14. KISKANÇLIK

296 19 26
                                    

      Selamünaleyküm dostlar. Çok yoğun günlerdeyim şu sıralar. Uzun değil ama yine de yeni bölüm bekleyenler vardır diye yayınlamak istedim bu bölümü. Umarım beğenirsiniz. Oylarınız ve yorumlarınızı bekliyorum olacağım. Yorumlarınız gerçekten düşüncelerimi etkiliyor. Lütfen unutmayın. En güzele emanetsiniz,  iyi okumalar 🌹💜

       Odanın sessizliğinde çığlık çığlığa bağıran çaresizliğiyle susuyordu İlyas. Yapması gereken daha iyi şeyler varken susmaktan başka bir şey yapamıyordu. Eğer konuşursa ' Bir daha yüzümü göremezsin ' demişti Dilber. Gözlerini diktiği tavana yüz yıllık yoldaşıymış gibi bakıp iç geçirdi. Ne de olsa Istanbul'a geldiğinden bu yana bütün düşüncelerini ona anlatmıştı bakışlarıyla. Ellerini alnına götürüp alnındaki ateşi hissetmeye çalıştı. Hissedemeyince asıl ateşin göğüs kafesinin altında atan et parçasında alev aldığına inandı. Keza oraya elini koymadan da hissedebiliyordu o ateşi.

- Eh be Dilberim... Ben buraları bırakıp memleketime geri dönmeyi düşlerken senin şu yaptığın iş mi şimdi?

Boş odada ağzından çıkan kelimeler tekrar kendi kulağında toplanınca ayağa kalkıp bahçeye çıktı.

       Karanlık geceyi aydınlatan ışığın gökte değilde ağaçların arasında olduğunu görünce hiç tereddüt etmeden yanına ilerledi İlyas.

- Dilber !

       Dilber , İlyas'ın sesiyle yumduğu gözlerini açtı. Üzerine attığı şala daha sıkı sarıldı. Buna ihtiyacı olacaktı.

- Ne istersin İlyas?

        Burada kalmamak için ne kadar çaba sarfetse de işe yaramamıştı. Yaren'in ısrarları üzerine Hayat Öğretmen , geceyi burada geçirmeyi kabul etmişti.

- Ne istediğimi sen çok eyi bilirsin Dilber. Yol yakınken dönesin köye.

- Benim köye dönmemi neden bu kadar çok istersin? Bak işte yanındayım, birlikteyiz. Ama ben buradayken sen o kadınla rahat rahat görüşememekten mi korkarsın? Korkma , size engel olmam ben. 

       İlyas, kızgınlıkla ağzından çıkacak olan kelimeleri yutarak yeni kelimeler türetmeye çalıştı.

- Yanlış düşünürsün Dilber. Etme bele...

- Düşünmek mi? Ben düşünmeyi bıraktım İlyas. Çok derin kuyularda bıraktım onu.

- Niyetin beni o kuyulara atmaksa eyvallah. Hakkın vardır. Sen kuyuyu göster, ben atlarım. Yeter ki düşün, bizi düşün, köyümüzdeki günlerimizi, hatta daha güzellerinin yaşanacağını...

- Senin o dediğin hayal kurmaktır. De bakayım şimdi hayal kurmaya gücüm var mıdır benim?

    Yakınlarda duydukları ayak sesleriyle ikisi de sustu. Mehmet, elindeki çuvalla bahçeye girerken ikisini de fark etmemişti. Çuvalı bir ağacın dibine bırakıp başını kaldırdığında ancak fark edebildi. Önce İlyas'ı görüp gülümsedi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 10, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DİLBER  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin