Kendimden iğreniyordum.
Yerim'in gözlerinin içine baka baka ona gülerken, sohbetine katılırken ve temas ederken; kendimden olabildiğince iğreniyordum.
Gerçi, onun da benden çok farkı olduğunu söyleyemezdim; Jungkook'u beni bırakması için tehdit etmesi, yine de benimle burada gülüşmesi falan.
Ne bileyim, insanlar çok tuhaftı.
Buna ben de dahildim.
Saçlarını sarıya boyattığı için çok daha güzel olduğunu söyleyen onu destekleyecek bir cümle kurmayı gururuma yedirememiş, sahte bir gülümsemeyle başımı sallamıştım.
Ondan daha güzel olduğumu düşündüm.
Daha sonra bacağı alçıda gezerse nasıl olacağını hayal ettim.
Kanlı bir mezuniyet günü gördüm.
Gözlerimi kırpıştırıp elini suratımın önünde sallayan Chaeyoung'a odaklanırken bile damarlarım heyecanla ve korkuyla kaynadı.
"İyi misin sen? Suratın bembeyaz oldu."
Kaşları tuhaf bir şekle bürünmüş, ağzı açılmış ve gözleri endişeyle parlamış arkadaşımı iyi olduğuma dair onayladım ve sıradan aşağı sarkıttığım ayaklarımı yerle buluşturdum.
"Bayan Kim, raporluymuş. Haftaya gelecekmiş."
Eun Bi, umursamazca mırıldanırken Dahyun "Yani okul gezisi ertelendi, öyle mi?" dedi ve kaşlarımı çatarak "Ne gezisi?" diye sormama neden oldu.
Dahyun, ağzına tıkıştırdığı keki bitirmeye çalışırken tuhafça güldüm ve Eun Bi'ye döndüm.
"Bir hafta Incheon'da kamp yapacağız. Gruba bakma zahmetine girseydin görürdün, RaeRae."
Yaptığı iğnelemeyi görmezden gelerek başımı salladığımda birden bire belime değen ellerle yerimde sıçramış ve ufak bir çığlık atarak arkamı dönmüştüm.
"Sakin ol, benim." diyen Jungkook'a karşı sahte bir gülümseme atıp Yerim'e dönerken dik bakışları beni sinir etmiş ve arkamdaki bedene yaslanmama neden olmuştu.
Çok geçmeden zil çaldığında dağılırlarken sıramdan inmek için yana döndüm fakat Jungkook, benden önce davranarak, koluyla belimi kavradı ve ayaklarımı yerle buluşturdu.
"Teşekkür ederim." diye mırıldandım belli belirsiz.
Sırama oturmak için hareketlendiğimde bırakmadığı belimi sıkmış ve acıyla tıslayıp ona bakmama neden olmuştu.
"Şu gezi," dedi. "Senin için büyük bir fırsat, bebeğim."
Daha sonra beni bıraktı ve önümdeki sırasına yerleşti.
Tir tir titreyen bedenimi zapt etmeye çalışırken Yerim'le göz göze gelmiş ve onun çatık kaşlarını görmüştüm.
-
"Eninde sonunda birini öldüreceksin zaten. Kurbanın tam karşındayken yap gitsin, bebişim."
Ağzına cips tıkıştıran Yein'e karşı gözlerimi devirirken "Kolaydı." dedim.
"Ne olursa olsun o benim en yakın arkadaşlarımdan birisiydi. Öylece öldürmemi mi istiyorsun?"
Boş paketi yere fırlatıp "AY!" diye cırlarken suratımı buruşturdum.
"Kendin söylüyorsun! Bak işte; birisi-İDİ. Eskidi artık. Ayrıca onun adını ve öldürmek kelimesini aynı cümlede duyunca gözlerinin manyak parladığını biliyorsun, değil mi? HADİ AMA RAE HWA! Senin o kızın bileğini kırdığın zaman da sadistin teki olduğunu anlamıştım, kendini kasmayı bırak be!"
Kıpkırmızı olana kadar konuşurken yanımda duran su şişesini ona atıp "Sakin ol biraz." Dedim.
Kollarımı birbirine bağlayıp gri tişörtümün uçlarını çekiştirirken derin bir iç çektim ve camdan dışarıyı izlemeye başladım.
"Sadece öldürecek miyim?"
Boğazına kaçan suyla ufak bir öksürme krizine girerken "Sevişip öldürmek istersen ayrı." dedi ve pis pis sırıttı.
İğrendiğimi belli edercesine yüzümü buruşturmak üzereydim ki söylediği şey tuhaf bir biçimde komiğime gitmiş ve kahkaha atmaya başlamıştım.
"Endişelenme." dedi, kendi kahkahaları arasından.
"Sen onu öldüreceğini kesin olarak belli ettiğinde Jungkook yanında belirecektir."
Daha sonra "Belirecektir ne lan?!" dedi ve gülmeye başladı.
"Uyu artık." diye mırıldandım yere attığı yastığını suratına fırlatırken.
"Jungkook, buraya gelirse ne yapacaksın?"
Gülmeyi bırakıp gözlerini gözlerime kenetledi ve "Endişelenme," dedi. "O bu gece mesaide."
Başımı sallayarak onu onaylarken saçlarını karıştırdım ve "İyi geceler." diye mırıldanıp odama yürüdüm.
-
"Hayatımda yediğim en güzel yemekti be!"
"Beleşe geldiği için öyle diyorsun, Hansol-ah."
"Beleş yemek yanlış bir şey mi, Chaeyoung-ah?"
"Birbirinize gıcıklık yapmayı kesin artık."
Yerim, yapmak istediğim şeyi yaparak onları sustururken derin bir iç çektim ve başımı iki yana yatırarak boynumu kıtlatmayı hedefledim.
Birkaç sesten sonra rahatlayan bedenimle memnunca gülümserken Tzuyu, "Kim kim kalıyoruz?" diye sormuş ve en hevesli olduğum konuyu açmıştı.
Odaların anahtarlarını tutan Ye Won'a doğru yürürken içimdeki heyecanı bastırmaya çalışıyordum.
"Ye Won-ah," dedim şirince.
"Biliyorsun Yerim'le aram o kadar iyi değil. Bize aynı odayı verirsen ikimize de yardımcı olmuş olursun."
İkna edici konuşmamla gurur duyarken hiçbir şey sorgulamadan elime bir anahtar vermiş ve Yerim'in koluna yapışmama neden olmuştu.
"Biz gidiyoruz, gençler! Size kolay gelsin."
Sarı saçlarını savuracak hızla onu çekiştirirken arkadan gelen söylenmelere kulaklarımı tıkadım ve ikimizi bir asansöre soktum.
"Neler oluyor ya?" diyen arkadaşıma dönüp, masumca gülümsedim.
"Aramızı düzeltmeye çalışıyorum. Ayrıca geçen sefer bana yardım etmiştin, teşekkür edemedim."
"Buna gerek yo-"
"Benimle kalmak istemiyor musun?"
Kaşlarımı kaldırıp gözlerimi büyütürken tereddütlü hali oldukça hoşuma gitmiş ve dudaklarımı birbirine bastırmama neden olmuştu.
"Hayır, yani evet. Seninle kalmak isterim."
-
medya; yerim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Own♧Jungkook
Fanfiction"Beni bu hale getiren sensin, Jungkook. Eserinin tadını çıkar." Jeon Jungkook|Choi Rae Hwa