bir şey olmamıştı.Ta ki bugüne kadar…Odaya girdiğimde hepsinin yüzü çökmüştü.Neye uğradığımı şaşırmıştım.”Neler oluyor?Nedir bu haliniz?”dedim şaşkın bir şekilde.

Hepsi ters ters beni süzdü.”Kıyamet kopuyor evlat!”dedi bir ses.Bu Crowley idi.Bana bakarak pis pis sırıtıyordu.Tabii ki inanmamıştı bu palavracı şeytana.”Cidden çocuklar neler oluyor?”diye tekrarladım.Bu kez Sam araya girdi.”O haklı evlat.Lucifer kafesinden çıktı,Dünya’yı yok edecek.”Sarsılmıştım.Birden kahkaha atmaya başladım.Ne yaptığımı bilmiyordum.Şaşkınca bana bakıyorlardı.Hala gülüyordum.Neredeyse gözümden yaş gelmeye başamıştı.Durabildiğimde:”Cidden güldürdünüz beni çocuklar.Şimdi neler oluyor anlatın.”diyebildim.Yüzlerine tekrar bakınca neler olduğunu anladım.Ciddilerdi.Bense ağzımı açmış onları süzüyordum.Gözüm Crowley’e kaydı.O iğrenç gülüşü üzerindeydi hala.Tam ona doğru yürüyordum ki Cass aklımı okumuş olmalı beni durdurdu.”Bunu yapman bize bi fayda sağlamaz.”Birden kendimi kötü hissettim.O kadar insan ölecekti ve ben o kadar insanı öldüren kişinin oğluydum.Tam o an ölmeyi diledim.Daha sonra yanağımda bir sıcaklık hissettim.Gözyaşımdı bu.Birden içimde bir özgüven hissettim.Gözyaşımı silip Dean’e doğru yürüdüm.”Tamam,bu kadar yeter!Burada küçük bir kız gibi ağlamayacağım dostum,ve sende bana yardım edeceksin!Anladın mı!”bağırıyordum adeta.Hepsi bana şaşkın şaşkın bakıyordu.”Bana öyle bakmayı kesin!”diye çıkıştım.Yavaşça toparlanıyorlardı.Sam ümitsiz bir şekilde:”İyide ne yapabiliriz?”dedi.Sesindeki çaresizlik hissediliyordu.Diretmeye devam ettim.”Herşeyi…”Bu sefer Crowley’nin sinsi sesi duyuldu.”İnan bana annene gidip ağlamaktan başka elinden bir şey gelmez küçük dostum.”Bu sefer hiç sinirlenmedim.Çünkü sinirlenince bu onun hoşuna gidiyordu.”Bu laflarını unutma Tatlı Şeytan’ımız,günü gelince hatırlamak zorunda kalacaksın.”Laflarım onu deli etmişti ki sesini çıkarmadan bakışlarını kaçırdı.Sırıtarak Dean’e döndüm.”Hadi ama adamım sen Dean Winchester’sın!Pes edemezsin.Sen, kısa zamandan beri tanıyorum ama benim tanıdığım Dean pes etmezdi.”Yüreklendirici konuşmuştum.Ya da öyle sanıyordum.”Elimizden ne gelir ki evlat?Baksana şuna,yıldırımlar binaların tepelerine düşüyor,hortumları milleti esir alıyor,tsunamiler bir şehri kaplayacak kadar büyük.Şu an sadece Missouri’de yakında Springfield’a ve tüm Dünya’ya yayılacak Robin.Bundan kaçamayız.”Biraz haklıydı.İçimde sonsuz korku vardı ama bununla savaşmalıydım.Çünkü ben pes edersem diğerleri de pes ederdi.Buna izin veremezdim.”Peki ya bir şey soracağım o zaman,diğer insanları kurtarırken ne hissettin?Sen söylememişmiydin bana,çocukluğumuzdan beri Avcı olarak yetiştik,diye?Çocukluğundan beri kaç insan kurtardın Dean?”Bu sefer Sam’e döndüm.”Peki ya sen Sam,daha bir yaşını bile doldurmamışken şeytan sana kendi kanından verdi.Sende Dean gibi çocukluğundan beri hayat kurtarıyorsun.Ya diğer insanlar?Dışarıda neler olup bittiğinden haberleri yok.Çaresizce sığınacak yer arıyorlar.Kıyametin geldiğini bile bilmiyorlar.Onları öylece bırakacak mısınız!”Son cümlemde bağırmamıştım.Sanırım bu etkili olmuştu.Yüzlerindeki o umutsuz ifade kalkmış yerine soru dolu bir ifade gelmişti.Sam,Dean’e:”Sende benim düşündüğümü mü düşünüyorsun?”dedi.”Başka seçenek yok dostum.”

Lanetli OtelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin