thirteen

3.8K 192 191
                                    

-giften de anlamış olduğunuz üzere ufak tefek eşcinsel sahneler vardır.-

-

On ikinci sınıfın birinci dönemine başlamıştık.

Hiçbir şeyin yolunda gitmediği ikinci senemdi.

Başım ağrıyordu.

Tüm bunlar bana çok fazla geliyordu fakat garip bir şekilde bütün bu iğrençliklerin içinde olmak zorundaymışım gibi hissediyordum.

Yerim, uyanmıştı.

Yaklaşık bir ay önce gözlerini açmıştı ve konuşabildiğini bilmeme rağmen asla konuşmamıştı.

Onu Mingyu'ya bir şeyler söylerken görmüştüm fakat camın ardındaki beni görür görmez ağzını kapatmış ve gözlerini kaçırmıştı.

Benden korkuyordu.

Onu öldürmeye çalıştığımdan dolayı değil, asıl benden korkuyordu.

Benim bile yeni yeni tanımaya başladığım benden.

Doktorlar, konuşamaması için herhangi bir engelin görünmediğini söylemişti. Jungkook, bunu öğrendiğinde histerik bir gülüş bırakıp onun olduğu yere girmiş ve beni dışarıda tek bırakmıştı.

Kıskanmıştım.

Belki tehdit ediyordu, belki fişini orada kesecekti falan ama ikisinin aynı yerde, yakın durmasına sinirlenmiştim.

Jungkook, benimdi.

O beni sevmese bile, benimdi.

Jungkook, sakince bir şeyler konuşup elini onun elinin üstüne koyduğunda yumruk yaptığım ellerimle camı indirmek üzereydim ki bileğime yapışan zayıf bir el buna engel olmuştu.

Yaşlandığını fark ettiğim gözlerimle Yein'e döndüğümde kızgın bakışları ben ve Jungkook arasında gidip gelmişti.

"Gel benimle." deyip tuttuğu bileğimi çekiştirirken ona ayak uydurmaya çalışmış ve beni geniş tuvalet kabinine sokmasına izin vermiştim.

Sırtım, soğuk fayansa değerken onun tuhaf bakışlarını çözmeye çalışmış ve kaşlarımı çatmıştım.

"Seni anlıyorum." demişti gözlerini kaçırırken.

Sormama fırsat vermeden devam edeceğini belirten bir nefes aldığında dikkatlice yüzünü inceliyordum.

"Seni anlıyorum çünkü sen Jungkook'a dokunduğunda ben, bırak bir hastane camını, koca bir hastaneyi devirmek istiyorum."

Yemin ediyorum ne bok döndüğünü anlayamamıştım.

Kaşlarım git gide çatılırken "Sen?" demiş ve güçlükle yutkunmuştum.

"Yein, Tanrım, sen..."

Yaşlarla dolu gözleri fayansta gezip durmayı bırakmış ve bana odaklanmıştı.

"Ben seni hep sevdim, Rae Hwa. Jungkook, senin ne kadar aptal oluşunu anlatırken, seni sevdim. Onun eşi olacağını söylediğinde, seni sevdim. Tanrım, şu yüzüne bak." demişti gözyaşlarını silerken.

"Ne kadar güzelsin, bir bilsen."

Sonra ben, ellerimi kaldırmış ve yavaşça omuzlarına sarmıştım.

Çünkü, sikeyim; daha önce hiçbir kız bana olan aşkını itiraf etmemişti, göt gibi kalmıştım.

"Özür dilerim." diyebilmiştim sadece.

My Own♧JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin