1.BOLUM ~ Resim~
Alper Ayyıldız Ağustos sırılsıklam
🍁Anılar geçmişten kalan hatıralar değildi. Geçmişi aleve veren her defasında canını yakan saçma şeylerdi. İyi bir anı olmazdı, o zamanı sana hatırlattığı için anılar her zaman kötüleşir canını yakardı insanın. Belki de sırf bu yüzden bu yaşıma kadar hiç fotoğraf çekilmemiş, eski defterlerimi eşyalarımı saklamamıştım. Hepsi benim için gereksiz parçalardan ibaretti. Anı yaşamak dedikleri şey ise geçici bir şeydi saniyeler çok çabuk geçiyordu, şu an bunları düşünürken geçirdiğim zaman gibi yani anı yaşamak diye bir şey de yoktu benim için an kısa süreli aniden gelen, geldiği gibi giden bir zamandı.
Anılara duyarsızlığım üvey annemi hep üzmüştü. Hiç bir zaman eşyalarını, çizdiği resimleri, oyuncularını saklayan bir çocuk olmamıştım. Tüm bunları benim yerime evlatlık verildiğim ailem yapmıştı, onların bana kendi çocuklarıymışım gibi davranıyor olmalarından hiç haz etmiyordum. Ailemin anı olarak sakladığı, geçmişten kalan herşeyi yırtıp yakmıştım. Geçmişten nefret ediyordum.
Şu anda spor ayakkabılarımın önünde duran kağıt parçasından nefret ettiğim gibi. Geçmişin başlangıcıydı benim için. Anıları yakmaya başladığım gün, üç günlük bir bebekken parktaki bir ağacın altında yaprakların içinde bulduğum gün.
O lanet güne dair yapılan haber ayaklarımın ucundaydı. Eskimiş bir gazete parçasının üzerinde ki bebek benden başkası değildi.Eğilip gazete parçasını elime alıp yanına yazılan tarihe baktım. O günün tarihi. Bırakıldığım günün tarihi. Bazı harfler yuvarlak içersine alınmıştı, biri benimle oyun oynuyor olsa gerekti. Evlatlık olduğumu bilen, okulda sadece iki kişi vardı Filiz ve eski sevgilim olan Volkan. Volkanla konuşmuyorduk onun yapacağını düşünmüyordum, ki bana böyle bir şey de yapmazdı zaten. Filiz'in dolabıma böyle bir kağıt koyacağını düşünmüyordum. Kağıdı kim koyduysa veya evlatlık olduğumu kim öğrendi ise bu pek de umrumda değildi. Okula kavga etmediğim kız yoktu. Erkekler desen hepsine nefret dolu gözlere baktığım için uzak duruyorlardı. Yapan her kimse bulacağıma emindim. Kağıdı siyah eteğimin cebine koyup yere düşen roman kitabını alıp dolabımın en üstüne koydum.
"Güz! Hızlı olmayı düşünüyor musun? Yine derse geç kalacağız senin yüzünden." Diye fısıldadı, koridorun ortasında beni bekleyen Filiz. Büktüğüm dizimin üzerine koyduğum çantanın fermuarını açıp başımı yana çevridim. "Sen git ben gelirim." Fersiz çıkan sesim koridorun içinde soğuk bir hava estirmişti. Başını tamam anlamında sallayıp merdivenlere doğru gitti.
Dolabın kapağına yapıştırdığım ders programından bu gün ki dersin kitaplarını çantama koyup fermuarı çektim.
🍁
Yavaş yavaş sınıfın önüne geldim. Derse yaklaşık on beş dakika geç kalmıştım. Kapıyı bir kez tıklatıp açtım. Ayaklarımı kapının hizasına gelecek şekilde yan yana getirip sınıfa ders anlatan Edebiyat hocasına döndüm. Her zamanki gibi siyah küçük topuklu ayakkabılar, ten rengi çorap, uzun kollu siyah düz elbisesi ve babaanne topuzu ile torunlarına bakmaya giden bir kadını andırıyordu. Tahtaya yazdığı yazanın sonuna; yuvarlayarak büyük bir nokta koyup bana döndü. Sinir bozucu konuşma yine başlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDE ÖLDÜRDÜM
Teen FictionUçurum kenarındaydık, kollarını belime sarmıştı. Biliyordum ki bir kaç dakika sonra beni burdan aşağıya itecekti. Kulağıma doğru eğildi. Nefesi rüzgardan dolayı üşüyen yüzüme çarpıyordu. "Senin suçun ne biliyor musun?" başımı sağa sola salladım, yüz...