Elini yavaşça T-shirt'üne götürdü ve yavaşça çıkarmaya başladı.
Ağlamak istiyordum, ama gözlerimde yaş kalmamıştı. Hepsini dökmüştüm esir olarak kaldığım odadaki betonlara. Gamze'ninde bende farklı bir yanı yoktu. Çırılçıplak bedenine damlıyordu göz yaşları. Arda, Gamzeye yaklaştı. Sarılıyordu Gamze'nin çırılçıplak vücuduna. Bağıramıyordum, nefe dahi zor alıyordum. Gücüm kalmamıştı. Canlı canlı derimin yüzülmesine tercih ederdim bu anı. Arda yavaş yavaş soyunmaya başladı. Gamze bunu görünce ağlamasının şiddetini arttırdı. Allah'a yalvarıyordum bu anı bitirmesi için. Dualarım kabul olmuşcasına içeri Salih girdi. Arda'ya "Napıyorsun lan!" diye bağırdı. Arda afallamıştı, buda gösteriyordu ki Arda'nın yaptıklarından diğerlerinin haberi yoktu. Arda'yı kolundan tutup dışarı çıkardı. Gamze'ye "Kıyafetlerini al ve benimle gel" dedi. Gamze'ye son gücümle "seni kurtaracağım buradan çıkacağız" dedim. Kafasını onaylarcasına sallayıp çıktı.
Aylin'in anlatımından;
Cafer Amcayla yaptığımız son konuşma morallerimizi yerine getirmişti. Yiğit'in öğrencilik yaptığı sahil kasabasına doğru hızla yol alıyorduk. "Manisa'dayız" dedi Cafer Amca. "Ne zaman orada oluruz?" diye sordum. " Yarın güneş doğmadan 1 saat önce yola çıkarsak hem oraya gittiğimizde gün ışığından faydalanıp Yiğit'i ararız hemde kalacak yer buluruz" dedi. Ama Cafer Amca bu çok tehlikeli olmaz mı?" dedim. "Geç gidip barınak bulamazsak çok daha tehlikeli olur" diye cevap verdi. "Haklısın" deyip karavanımızın mutfak bölüme geçtim. Gün Batımı'na 2 saat vardı. Her zamanki gibi yemeğimizi hazırlamaya koyuldum. Bu sefer yemeğe daha fazla malzeme kattım çünkü yarın çok zor bir gün olacaktı.
Yiğit'in anlatımından;
Gamze'ye söylediğimi gerçekleştireceğime kendimde inanmıyordum. Gamze'nin morallenmesi için söylemiştim. 5 ay önce ki hayatım gelmişti aklıma. Ne kadar saçma sebeplerle üzülüp, değer verdiğim insanların kalbini yine aynı saçma sebeplerle kırmıştım. Aylin'le ayrılma sebebimizi düşündükçe kendime kızıyordum. Aylin bana ailesinin artık nişanlanmamız gerektiğini düşündüğünü söylemişti. Bende bu fikre karşı çıkmış daha okulumun olduğunu, ayrı şehirlerde yaşadığımızı ve bu durumda olamayacağını söylemiştim. Aylin bana "Başkası mı var bu yüzden mi istemiyorsun beni?" deyip beni terketmişti. Gururuma yediremeyip ondan özür bile dilememiştim. Bu düşünceler ışığında biraz önce olanların etkisiyle uykuya daldım.
Uykumdan Salih'in çığlıklarıyla uyandım. Acı acı bağırıyordu Salih "Yardım ediiiinnn, Ardaaaaaa". Çığlık sesine bu kez de silah sesleri eşlik etmeye başladı. İki silah birden ateşleniyordu. Bir susuyor diğeri başlıyor. Acaba Gamze diğerleriylemi çatışıyordu anlamaya çalışırken çok yakından bir silah sesi daha geldi. Hemen ardından yere düşen birinin çıkardığı gümbürtü. Çok geçmeden bir mermide kaldığım odanın kapısına isabet edildi kapı yavaşça açıldı.
İçeri giren Gamze'ydi. "Gamze sen nasıl..." derken sözümü kesti "Buna vaktimiz yok" diyerek ellerimi çözmek için yanıma geldi. Ellerimi çözmek için eğilip, silahını yere bıraktı. Kapıdan topallaya topallaya bir adam girdi. Gamze'ye vur şunu diye bağırdım. Gamze yerden silahını alıp ustaca zombinin kafasına bir mermi sıktı. Zombi yere yığıldı. Gamze o sırada ellerimi çözmüştü. "Beni takip et" deyip elime bir bıçak verdi. Gamze'nin arkasından yürüyordum silah sesleri tek tük çıkıyordu. Villanın merdivenlerinden yukarı çıktık. Yolumuza çıkan iki zombiyi bıçakla alt ettim. Gamze mutfağa yöneldi bende arkasından onu takip ettim. Silah sesleri artık gelmiyordu sanırım herkes ölmüş, cehennemi boylamışlardı. Gamze mutfağa adımını attığı anda mutfaktaki pencereden arkamdaki Arda'nın sülietini gördüm. Gamze'yi sırtından itip mutfağa gönderdim. Arkamdaki Arda'ya bıçağı savurdum. Kıvrak bir hareketle geriye çekildi Arda. Yüzüme bir yumruk attı. İkinciye hazırlanırken kafamı yine burnuna yerleştirdim. Arkasında ki merdivenlerden yuvarlanarak aşağıya düştü. Bana doğru yaklaşan iki zombiyi sırasıyla merdivenden Arda'nın üstüne yuvarlamıştım. Arda'nın iniltisini duydum. Bir süre sonra kesilmişti iniltisi. Öldüğünden emin olmuştum. O sırada Gamze bana seslendi "Yiğit çabuk ol pencereden atlayıp hemen kaçalım". "Tamam" deyip hızlıca pencereden atladım. Gamzeyi kucağıma alıp yavaşça indirdim. Arka kapıda ki zombinin kafasına bıçağımı saplayıp hakladım. Kapıdan çıkar çıkmaz özgürlüğün tadını almıştım yeniden. Gamze kapının yanında ki son ses çalan müzik çaları alıp kapattı. "Bu da ne?" diye sorduğumda "Şimdi vakit yok şurada ki ormandan otoyola çıkalım güneşin doğmasına iki saat kaldı zaten oradan sonra başımızın çaresine bakarız" dedi. "Tamam hadi gidelim" diye cevap verdim.
Yaklaşık bir buçuk saattir ormanda yürüyorduk, güneş doğmak üzereydi. Otoyol gözükmüştü. Biraz daha yürüdükten sonra ağaçların arasından otoyolda hızla ilerleyen bir ışık gördük. Bu bir karavandı. Gamze'ye "ne dersin durduralı mı?" dedim. "Başımıza daha kötü ne gelebilir ki?" deyip yola doğru hızla koşmaya başladı. El sallayıp bağırıyorduk. Yola çıktık ve arabanın önüne atladık. Neyse ki araba yavaşlıyordu. Araba tam önümüzde durdu. Arabanın farları gözümüzü aldığı için içindekileri göremiyorduk. Karavanın kapıları yavaşça açıldı