Bölüm 2

1.4K 56 18
                                    

"Kaseti, dolduracak mısınız?"

Duyduğum sesle kendime geldim.

"Ben, dolduracağım yani doldururum da aslında tabii doldururum"

Elimdeki anahtarlığı sıkmaktan kırılma noktasına gelmişti. Derin bir nefes alıp makinanın başına geçtim.

Sağına soluma baktım, düğmeleriyle oynadım, bir ikisine bastım, hafif ittim biraz kaktım sonuç olarak yapamadım.

"Siz, biliyorsunuz değil mi? Yapmayı"

Yirmi dakikadır sabırla karşımda bekleyen çocuğa övgü sözlerini sıralarken hala bitirememiş olmama yakınıyordum. Ve bu anahtarlık galiba cidden kopacaktı bu sefer

"Ben şimdi şöyle ki, yani biliyorum ama makinada sıkıntı var. Tabi tabi, olmuyor yani bozulmuş falan herhalde. Size, çekmeceden bir şeyler karıştırıyordum bu arada, şunu versem"

Elimde bana verdiği listedeki müziklerinden bir kaçını barındıran bir kaset duruyordu. Aslında bir başkasınındı ama o gelene kadar biz bir tane daha yapardık herhalde.

"Ama bu, benim listemde Yok sanırsam değil mi?"

"Evet ama, hiç olmamasından iyidir değil mi? Hem güzel şarkı o, dinleyin pişman olmayacaksınız"

Allem edip kalem edip içinde başka şarkılar da bulunan bir kadının kasetini bir başkasına satmıştım. Kovulma sebebi.

Dükkanın içini ve dışını silmiş, siparişleri teslim etmiş akşama doğru gelen ustamla konuşuyorduk

"Sanki biz bunun bir benzerini doldurmamış mıydık Mine?"

"Ya evet Veysi amca, işte insanlar hiç ilginç şeyleri göremiyorlar"

Bu şekilde atlatmıştım yarattığım o ufak pürüzü.

Kapatma vaktimiz geldiğinde trençkotuma yine sarılmış aynı dükkanların önünden evime dönüyordum

Bir peynircinin, kuyumcunun ve yanındaki saatçinin, bakkalın, nalburun, manavın, bir de berberin önünden yani

Yıkık dökük evime girip askılıkta ki Çarşamba yazan yere koydum anahtarlığımı. Haftamın her günü için farklı bir anahtarlığım vardı ve her ay değişirdi. İşte babamın bana yaptığı tek miras diyebiliriz

Domates sandığının arkasını çevirerek kendime oda takımı oluşturduğum küçük, kutu gibi yere girdim. Anlayacağınız üzere param yoktu. Daha doğrusu üç yıllık maaşımın hepsi annemlerin oraya gitmeliydi. Bana bir şey kalmıyordu kısaca

Derme çatma mutfağımda ekmek ve kahvaltılıkları yedikten sonra yapılabilecek en iyi şey olarak odama, yani salonun diğer ucuna geçip döşeğin üstüne kıvrıldım.

Geriye altı ayım kalmıştı eve gitmek için. Ve bir de umarım bugün ki çocuk mağdur olmamıştı.

Ertesi sabah her şey olağan tıngırtıda gidiyordu. İçinde dolarlarımı sakladığım(!) evimi kitlemiş tek trençkotuma sarınmış ve perşembe yazan yerden anahtarlığımı alıp yola çıkmıştım. Gördünüz değil mi? He şey olabildiğine olağan  gidiyordu.

En azından ben dükkana gelen kadar, her şey olabildiğine olağan gidiyordu

Her gün Bir peynircinin, kuyumcunun ve yanındaki saatçinin, bakkalın, nalburun, manavın, berberin önünden geçtiğim kadar sıradandı kısaca

Tamam bunu bir daha yapmayacağım.

Habersiz bir şekilde dükkana girmiş normal dakikaların son demlerini yaşıyordum, ısıtıcıda uzuvlarımı açarken

"Bu sana gelmiş Mine kızım, bu sabah kepengi açacağım bir baktım, iri uzun, dalyan gibi bir çocuk, bunu sıkıştırdı elime gitti. Sahi kimdi o Mine, tanıdığın falan mı?"

Normal bir gün bu cümleyle son bulmuş kendimi ilginç bir olayın içinde bulmam Veysi Amcanın elindeki kağıtla ortaya çıkmıştı

Anahtarlığımı oturduğum yerin önündeki tezgaha koymuş kağıdı okumak için üstün bir çaba sarfediyorum

*Başka bir kaset daha istiyorum. 9'a yirmi kalaya kadar*

Öyle ilginç şeyler yoktu içinde ama vaktin kısa olması tutuşmam için yeterliydi bile

Saatin sekiz buçuk olduğunu söylemiş miydim? Hatırlatayım istedim

Aceleyle tezgahın arkasına geçip yine başkaları için doldurduğumuz kasetlerden en son teslim yapacağımızı alıp Veysi Amcanın eline tutuşturdum

"Benim çok acil bir işim çıktı usta, hemen on.. beş dakikaya dönerim. O sabahki, iri.. yarı olan çocuk gelirse ona bunu verirsin değil mi?"

Eh ustamın bana nasıl baktığını tahmin edebiliyorsunuz herhalde?

"İyi de kızım bu deli Nigar'ın kızına değil miydi?"

"Amca konuştum onlarla ben bu çocuk alacakmış işte. Hadi oyalama beni geç kaldım"

Tüm yaptıklarıma rağmen artık Amcam olmuş başustayı öpüp koşarak çıktım dükkandan.

Dinlenmek için durduğumdaysa dank eden iki şeyle olduğum yere mıhlandım

1- Yalan söylemiştim

2- Deli Nigar'ın kızı kesinlikle anası gibi deliydi ve tüm kaset aşk şarkılarıyla doluydu.

  Yani ben bildiğiniz gönderme yapmıştım!

KasetçiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin