7. DÖNÜŞ

234 21 42
                                    

    Herkese selamlar, umarım çok bekletmemişimdir sizi. Keyifle okumanızı dilediğim bir bölümle geldim. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum :) İyi okumalar diliyorum :)

Medya : Yaren 😇

Bu bölüm,  NhrDlnKnt49 'a ithaf edilmiştir 🌸

       Kalbini yokladı İlyas, yerinde yoktu. Çünkü oradaydı; tam karşısında. Karşısında duran kızın ellerindeydi kalbi. Yanına varıp kalbinin hâlini hatrını sormak istiyordu ama yapamıyordu. Elinde çantasıyla öylece yürüyordu. Yine de şükretti haline. Pasta yiyemese de ekmek yiyenlerdendi. Dilberle konuşamayacaktı ama görmüştü en azından zümrüt yeşili gözlerini.

      İlyas'ın yanında annesi, babası ve kardeşi vardı. Dilber'in yanında da aynı şekilde... Bu yüzdendi aralarındaki bu iki adımlık hasret. Öylece bakıp geçtiler birbirlerine. İlyas giderken, sevdiği dönüyordu. Soramayacaktı ona eline ulaşmayan mektupların hesabını. Soramayacaktı özleminin bedelini. Kalbindeki sevgi deryasının karşılığını soramayacaktı ona.

- Ağabey, hadi yürü artık. Raşit Ağa çok pis bakıyor bize taraf.

- Hı? Ne dedin Hüseyin?

- Yürü dedim yürü. Otobüsü kaçırtacaksın bize. De hayde.

- Tamam ulen, caka satma.

      İlyas, Hüseyin'e laf yetiştirirken Dilber de dönmüştü sokağı. Bir an kalbi panikledi İlyas'ın. Bu muydu? Bu kadar mıydı? Halbuki daha iki günlük izni vardı. Hasret giderebilirdi Dilberiyle. Adımlarını hızlandırıp önden aceleyle yürüyen babasına yetişti.

- Babam, daha iki günlük iznim vardıydı benim. Ne diye yangından mal gaçırır gibi gideriz ki biz?

- Yiğidim, Sadık hasta dediydin ya. Ne edecez buralarda. Ziyaretine gidelim işte. Orada da görürsün bizi sen. Duramam ben şimdi , bilirsin.

- Tamam da babam, ben bir daha ne zaman izin alıp da göreyim buraları?

- Hade İlyas, hade. Otobüse vardık varacaz, şimdi mi itiraz edesin tuttu oğlum?

     İlyas, artık pes ederek omuzlarını indirdi. Ağzından çıkacak kelimelerin haddi hesabı yoktu bu gidişle. Susmayı tercih etti. Demek ki böyle olması gerekiyordu. Olması gerekene boyun eğmek tâabiydi.

**********************

      Çizdiği resmin içinde yaşıyor gibiydi Yaren. Öylesine yaşayarak çiziyor, kaptırıyordu kendini. Kapısının tıklatılmasıyla kendine gelerek fırçayı dikkatli bir şekilde yerine bıraktı.

- Gir.

     Gelen kişiyi görmek için sandalyesinden kalkıp arkasına döndü. Sadık Bey, yüzüne biçilmiş endişeyle kızına doğru ilerliyordu.

- Babacığım ne oldu sana? Çok kötü görünüyorsun.

- Kızım. Annen... Annen çok hasta. Onu hemen hastaneye götürmemiz lazım.

     İçinden yükselen kıvılcımların diline ulaşmasına engel olamadı Yaren. Artık dayanamıyordu, dayanılabilecek gibi değildi.

- Yeter. Yeter artık yeter. Öldü o, anlamıyor musun? Öldü diyorum sana.

       Babasını sarsmaya başladığında odaya giren Mehmet aralarına girmeye çalıştı.

- Yaren Hanım , kendinize gelin lütfen. Bakın  babanız korkuyor. Yapmayın böyle.

DİLBER  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin