BÖLÜMLER TANITIM AMAÇLIDIR.
HİKAYEYİ DREAME ADLI UYGULAMADAN OKUYABİLİRSİNİZ.
Medyada sevgili Jason Clayton var. Keyifli okumalar.
Takip ediliyordum. Bundan neredeyse emindim. Yaklaşık bir haftadır siyah bir BMV tarafından gittiğim her yerde, adım adım takip ediliyordum.
Bu bir paranoya olabilirdi belki ama genelde hislerimde pek yanılmazdım. Okulda, dışarıda ve kitapçıda, sokağın karşısında hep aynı arabayı görmek rastlantı olamazdı.
Bu tür arabalardan nefret ederdim. Soğuk siyah filmli camlar, aynı soğuklukta ve renkte gıcır gıcır metal kaporta, pahalı jantlar....Duruşuyla bile içimi ürpertmeye yetiyordu. Hiç bir zaman iyi bir haber getirmezlerdi. Kötü olan ise, sanırım şu anda benim peşimdeydi.
"İnsanlar özgürlüklerini yada eziyetlerini dilediklerince seçip almaya başlar ve Cennet'in kapısında olur olmaz ruhlar sıraya girmek için itişip kakışırlar. Ama Kıyamet Günü bir türlü gelmek bilmez."
Bayan Dowsan, İncil'den yüksek sesle okuduğu bir alıntı ile dikkatimi çekmeyi başarmıştı. Yerimde dikleşerek arkama yaslandım. Söylediği şeyler içimi ürpertmişti.
Genelde sınıfın onu dinleyip dinlemediğini ölçmek için, arada böyle şeyler yapardı. Orta yaşını yeni geçmiş, sıkıcı kıyafetler giyen, zayıf, cildi altındaki damarları görünecek kadar ince ve beyaz tenli bir kadındı. Dedikodulara göre hâlâ bakireydi. Koyu bir katolikti ama edebiyattan zerre kadar anladığı yoktu. Yine de, ilk dönem finallerinden önce iyi bir not alabilmek için ona ihtiyacım vardı.
Yan tarafımda oturan Trish, bana bakıp göz kırptıktan sonra sakızını patlattı. Dersi dinlemediğimin farkındaydı. Genelde o da sınıfın çoğununluğunun yaptığı gibi kulaklığının tekini takıp, Bayan Dowsan'ın saçmalıklarını duymamak için müzik dinlerdi. Edebiyatta benim kadar iyi olduğu söylenemezdi. Yine de derslerimizin çoğu oldukça iyiydi. Geri kalanı için ise, yardımlaşıyorduk.
Trisha, daha çok erkeklerle ve gece hayatının çılgın partileriyle ilgilenirdi. Sınıfın, hatta okulun en sosyal öğrencilerinden biriydi. Kızıla çalan bakır rengi dalgalı saçları ve yeşil gözleriyle oldukça dikkat çekici bir kızdı. Düzgün fiziği mankenlere taş çıkarırdı. Bu da erkekleri onun etrafında pervane yapmaya yetiyordu.
Neredeyse liseden bu yana aynı sınıftaydık. Onunla ilgili hemen hemen her şeyi bilirdim. Hangi filmleri sevdiğini, hangi tarz müzik dinlediğini, fastfooda ve makyaja olan düşkünlüğünü ve çıktığı erkekleri. Aynı odayı paylaşırdık ancak farklı dünyalarda yaşıyor gibiydik. Benim sessiz sakin hayatımın yanında, onun gürültülü ve hızlı bir yaşamı vardı. Yine de iyi anlaştığımız söylenebilirdi.
Bayan Dowsan, sıkıcı dersinin sonlarına gelirken önümdeki kağıda döndüm. Boş kağıdın ortasına çizdiğim, deniz fenerini inceleyip kalemimle üstünden tekrar tekrar geçtim. Bir gün çok uzakta bir deniz fenerinin olduğu sakin bir sahilde, tek başıma ve dünyanın bütün bu zımbırtısından uzakta yaşamayı çok isterdim.
Kalabalık şehirler bana göre değildi. Bazen tüm şehir sokakları insanlarla dolardı ve sanki içinlerinde nefes alamadığımı hissederdim. Ne zaman kendimi böyle hissetsem, bulduğum ilk kağıt parçasına bir deniz feneri çiziyordum. Güçlü beyaz duvarlarına dalgaların çarptığı, üzerinde kırmızı şeritleri olan, yıkılmadan yıllarca ayakta kalmayı başarmış, tek başına dimdik durabilen, mağrur ve yalnız bir deniz feneri...
Ders bittiği anda tüm sınıf aynı anda sesli olarak nefesini verdi ve hepsi birden ayaklanarak çıkışa doğru koşturmaya başladı. İşkence sona ermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHTE CENNET (Araf Serisi-1)
PertualanganBir Sage Taylors Romanı... Esrarengiz bir adamla tanışıncaya dek, Lucy'nin hayatında her şey yolunda sayılırdı. Paralı bir okulda okuyor, pahalı kıyafetler giyiyor, lüks içinde ve yarının getireceklerini düşünmemeye çalışarak yaşıyordu. Üstelik hay...