Bu manzarayı görünce olduğum yere çöküp ağlamaya başladım.
Ağladıkça aklıma gördüğüm cesetler ve kan izleri geliyor, onlar aklıma geldikçe kusuyordum.
En son ilkokulda hastalandığımda kusarken ağlamıştım.
Bu sefer farklıydı çünkü ağlarken kusuyordum.
Fakat kendimi toparlamalıydım.
Ayağa kalkıp etrafa bakınmaya başladım.
Herhangi bir şey. Beni bilgilendirecek, bana yardımcı olabilecek herhangi bir şey.
En üst kata çıktım, başkanın odasına. Burada da durum aynıydı. Alışmıştım artık bu manzaraya.
Başkanın masasının üstündeki kağıtları karıştırırken bazı notlar gözüme çarptı;
-ülke genelinde kırmızı alarm verildi,
-Balıkesir’deki askeri üs kaybedildiğinden dolayı yeni toplanma yeri izmir’deki ana kamp olarak belirlenmiştir
-olabildiğince insanı askeri kamyonlarla toplama kamplarına gönderin
-geceleri sokağa çıkmayın, hareket etmeyin
-kurtarma işlemleri yalnızca gündüz yapılsın ve olabildiğince sessiz olun
Sanırım gerçekten olmuştu…
izlediğim o filmlerden birinin içindeydim artık.
Hem de tek başıma…
Binadan çıkıp askeri araçları aramaya başladım, çok acıkmış ve susamıştım.
Bir araçta bırakılan çantanın içinde ecza malzemeleri, birkaç kutu konserve, bir matara da su vardı.
Çantayı sırtıma aldım tam arabadan çıkacakken koltuğun altına düşmüş bir silah gördüm.
işte aradığım asıl şey buydu. Şimdi biraz da olsa kendime güvenim gelmişti.
Daha önce hiç silah kullanmamıştım, nasıl kullanılacağını bile bilmiyordum ama bunun yanımda olması bana güç veriyordu sanki.
Hava kararıyordu, notların birinde geceleri sokağa çıkmayın yazıyordu.
Hemen kendime güvenli bir yer bulmalıydım.
Merkezdeki en yüksek bina özel öğrenci yurdu olarak kullanılıyordu. Oraya gitmeliydim.
Neden bilmiyorum ama ne kadar yüksekte olursam o kadar güvende olacağımı hissediyordum.
Binaya girince merdivenleri kullanarak en üst kata çıktım. Hava henüz kararmamıştı, odaları dolaşmaya karar verdim. Her yer DaĞıNıKtI. Etrafta kişisel eşyalar, kitaplar, defterler, incin yataklar.
Bir el feneri buldum odaların birinde.
Sonra ana caddeye bakan odalardan birine girdim. Kapının önüne dışarıdan sandalyeler koydum, içerden de güçlükle yerinden oynatabildiğim gardolabı kapıya dayadım.
Perdeleri de kapattıktan sonra sanırım artık güvendeydim…
Hava karardı.
Konservelerden birini yedikten sonra biraz dinlenmeye karar verdim. Çünkü çok fazla yorulmuştum…
Neler olduğunu, neler olacağını, ailemin, arkadaşlarımın ve de eski sevgilimin ne durumda olduğunu düşünerek uykuya daldım…
Duyduğum seslerle uykudan sıçradım.