The Anahtar

920 93 10
                                    

Adrien
Marinette'e mektup arkadaşı olduğumuzu hatırlatmak için her şeyi yapıyordum ama hatırlamıyordu. Ciao Adios'u dinlerken birden:
-Ben bu şarkıyı bir yerlerden hatırlıyorum sanki, deyivermişti.
-Gerçekten mi? Nereden, diye sorduk hemen.
Marinette parmaklarını şakaklarına koydu.
-H-hayır, hatırlayamadım.
-Yine mi olmadı yani, dedim.
-Yılmak yok. Anahtarı bulmak zorundayız, dedi Alya.
-Ama nasıl? Ona ne geçmişini hatırlatabilir ki?
-Lanetli zamanlarından kalma bir şey bulmalıyız.
-Mektuplarını okutmak isterdim ama Marinette onları duvara yapıştırıp üstüne yazı yazmıştı. Buldum! Ben Marinettelere gidip onunla yalnız başıma konuşayım.
-Olur.
Marinette'e döndüm.
-Marinette buna sen de izin verirsin, değil mi?
-Elbette Adrien.

~~~

Akşam vakti okuldan sonra Marinette'in evine gittim. Marinette beni odasına buyur etti.
-Nasılsın, diye sorabildim ancak.
-İyiyim. Sen nasılsın Adrien?
-B-ben de iyiyim. Beni gerçekten hatırlamak istiyor musun?
-Senin gibi kibar bir çocukla geçmişte yaşadıklarımı tabii ki hatırlamak isterim. Ama gerçekten seni hiç tanımıyorum Adrien.
Koltuğa oturmuştu. Ben de onun yanına oturdum.
-İtalya'ya gitmiştik. Hatırlıyor musun?
-H-hayır. Ben İtalya'ya daha önce hiç gitmedim.
Çantamdaki hediyeliği çıkardım. Belki anahtar o olabilirdi.
-Bak, bunu bana sen almıştın.
Marinette'e verdim. Marinette hediyeyi evirdi çevirdi.
-Ne kadar güzel. Zevklerim iyiymiş. Bunu ben mi sana aldım?
Hatırlamamıştı. Belki de Whatsapp yazışmalarımızı göstermeliyim.
Telefonumu açtım.
-Bak, bunlar yazışmalarımız.
-Telefon numaramı nereden buldun sen?
-Seninle geçmişten tanışıyoruz, anlasana. Lütfen hatırla beni.
Ona yaklaştım. Tam onu öpecekken Master Fu'nun uyarısını hatırlayıp uzaklaştım.
-Hafızanı geri getirmek için seni arkadaşım olarak görmem gerekiyor.
-Ne? Normalde ne olarak görüyorsun ki?
-Hayır, ben seni arkadaşım olarak görüyorum ama sen beni görmüyorsun. Beni gerçekten unutmuşsun.
Ayağa kalktım.
-Belki de...ben de seni unutmalıyım.
Kapıya doğru yürürken aklıma bir şey geldi. Bileğimdeki bileziği çıkardım.
-Al. Senden bir hatıra kalmasını istemiyorum. Yoksa seni hatırlayıp daha çok acı çekeceğim.
Bileziği onun bileğine bağladım ve kapıya doğru yürüdüm.

Marinette
-Bu bilezik bana hep uğur getirdi...

~~~

-Bu berbat hayatımı renklendirecek bir şey yaptım Tikki!
-Nedir o?
-Bir bilezik! Bir parça ipe boncukları böyle diziyorsun. Bak, ortasında şanslı bir yonca var! Hawkmoth yüzünden siyah beyaz olan hayatım, bununla renklendi. Kendisi birkaç ay önce beni kaçırıp vücuduma bir akuma bıraktı. Tanrım, hâlâ canım yanıyor.

~~~

-Bileziği neden Adrien'a verdin?
-Onun daha çok ihtiyacı var. Benim hayatımda yaşadığım zorluklar, onunkilerin yanında bir hiç.
-İşte bu yüzden seni seviyorum Marinette. Mektup arkadaşına değer verdiğin kadar o da sana değer veriyor.

~~~

-Adrien?
Bana döndü. Üzgün görünüyordu.
-Efendim?
-Mektup arkadaşım?
Adrien'ın yüzüne bir şaşkınlık ifadesi yerleşti.
-Nasıl? Hatırlıyor musun!? Ama...bu nasıl oldu?
-Boş ver sen nasıl olduğunu!
Koşarak ona sarıldım.
-Peki, madem hatırladın...hastane çıkışında sana ne göstermiştim?
-Hastane çıkışında mı? Seni hastanede görmedim ki. Yoksa hatırlamadığım bir şeyler mi var, olamaz!
-Hayır yok. Ben yalnızca seni denedim, mektup arkadaşım.
-Ah Adrien...
-Gel bu müjdeyi Alya ve Nino'ya verelim.
-Tamam~
Pastaneden çıktık.

Sevgili Mektup Arkadaşım 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin