Güneşin yavaş yavaş batmasıyla zombilerin sesi daha da yaklaşıyordu bize. Umut bunu fark edince bana parmağıyla eğil işareti yaptı. “Üzgünüm, hayatta kalın” diyerek kemerinde asılı duran silahı hızlı bir hareketle çekip kafasına bir el ateş etti. Donup kalmıştım Gamze’nin çığlık çığlığa ağlaması, zombilerin vahşi sesleri, silahın sağır edici patlama sesi ve Umut’un bedeninin çuval gibi yere düşüşü beni kendimden geçirmişti. Umut’un “Üzgünüm, hayatta kalın” sözleri beynimde tekrar edip duruyordu. 10-15 saniye sonra kendime gelmemle, Umut’un benden son isteğini yerine getirmeye karar verdim. Hayatta kalmak. Gamze’yi hemen ayağa kaldırdım. Güneş tamamen batmadan önce güvenli bir yere gitmemiz gerektiğini söyledim. Şoka girmiş yüz ifadesiyle beni onaylarcasına kafa salladı dün gece kaldığımız yer yaklaşık 50 metre uzaklıktaydı. Oraya kadar koşabilir misin diye sordum. Titrek sesiyle “evet” dedi. Bacağımın birinin yaralı olmasına aldırmadan son gücümle koşuyordum. 5 katlı binanın kaldığımız yerine geldiğimizde derin bir nefes çektim içime. Kapının önüne Umut’la yaptığımız gibi yemek masası ve dolabı koyduk. Ne Gamze konuşuyordu nede ben. Dün tanıştığım insanın bugün gözlerimin önünde ölmesi beni hayli etkilemişti. Kaldığımız daireyi hiç incelememiştik. Sadece içeride zombilerin olup olmadığına bakıp yatmıştık. Yatak odasının birine girdiğimde masanın üzerinde bir Mp3 çalar buldum, şanslıydım ki biraz şarjı vardı. Kulaklığı taktığımda kulağıma en sevdiğim şarkı olan Adele – Love Song çalındı. Şarkının sözleri o an ki durumumu öyle güzel anlatıyordu ki
Ne kadar uzak olursan ol, seni daima seveceğim
Ne kadar uzun kalırsam kalayım, seni daima seveceğim
Ne söylersem söyleyeyim, seni daima seveceğim
Seni daima seveceğim
O gün korkunç günün içinde beni tek mutlu eden şey bu olmuştu. Şarkı bana kız arkadaşımı ve ailemi hatırlatıyordu. Gözlerimden dökülen gözyaşlarına engel olamıyordum. Beni merak eden Gamze içeriden gelip kısık sesle “ iyi misin? ” diye sordu. Hayır deyip ona sarıldım. Normalde olsa bugün tanıştığım birine böylesine sarılmazdım fakat hiçbir şey normal değildi. Gamze’de bunun farkında olduğu için tepki vermeden o da bana sarıldı. Sabaha kadar bu şekilde uyuduk. Sabah olduğunda Gamze beni uyandırdı, mısır gevreğimi yememi söyledi. Teşekkür ederek kâseyi elinden aldım. Bundan sonra ne yapacağımızı sordu. Daha cevap vermemiştim ki “Buradan ayrılıp şehirden uzak, daha güvenli bir yer bulmamız gerek” dedi. “Bulman gerek, çünkü ben kız arkadaşımı ve ailemi bulmalıyım” dedim. “Saçmalama Yiğit, beni yalnız mı bırakacaksın?” diyerek beni bam telimden vurdu. Bir kızı tek başına bırakmayı kendime yakıştıramadım. Peki o zaman sana güvenli bir yer bulup yoluma devam ederim dedim. “Anlaştık” dedi istemeye istemeye. Eşyalarımızı toplayıp kaldığımız daireden ayrıldık. Planımız sahil taraflarında Gamze için bir yazlık bulup yoluma devam etmemdi. Sahile gelmeden etrafı demir çitlerle çevrili, 3 katlı bir villa gördüm. Gamzenin ihtiyacı olan ev buydu. Arabadan hemen indik. Umut kendini vurduğu silahı Gamzeye verdim kendimde elime bıçağımı aldım. Evin bahçe kapısını, kapıdaki teli çekerek açtım. Yavaş adımlarla bahçeden içeri girdim kimse yok gibiydi. Gamze hemen arkamdan ilerliyordu. Evin giriş kapısına geldiğimde kapıyı açmak için uğraştım fakat açamadım. Gamze bana paspasın altına bakmam gerektiğini, kendisinin her zaman evin yedek anahtarını paspasın altında sakladığını söyledi. Paspasın altına bakmak için eğildiğimde silahın kabzasıyla biri boynuma sertçe vurdu gözlerim karardı kendimi kaybettim.
Gelecek bölümü çarşamba yazacağım. Görüşmek üzere.