Bölüm 3

1.2K 58 10
                                    

Bankta oturmuş manasız manasız dışarıya bakıyordum. İki yıl altı aydır buradaydım, ve sanırım hayatımın en olaylı yarım gününü yaşamıştım

Şimdi diyeceksiniz, dün olanlardan sonra daha başka Ne olabilir

Bankın ıslak olmayan tarafımda dikkatlice yayılıp trençkotumu etrafımda neredeyse iki kere sardıktan sonra elimdeki anahtarlığımı sıkarak anlatmaya başlıyorum

Saklandığım yerden yarım saat sonra dükkana geri dönmüş ve geri kalan günü olabildiğine "sade"
geçirmiştim. Ertesi günün sabahına kadar. Saltanatım yalnızca ertesi günün sabahına kadar sürmüştü. O artık ezbere bildiğiniz simitçi Kahveci gazozunun önünden geçip dükkana gelmiş bir başka mektupla karşılaşmıştım. Ve içinde dün sabahtan beri yüzlerce kez ezbere söylediğim şeyi hemen size söylüyorum.

Verdiğin kaseti dinlediğine emin misin? Yine de Sondaki serenatını pek beğendim. Bir tane daha istiyorum.

Kaynar sular artı bin bilmem kaş derecede kafamdan aşağı dökülürken Nigar'ın kızına sövmekten başka bir şey gelmiyordu aklıma yapacak

Şöyle açıklık getirmek gerekirse...

Kasetin sonunda, düzelteyim içinde aşk şarkıları bulunan kasetin sonunda, okuduğum bir anons bulunuyordu

Kaçak göçek sevmeye çalışan birinden gidiyor, ayan beyan bilinen birisine. Seviyor da söyleyemiyor bak sen şunun talihine!

Ne kadar da duygu yüklü, gizli saklı aşk kokan bir paragraf. Hem de salt benim sesimden çıkan cümleler

Şimdi, neler hissettiğimi anlatabiliyor muyum?

Bunu düzeltmek için ne yaptın diyecek olursanız, tüm olumsuz sözler içeren şarkıları bir Çatı altında toplayıp kasete almıştım. Eh vermek için de Bayram'ın birinci gününün geçmesini bekliyordum. Gidemiyorum, biliyorsunuz

Velhasılıkelam kıymetli arkadaşlarım banktan kafamı aşağı sarkıtmaktan başka yapacak bir şeyim yoktu.  Eh dışarısı da evden daha konforlu olduğundan bu bankı mesken haline getirmiştim.

Elimden düşürmediğim anahtarlığımla Cuma günkü olanıyla bakışıyorduk

Elim Satürn şeklinde olanda dolandı bir süre

"Mine, sen biliyor musun bu gezegenin adını? Bak kızım bu Satürn öğrendin değil mi? Söyle bakalım Sa-türn. Bu halkaları kırarsan bozuşuruz ona göre. Ne kadar asil görünüyor değil mi? Satürn gibi güzel olmalısın, yanında olanları korumalı asaletinle esip gürlemelisin. Umarım beni anlıyorsundur da boşuna konuşmuyorumdur"

Sıkıntıyla ayağa kalkıp sallandım. Kalkıp gitsem yapacak hiçbir şeyim yoktu.

Derme çatma ama bana göre malikane olan evimin sınırlarından girdiğimden beri içimdeki yaramazlık yapma dürtüsüne engel olamıyordum. Ben de çiçekleri koparmaya karar verdim! Çılgınlar gibi eğlenmeyi planlıyordum. Yani biraz caniceydi ama, idare edecektik artık

"Mine abla, annem gönderdi!"

Bahçe kapısından ufacık boyuyla görünen ve kendinden büyük olan tabağı taşımaya çalışan kızın yanına gittim

"Teşekkür ederim Dilara, dur bekle de tabağı getireyim"

"Yok yok, annem kalsın zarar olmaz dedi"

"Olur mu canım öyle şey, bekle biraz da içeri bir koş.."

"Takımın son tabağıymış zaten o da atacakmış"

Kendi kendime peki madem diyerek içeri girdim.

Evdeki tüm takım çatal takımım komşularımdandı zaten. Fakirliğin nasıl bir şey olduğu adlı kitabı okumak istiyorsanız doğru yerdesiniz kısaca

*

Olabilen en yavaş adımlarla dükkana varıp hayatımda ilk defa hiçbir müşteri gelmemesi için dua etmeye başladım. Neme lazım, yine bir kaset mektup falan olurdu da, kalpten giderdim vallahi bir dahakine

Ama sanki ben bunların hiçbirisini söylememişim gibi dükkanı açtığımın onuncu dakikası dört tane sipariş vermiştim.

Tehlikeli yerlerde oynuyordum!

Yorgunluktan çaysadığım bir vakit karşıda ki çay ocağına gidip gelmemle tezgahın üstünde bir zarf daha bulmam an meselesi olmuştu

Umarım bu atarlı giderli şarkılar sinirlendiğin içindir. Ve bir de artık çok gizli bir hal almadı mı? Konuşmalıyız bence?

Aniden elim ayağıma dolanmış gelirse veririm diye tezgahın üstüne koyduğum kaset alınmıştı. Yanındaki içindekiler listesiyle beraber. Dehşet vericiydi!

Hem Neyi konuşmalıydık mesela? Benim dünyanın en iyi tezgahları olarak karıştırdığım kasetleri falan mı? Almayayım lütfen. Sinirle elimdekini buruşturup çantamın içine atarken kapatmak için dakika sayıyordum.

Gidin bayram yapınsanıza, ne işiniz var kasetle onla bunla?

Saat altıyı göstermeye yakın hızlı hareketlerle vitrin camlarını sildiğim kovayı da döküp kepenkleri indirdim. Acil bir şekilde evine gitmem gerekiyordu. Hani müthiş konforlu sıcacık olan. Hatırladınız değil mi?

Kendi anahtarlarımı elime dükkanınkileri de çantama atıp seri adımlarla yürüyeceğim sırada duyduğum sesle olduğum yerde kala kaldım

"Bana cevap vermeyecek kadar kaba mısın? Oysaki ilk kaseti çok beğenmiştim. Gerçi daha tanışmadık bile. Asım ben. Seni biliyorum gerçi Mine, Mine değil mi?"

KasetçiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin