4

70 15 1
                                    

Otobüsün neden 2 saatlik bir mola verdiğini öğrenmek amaçlı hızlı adımlarla otobüsün yanına gittim.Belki muavin ya da şöfor oradadır diye düşünüyordum.Otobüsün bulunduğu yere ulaştığımda arka taraftan gelen seslerle kulağımın götürdüğü yere gittim.Ve yardımcı şoförle muavinin orada sigara içerek sohbet ettiklerini gördüm.Yanlarına yaklaşıp dikkatlerini çekmek amaçlı boğazımı temizleyip

"Pardon"dedim.Her ikisi de bana baktığında

"Kusura bakmayı bölüyorum fakat 2 saate uzatılan molanın sebebi hakkında bir fikriniz var mı?Bunu öğrenmek istemiştim."dediğimde orta yaşta olduğunu düşündüğüm yardımcı şoför sigarasından bir nefes alıp dışarıya üfledi ve konuşmaya başladı.

"Bize çok fazla bir bilgi verilmedi ama bizden sonra Eskişehir'den çıkan araba da bir problem varmış.Bu yüzden bizim otobüse yolcu aktarımı olacakmış.Malesef onları beklemek zorundayız"dediğinde hafif bir tebessümle

"Teşekkür ederim,iyi günler"diyerek yanlarından ayrıldım.İyi günler mi?Zeynep gecede olduğunun farkında değilsin sanırım diye bana bağıran beyin hücrelerime haklı oldukları için gıkımı çıkarmadım.Saçmalamıştım.Adamın

"Size de hanımefendi"demesiyle gülümsedim.Tek saçmalayan olmak pek hoşuma gitmemişti.

Gidip sıcak bir çorba içme fikrimi gerçekleştirecektim.Bunun için tesisin restorandına yöneldim.Restoranta girdiğimde gözüme çarpan ilk şey bana nispet yaparcasına etrafa gülücükler saçan bebek oldu.Evet evet o ikiyüz kilometre boyunca ağlayan bebek şuanda gülüyordu.Karşısına geçip salya sümük haykırarak ağlayasım vardı.Kulaklarım hala çınlıyordu lanet bebe.Daha fazla sinilenmemek için adımlarımı yemeklerin bulunduğu reyona yönlendirdim.Self servis olduğu için kendi yemeğimi alarak bir masaya oturmak zorundaydım.Bu benim için biraz zorlu bir süreçti.Gereksiz sakardım ve yorgunken gereksiz olan sakarlığım preminium seviyeye yükseliyordu.Dökmemek adına içimden dualar ettiğim çorbamı tepsiye koydum ve boş bir masaya ilerlemeye başladım.Elinde götürdüğün şeye bakmama kuralıda bana bir hayli saçma gelir.Bir kaç kere bunu denemiştim.Yalnış hatırlamıyorsam türk kahvesi üzerinden yaptığım bu deney annemin beni evden kovmasıyla sonlanmıştı.Bardağa bakmayınca daha çok yere dökmüştüm.Bunu bildiğim için tüm dikkatimi tabağa vererek boş masaya sonunda ulaştım.Ulaşmanın zaferiyle otuz iki dişimi gösterecek şekilde gülümsedim.Sandalyeye oturduğumda çantamı da yanımdaki sandalyeye koymuştum.Çorba içmeyi severdim.Hele bir de bol limonlu mercimek çorbası olmazsa olmazlarımdandı.Dilimlenmiş limon yoktu ama masalarda limon sosunun bulunduğunu söylemişlerdi.Fakat hepsi birbirinin aynısı olan sos kaplarından hangisinin limonlu olduğunu kestiremediğim için koklayarak bunu çözebileceğimi düşüdüm.Plastik olmasına rağmen odun görünümlü uzun şişelerden birisini elime aldım ve plastik kapağını kaldırıp kokladım.Kokuyu alamayınca çok hafif sıktım.Şişeyi sıktığım anda yüzümde hissettiğim soğuk hisle gözlerim kocaman açıldı.İçindeki sos herneyse burnuma ve dudak üstüme bulaşmıştı.Bir iki saniye olayın şokuyla kalakaldım.Etrafıma bakınarak birilerinin bu yaptığımı görüp görmediğini anlamaya çalıştım.Gözlerimin önüne inen beyaz perdeyle neye uğradığımı şaşırdım.

"Birileri görseydi emin ol gülmekten yere yapışırdı"diyen sesle gözlerimin önündeki perde zannettiğim peçeyeti oynatarak kendime gelmemi sağladı.Peçeteyi refleks olarak aldım ve az önce yalnızca koklayarak limon suyunu bulma deneyime son veren ve yüzümün üçte birini kokusundan anladığım kadarıyla barbekü sosa bulayan şişeyi benden en uzak köşeye koydum.Peçeteyle yüzümü temizlemeden önce bana sirk palyaçosuymuşum gibi bakan kıza bön bön baktım.Hemen karşımda bulunan sandalyeye oturmuştu,hem de izin almadan.Kaşlarımı çattığım sıra da

"Yüzünde ki o tuhaf şeyle korkutucu görünemiyorsun"diyerek kıkırdadı.Nedensizce bende gülümsedim ve yüzümde ki iğrenç kokulu barbekü sosunu temizledim.

"Ben Dila"diyerek elini uzatan kıza bir süre sadece baktım.

"Sadece arkadaş olmak istiyordum,kusura bakma"diyerek havada ki elini indirdi.Ardından bazı telleri gözlerine kadar giren kahküllerini düzeltip seri bir hareketle az önce izin istemeden oturduğu masadan kalktı.Fazla detaylara takılmam belki de bu defa işime gelmeyecekti.İzin isteyip istememesini problem etmem saçmaydı.Hele ki şu konumdayken,yapayalnızken çok saçmaydı.

Hızla ayağa kalkıp Dila'nın peşinden gittim.Önüne geçip durmasını sağladım.Bu defa o bana kaşlarını çatarak bakıyordu.

"Yüzünde ki o tuhaf şeyle korkutucu olamıyorsun"diyerek onu taklit ettim.Ardından elimi uzatıp

"Ben Zeynep"dediğimde çatık kaşları anında eski halini aldı ve uzattığım elime benden daha kısa süre bakarak karşılık verdi.

"Tanıştığıma memnun oldum Zeynep"dedi.Bu tür şeyleri çok sevmezdim.Samimi değildi belkide.'Bende memnun oldum'demek için henüz erkendi.Yaşayıp görecektim.O yüzden elini bırakmadan az önce ikimizinde bir hışımla kalktığımız masaya doğru ilerledim.Eski yerlerimizi aldığımızda mutlu hissediyordum.Belki bir arkadaş sahibi olmuştum bilmiyorum.Belki de Dila benim için bir anı olarak kalacaktı.Bilemiyordum.Gelecekle alakalı hiçbir şey bilmiyordum.Ama hayatı yaşanabilir kılan şeyde buydu.Yarın ne yaşayacağını,nelerle karşılaşacağını bilmiyordun.Bu bir tür gizli sırları çözme oyunuydu.Her gün farklı sırlarını çözüyordun.Kimi eğlenceli,kimi üzücü...




Yazdıklarımı okuyan ve oy veren tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum :)


KAÇIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin