Bebek ağlama sesiyle uyumanın ne kadar zor olabileceğini anladığım bir yolculuk geçiriyordum.Evet muavini atlatmıştım.Adam bana dokunmadan sadece biletime bakmıştı ve yanda ki huysuz teyzeye rağmen uyandırmamıştı.Uyuyan kişiye saygısı varsa demek ki.Bir anda lanet bebeğin tekrar cırlamasıyla gözlerimi sinirle kapadım.Kulaklığımda ki müziğin sesini bir tık daha yükseltirken daha ne kadar ağlayabileceğini sorguluyordum.Sahiden hiç mi acımıyor ağrımıyor bir yerlerin,bebeksin sen yorulman gerek çocuk.Hasta edecek beni ya.Bir saate yakın bir zamandır git gide artan bir volumele ağlayan saçma bir bebek.Ha birde horuldamasıyla otobüsü titreten dede uyanmış beni bir traktöre benzeten teyzeyle sohbeti köklemişlerdi.Neredeyse akraba çıkacaklar.
Ayrıca çişimde gelmişti.Ne zaman mola verecek bu otobüs.Valla çay kahve dağıtmayı biliyorlar ama hiç düşünmüyorlar bunların çişi mişi gelmiştir,duralım diye."Kızım al bak taze taze mis gibi"diyerek beni dürten elle bir anda korkudan olduğum yerde sıçradım.Damağımı kaldırıp pencereye dönük yüzümü beni dürterek kalp krizi geçirmeme neden olan teyzeye döndüm.Burnuma burnuma soktuğu peynir kokulu böreğe yüzümü buruşturarak baktım.Midem bulanmıştı.Peynir kokusundan nefret ederdim.Hızla teyzenin elini ittirerek elimle burnumu tıkadım.Daha fazla bu kokuyu solursam kusabilirdim.
"Aa noluyor çocuğum al çekinme"diyerek bana böreği tekrar uzatan teyzeye orangutan yiyen tavşan gibi baktım.Oradan bakılınca böreği yemekten çekinen bir vaziyette miyim teyze kendine gel!diye ne kadar bağırmak istesem de saygımdan tane tane derdimi anlatmaya çalıştım.Tabi ufak beyaz yalanlarla süsleyerek.
"Teyzecim benim peynire alerjim var yersem mazallah öteki tarafı boylarım"dedim hala bir elimle burnumu sıkı sıkı tutarken helyum solumuş bir sesle.
"Ayy desene kuzucum.Vallahi bilseydim başka bir şey koyardım içine.Elma var ama elma yer misin?"diyerek az önce yemem için tüm iliklerime kadar soluduğum peynirli böreği plastik kabın içine koyup içinde birçok şey olduğu belli olan çantanın içinden yeşil bir elma çıkardı.Neredeyse gözlerimi devirecekken ne zamandır susmasını beklediğim bebeğin sustuğunu farkettim.Bir anda
"Sustu"diyerek kıkırdadım.Ve teyzenin elinde ki yeşil elmayı alıp bir dilim ısırdım.
"Teşekkürler teyzecim"diyerek bir dilim daha ısırdım ve nedensizce gülerek koltuğuma yaslandım.
Bebeğin annesinin bana olan kötü bakışlarını hissettiğimde yüzümde ki aptal tebessümle kafamı kadına çevirdim.Elimde elma varken elimi salladım ve iki ısırık aldığım elmadan yemesini ister gibi"Elma?"dedim.Kadın kaşlarını çatarak gözlerini devirdi.Ne var?Bence herkes bu bebeğin bir an önce susmasını bekliyordu.Ve yine herkes susunca mutlu olmuştur.Bir ben mi battım gözlerine bunlarda bir garipler haa :/
Kadın önüne döndüğünde bende eski konumuma geri döndüm.Başımı pencereye doğru yaslayarak yolu seyretmeye devam ettim.Artık kulaklıklarımı çıkarabilirdim.Sonuçta lanet bebe susmuştu.
Kulaklıklarımı çantama koyduğum sırada otobüsün sönük olan ışıkları yandı.Ve fazla ışık almaya başladı.Sanırım beklediğim molayı verecektik.Çişimi içinde tutan torba patlamak üzereydi.İçimden hele şükür diyerek sırt çantamın fermuarını kapadım.
Otobüs durduğumda sırt çantamı koluma takip kapuşonlumun şapkasını kafama geçirdim.Bir tesiste durmuştuk.Tuvaletler umarım çok dolu değildir diyerek hızla otobüsten indim.Gözlerim 'WC' yazısını ararken sonunda hedefini kestiren aslan misali kısıldılar.Adımlarımı tuvalete yönlendirirken bir an önce şu işi halledip otobüse geri dönmek istiyordum.
Tuvalete ulaştığımda çok fazla insanla karşılaşmamam beni mutlu etti.Hızla bir kabine girip sırt çantamı kapının arkasında bulunan askılara asdım.İşimi hallettikten sonra derin bir nefes vererek kabinden çıktım.Aynanın karşısına geçtiğimde uykusuzluktan şişmiş olan gözlerim dikkatimi çekti.Kafamda ki kapuşonu indirip dağılan saçlarımı düzgün şekilde toplamak amaçlı çantamda ki tarağımı çıkardım.Tarağı iki bacağımın arasına sıkıştırarak saçımdaki tokayı çıkardım.Tokadan kurtulan siyah saçlarım bu anı bekliyormuş gibi birbirlerinden ayrıldılar.Yüzümü buruşturarak bana göre uzun süredir bağlı kalan saç köklerime masaj yapmaya başladım.İki bacağımın arasına sıkıştırdığım tarağı alıp saçlarımı tarayıp tekrar topladım.Suyu açtığımda gereksiz soğuk olması hoşuma gitmemişti.Fakat yapabilecek bir şeyim olmadığından hafifçe eğilerek önce ellerimi yıkayıp sonra avcumu su doldurup yüzüme çarptım.Bunu bir kaç defa daha tekrar ettim.Ardından lavobaların yanında bulunan kağıt havlulardan bolca alıp yüzümü ve ellerimi kuruladım.Biraz üzerimde ki yorgunluktan kurtulmuştum sanki.Tuvalette başka işim kalmadığından kapuşonumu kafama geçirip dışarı çıktım.Sıcak bir çorba içsem hiç fena olmazdı diye düşünerek restauranta doğru ilerledim.Bu sırada kulağıma dolan anons sesiyle olduğum yerde kaldım."Dikkat dikkat!İstanbul'a giden yolcu otobüsümüzün mola süresi 2 saate çıktı!"
Sebebi neydi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIŞ
Genel Kurgu....Annem uyumuştu. Hızlı ve sessiz adımlarla odama döndüm ve sırt çantamı koluma takıp bir kaç hafta okulda aç kalarak kısacası para biriktirerek aldığım değerli postallarımı elime aldım ve dış kapıya doğru ilerledim.Kapının kolunu indirdiğim sırad...