twenty three - final

3.4K 175 428
                                    


Last but not least demek istiyorum öncelikle.

Sonunda, arkadaşlar, sonunda...

Sanırım ağlayacağım.

EMİNİM HEPİNİZ MY OWN'DA NELER DÖNDÜĞÜNÜ UNUTTUNUZ KSDGJKSDG ÖZET GEÇİYORUM ŞURAYA, SONRA OKUMAYA DEVAM EDERSİNİZ BEBİKLERİM.

Choi Rae Hwa ve Jeon Jungkook, uzun bir süre birbirleriyle alakası olmayan fakat daha sonra Jungkook'un zayıf bir anında yakınlaşmaya başlayan ergen ikili. Jeon Jungkook, mafya bozuntusu anasının tahtını almak için bir eş bulmak zorunda ve Rae Hwa'yı bunun için mükemmel bir yem olarak görmekteydi. Jungkook, istediğini, Rae Hwa'nın ona karşı olan duygularını kullanarak ve bol miktarda delirterek elde etti. Daha sonra ortaya Jeon Yein adlı bir kız (Jungkook kişisinin kız kardeşi) çıkageldi  ve abisine savaş açıp Rae Hwa'yı kendi tarafına çekmeye çalıştı. Başarılı oldu olmasına ama hiçbir zaman tam anlamıyla Jungkook'u devirmeyi beceremediler. En sonunda Rae Hwa, tüm her şeyi geride bırakmaya karar vererek Amerika'ya giderken, Jungkook, tekrar, onun önünü kesmiş ve kızcağızın aşkını kullanarak kendisini terk etmemesini sağlamıştı. 

Tamam, şimdi başlıyoruz. İyi okumalar.

-

Üzerimdeki hırkaya daha çok sarılarak biraz da olsa ısınmak ümidiyle elimdeki kupayı yavaşça dudaklarıma götürdüm ve ılıyan bitki çayımdan minik bir yudum aldım.

Uyku tutmamıştı.

Jungkook'tan haber yoktu.

Her defasında bunu yapmayı nasıl başarıyordu, en ufak fikrim yoktu ama artık delirmiştim işte. Deli olmuştum.

Aydınlanmak üzere olan havaya, ardından ağaçlara ve çıplak ayaklarıma bakarak arkamı döndüm ve salonun içine doğru adımladım. Elimdeki kupayı sehpanın üzerine koyarken son bir tane kalan ilacıma bıkkınca bakıp saate çevirdim bakışlarımı.

Şimdi içsem de bir şey olmazdı. Zaten sürekli içiyordum. Bir halta yaradığı da yoktu bence ama Jungkook'a söz vermiştim.

İlacı ağzıma atıp soğumaya yüz tutan çayımla birlikte yuttuktan sonra koltuğa doğru adımladım ve televizyonun karşısına oturup bakışlarımı siyah ekrana diktim.

Yorulmuştum ya.

Çok yıpranmıştım.

Çok sevmiştim, fazla sevmiştim.

O yüzdendi bu bedel ödemelerim.

Kuş sesleri evin içine dolarken yüzümde istemsiz bir gülümseme oluştu, ardından telefonum çalmaya başladı. Çaprazımdaki koltuğa doğru atılırken dizimi vurmuştum ama şuan onu düşünecek durumda değildim.

Jungkook arıyordu.

"Alo?!"

Nefes nefeseydim. Sesini duyacaktım. Haber almıştım.

"İlacını içtin mi?"

Bu muydu yani? Saatlerdir ondan haber alamıyordum. Gözüme gram uyku girmemişti. Ona bir şey olacağı korkusuyla panik atak geçirip duruyordum ve bana söylediği ilk şey ilacımı alıp almamamla mı alakalıydı?!

"İçtim." dedim, sesim buz gibiydi.

Sonra telefonu kapattı.

Geri aradım ancak meşgul çaldı. Bir daha aradığımdaysa telefonunu kapatmıştı.

Gözlerimin üzüntüden dolduğunu biliyordum ama yine de güldüm. Ne kadar gülersem güleyim gözlerimdeki yaşlar o kadar birikti ve yüzümü sırılsıklam etmeye başladıklarındaysa elimdeki telefonu bir yerlere fırlattım.

My Own♧JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin