Bölüm 7

747 36 4
                                    

Durdum.

Yaklaşık dört dakika boyunca da öyle kaldım

Anahtarlığım kırılmıştı.

Ama dikkatinizi çekerim ki Babamın yaptığı anahtarlığım kırılmıştı.

Hem de tuzla buz şeklinde

Ne yapacağım konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu. Yani dışarıdan bakıldığında sıradan, sıradan bir anahtarlık gibi görülebilirdi. Ve bu kadar tepki göstermem saçma kaçardı.

Yaklaşıl dört dakikada aldığım dört yüzüncü derin nefesi yine aldım

"Kusura bakma ya, ben.. bir anda oldu. İstersen yenisini alabilirim, gözü bir an gerisini astığım duvara kaydı, ya da yaptırırım. Gerçekten. Çok üzgünüm"

Elimi önemli değil, zaten öylesine bir şeydi, kendini kasmaya gerek yok, cümlelerini anlatır bir şekilde salladım. Bunları söylemeye dilim varmıyor henüz

Elimle içeri geçmesini işaret ederken mutfağa gidip bir bardak su içtim. Büyükçe bir bardak su içtim.

Sonra da dört yüz birinci derin nefesimi alıp içeri geçtim.

"Bak dediğim gibi, bana söyle iki güne kadar yaptırım ben o.."

"Gerek yok, gerçekten. Sadece bir anda olunca korktum"

Bunu yemedim tarzı tereddütle bana bakarken bu konuyu değiştirmem gerektiğini düşündüm.

Yoksa dayanamayacağım

"Seni patateslerinin yanına alayım artık isteyen. Soğumasınlar"

Genişçe gülümseyip ayağa kalktı. İçeriye girince nasıl tepki verdiğini görememiştim ama her yeri incelemesini pek de hoş yorumlamıyordum.

"Baksana, nasıl kızarttın bunları, ev gram yağ kokmuyor. Bu yöntemi kesinlikle anneme de söylemeliyim"

Neden beni zorlayacak sorular soruyorsun, evin yağ kokup kokmaması sana mı kaldı ayrıca? Bırak da annen düşünsün

"Şey yapıyorsun, naftalinle limon suyunu karıştırıp kapıya asıyorsun, öyle işte"

Umarım naftalin ve limon ikilisi tepkimeye girip evi havaya uçurmaz da ultra yalancı duruma düşmem

"İyiymiş ya, e bu arada teşekkür ederim. Patates, baya iyiymiş"

Bu gün Ne yalan söylemiştim be!

Karşımda aşkla isteseydi yerken, bende elimdeki ekmeği kemiriyordum. Malum biliyorsunuz patates sayısı az,

Ve gerçekten, aşkla yiyor

"Vallahi eline sağlık, yağ oranı oldukça az, ev kokmuyor ve patates şeker gibi, olabileceklerin en iyisine sahip!"

Patates dükkanı açsam?

Farkındaysanız samimiyet hakkımda bir şey demiyorum.

Çünkü artık nerden geldiğinin bir önemi yok.

Patatesimi övüp döşeğin üstüne yayılacak kadar ileri düzeyde hem de.

Bir kere gözleri yeşil.

Hayır orman gibi değil, denizin en derini falan da değil. Basit, sıradan, herkeste olan bir yeşil.

Ama yeşil olması önemli bir konu

Gözleri yeşil olan herkese patates yapabilirim gibime geliyor

"Baksana terlik var mı? Ellerimi yıkasam iyi olacak"

Şimdi işin aslını söyleyecek olursak, evde terlik falan yok. Hatta o bastığın üç santimlik halıyı bile bugün aldım. Ama ben bugün tüm gün olduğu gibi yine yalan söylemek zorundayım

"Ya, aslına bakarsan terlikleri kaldırmıştım. Yani hepsi yazlık terlik ve olsa da... sana olmaz sanırım. Başımı öne eğdim kusura bakma yani"

"Ah hayır, sorun değil tabii ki sen banyonun yerini söylesen yeter"

Evet, bir banyom var! Mutlu ve gururluyum!

Her şey normalmiş gibi davranmamız olabildiğine ilginçti. Ah, bir diğer ilginç olan şey ise kırılan anahtarlığı hâlâ toplamamış olmam.

Sanırım "misafirim" gittikten sonra onunla uzun uzun ilgileneceğim. Hatta izin bile alabilirim.

"Im, lavabodaki musluğu pek kapatamadım ama, sorun olmaz değil mi?"

Sanki çok doğal şeylerden bahsediyormuş gibi kafamı iki yana rahatça salladım

"Eh, ben gideyim o zaman"

Çocuk evde yapacak hiçbir şey göremeyince daha fazla dayanamadı tabii. Baktı oraya gidiyor boş, buraya gidiyor boş, ne yapsın

"Sen bilirsin" elimle kapıyı gösteriyorum sanki görmüyormuş gibi

"Bir daha, görüşür müyüz? Yani görüşürüz mü diyeyim, hoşça kal mı?"

Bu seçimi yapmaya ne gerek var, diyemiyorum.

"Bilmem görüşürüz, neden görüşmeyelim?"

Bana saçmalıkta dünya markası olmuş kitaplar bırakan birileriyle hep görüşmek istemişimdir.

"Sonra görüşürüz o zaman, yakın zaman sonra"

"Evet, ever görüşürüz"

Hiçbir işe yaramayan kapımı kapattıktan sonra yan tarafta duran ve hâlâ toplamadığım anahtarlığın yanına çöktüm

Ne yapacağım hakkında zerre fikrim yok

Ve içimden sadece ağlamak geçiyor.

Elime kırılmış zinciri alıp ağlamaya başladım

Bak şimdi evladım, bu zincir en önemlisi. En sevdiğin bulut, hatırlıyorsun değil mi? En sevdiğinin bulut olduğu konusunda anlaşmıştık. İşte en sevdiğin bulut en önemlisi de zincir.
Böyle yabancı yere gittiğinde hele de tanımadığın birileri varsa ağzına zincir vuruyorsun. Kimseyle gerekmedikçe konuşmak Yok. Eline ayağına da vuruyorsun birer zincir. Öyle her aklımıza gelen yere gidip aklımıza geldiğini yaparsak olmaz. Kendimizi dizginliyoruz Yani. Her konuda. Öyle erkeklere falan hiç bakmıyoruz. Şu an anlamadığın için böyle konuşuyorum. Dinliyorsun değil mi? Güzel. Bu yüzden zincir çok önemli. Kendini geri çekmek için tutmak için. Saat de geç olmuş. Artık anladığın kadarıyla. Hadi yatağa bakalım.

Parçalara ayrılmış tüm kırıntıları toplayıp küçük kapaklı bir kutuya koydum.

Umarım bu kutu dolmazdı.

Hele de evine gelen ve kendini davet ettiren birinin attığı ceket yüzünden

Yani o kişi de Asım oluyor.

KasetçiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin