Böyle Gitme!!!

164 4 2
                                    


- YAZAR ' DAN -

Genç adam kollarındaki bedene baktı. Hareketsiz bir şekilde duruyordu. Sanki sanki... Ölmüştü. Genç adam bunu kabullenemezdi. Kalbi acıyordu. Anlamıştı artık o bu kıza aşıktı. Omuzuna konan elin sahibine baktı. Babası dolu gözleriyle oğluna bakıyordu. Destek olmak istiyordu ama elinden birşey gelmezdi. Kaya kollarındaki bedeni kendine doğru çekmiş karşılaştıkları ilk an ve sonrasını film şeridi gibi gözünün önünden geçişini izliyordu.

Sonra kalktı ayağa. Kollarında ki bedenle koşmaya başladı. Hastaneye gelince sedyeye koydu ilk aşkını. Elini sıkı sıkıya tutmuş yanında olduğunu belli etmeye çalışıyordu. Ameliyata alındı.

O sırada haberi alan arkadaşları hastaneye gelmişlerdi. Göz yaşları akarken sanki onların acısını gök yüzü görmüş gibi kara bulutlar esir aldı mavi gökyüzünü. Gök gürültüsü ile yağmur başlamıştı. İstanbul derin bir sessizliğe gömülürken, herkesin dilinde dua, ameliyattan iyi haberler bekliyorlardı.

Kaya sırtını duvara yasladı ardından yavaşça kayarak oturdu. Nefes alamıyordu. Sanki bir boşluktaydı. Üşümeye başladı. Korkuyordu hayatında ilk defa kaybetmekten korkuyordu. Ne yapmıştı o, nasıl izin verdi canının canı yanmasına?

Genç kızın en yakın arkadaşı hayat göz yaşları içinde konuşmaya başladı
" hatırlıyormusun? Küçükken yani yetimhanedeyken yaramazlık yapardık. Sonra ceza alırdık"

Herkes susmuş hayatı dinliyordu. Sonra Miray devam etmişti anlatmaya. " evet biz her yaramazlık yaptığımızda suçu kayra üstlenirdi" bizi korumak için hep kendisi üstlenirdi.

İki arkadaş birbirine sarılmış ağlarken konuşmaya devam etmişlerdi. Canları çok yanıyordu. " sonra biz hastalanınca başımızda dururdu. Ailemiz olmadığı için ağlarken o bize sarılıp sizin aileniz benim derdi. Yine bizim için ceza almıştı. Geldiği zaman ayakta zor duruyordu, çünkü ölesiye dayak yemişti" ağlayışları artarken herkes göz yaşlarını sessizce akıtıyordu. Poyraz ve Bartu içlerinden ağlıyorlardı. Kayra onların canıydı. Her dertlerine koşan kardeşleriydi.

Saatler geçmesine rağmen kimse içeriden çıkmamıştı. Kaya ayağa kalktı ve bağırmaya başladı " NİYE KİMSE ÇIKMIYOR LAN?!! ARTIK BİRİ BİRŞEY DESİN" o sırada ameliyattan bir tane hemşire çıktı. Ona sorulan soruları es geçip görevini yapmak için uzaklaşmıştı. Kaya kalktığı yere geri oturdu. Ellerine baktı sevdiği, aşık olduğu kadının kanı ellerindeydi. Gömleği ilk giydiği zaman beyazdı şimdi ise kırmızı olmuştu. Bu renkten ilk defa nefret etti. O ameliyat masasında kendisi olmalıydı.

Ne kadar zaman geçti bilinmez doktor çıkmıştı. Herkes başına toplanırken doktor derin bir nefes almıştı. Ne diyecekti şimdi? Nasıl derdi bu kadar insana? Herkese tek tek baktı sonra konuşmaya başladı.

" hasta buraya geldiği zaman çok kan kaybetmişti. Elimizden gelen herşeyi yaptık. Kalbi durdu. Ama pes etmedi geri geldi. Kurşun kalbine çok yakın bir yere gelmiş. Çok zorlu bir ameliyattı. Şuan hayatı tehlikesi var ve herşeye hazırlıklı olun"

Doktorun lafları üzerine kaya ne düşüneceğini bilmiyordu. Sonra sedye
İle birlikte kayra çıkmıştı ameliyattan.
Yanına doğru ilerledi. Suratı bembeyaz olmuştu. Dudakları morarmış, göz altları şişmişti. Elini tutmuştu çok soğuktu elleri. Alnını öptü ve kulağına fısıldadı " seni burada bekliyorum. Çok bekletme beni seni beklediğimi unutma" yoğun bakıma alındı. Kaya önlerindeki cama baktı ve ellerini cama koydu. Onun bu halini hiç sevmemişti.

Dakikalar geçmişti gelen giden çoktu. Kaya yeni tanıştığı hatice sultanı ikna ederek eve göndermişti. Camın önünden bir saniye bile ayrılmıyordu.
İçerden çıkan doktoru durdurdu kayrayı görmek istediğini söyledi. Gereken giysileri giydi ve odaya girdi. Bir an duraksamadan sonra sevdiğinin yanına gitti.

Ağazında nefes alması için bir maske vardı. Koblolara bağlı bir şekilde hareketsizce yatıyordu. Kayranın Yaşadığını anlamak onun için zordu . Elini tuttu, aşık olduğu gözlerini bir kere daha görmek için canını bile verirdi. Konuşmaya başladı sonra.

" Bu elleri ömrüm boyunca tutsam da yorulmam. Kayra beni bırakma. Seni bu denli severken bırakma. İlk defa korkuyorum, seni kaybetmekten korkuyorum. Bu aciz buz tutmuş yüreğimi gülüşünle, sevginle tekrar hayata getirdin. Nefes alamıyorum anlıyormusun? Sensiz bir dünyada nefes almaya uğraşmıyorum. "

Kaya anlını kayranın anlına yaslamış içini döküyor, özlemini dile getiriyordu. Genç adamın göz yaşları akarken bir damla kızın yanağına düşmüştü. İşte tam o anda odada bir ses duyulmuştu. Kaya hızla kalktı kalp ritmini gösteren cıhaz artık düz bir çizgiydi. Bağırdı doktor diye bağırdı. İçeri gelen doktor ve hemşireler onu odadan çıkarmışlardı. İlk defa herkesin içinde ağlıyordu. Elini cama koydu. Dua etti içinden. Gitmesin onu bırakmasın istedi.

Belki de çok şey istiyordu. Ama istiyordu işte. Kör bir kurşun onun canını  alamazdı. Herkes ağlarken genç adam dayanmaya çalışıyordu. Kolaymı lan kolaymı? Sevdiği insanı kaybetmek. Onun kokusu olmadan yaşamak. On dakika sonra doktor çıkmıştı içeriden. Herkesin gözü doktorda merakla ve endişeyle gelicek haberi bekliyorlardı.

" Malesef hastayı kaybettik. Başınız sağolsun" kaya duydukları karşısında ne tepki vereceğini bilemedi. Yapıştı Doktorun yakasına ve bağırmaya başladı. KURTAR LAN ONU KURTAR. ÖLMEDİ O ÖLEMEZ, BENİ BIRAKMAZ. GİR LAN İÇERİ YAŞICAK YAŞAMAK ZORUNDA. Doktor genç adamın ellerini yakasından çekti oda üzgündü
" çok üzgünüm fakat benimde elimden bir şey gelmez artık." kaya kayranın odasına girdi. Kayranın kokusu yoktu artık. Ölüm kokusu vardı.

Canı çok yanıyordu. Gözlerinden akan yaşlar acısının ne kadar çok olduğunu ifade ediyordu. Yatağın yanına geldi ve kayranın yanına uzandı. Kendine doğru çekti ve saçlarına bir buse kondurup daha sıkı sardı. Söylemek istediklerini göz yaşları eşliğinde anlatmaya başladı.

" Hayallerim vardı benim. Mutluyduk biz mutlu olucaktık. Neden gittin ki?
Söz bak bir daha seni kızdırmıcam, üzmem de seni yeterki geri gel. İstersen bir daha yanına gelmem uzaktan severim seni. Kayra öldüm ben seninle birlikte öldüm. Hadi şaka yapma bana bak korkuyorum yeter uzatmada kalk ayağa " genç adam ne derse desin oda farkındaydı boşa çabaladığının.

Sonrasını hayal mayal hatırlıyordu. Arkadaşlarının ağlayışlarını yakılan ağıtları duyduğu feryadı. Artık bir ölüydü sanki. Yaşadığını hissetmiyordu. Yavaşca kalktı yataktan sevdiğine son kez sarıldı, son kez içine çekti kokusunu ve son kez baktı aşık olduğu yüze.

Biri ona sarılıp ağlıyordu. Kim olduğu umurunda değildi. Göz yaşları eşliğinde kayrayı gördüğü uçuruma gelmişti. Oturdu onu düşündü. Sinirliyken çatılan kaşlarını, koyulaşan gözlerini hepsini tek tek düşündü. Nefes almak istedi ama bildiği bir gerçek bir kere daha gün yüzüne çıktı. O kayrasız nefes alamıyordu.

Ertesi sabah herkes perişan bir şekilde güne başlamıştı. Seveni çoktu evet belki asidi, hırçındı, sinirliydi ama pamuk gibi bir kalbi vardı. Muhtaç olandan yardımını esirgemezdi. Cenaze gelmişti. Mezarlıkta kardeş dediği insanlar ağlarken son toprak parçasıda üzerine atılmıştı.

Herkes gittikten sonra kaya tek kalmıştı. Yağmur başlamış gök gürültüsü vardı. Elini toprakta gezdirdi. Omuzuna bir el kondu baktı babasıydı sonra konuşmaya başladı.

" Kayra üşüyormusun? Orası çok karanlıktır. Sen korkarsın Karanlıktan hadi gel gidelim üşürsün sen burda. Baba bir şey yap yalvarırım"

Kaya babasının kollarına sığınmış acısını dile getiriyordu. Onu yeni bulmuştu ve hemen kaybetti. İçinden konuştu genç adam. Bana bunu bile çok gördün hayat. Senden sadece kayrayı istedim söyle hadi ey hayat çok mu şey istedim?

Kaya bitti, o artık dibsiz bir kuyuda kayra ise ulaşamıyacağı bir karanlıkta. İlk aşkını toprağa verdi. İşte kara toprak yine bir canı aldı ve yine bir aşk öldü. İnsan kaybedince anlarmış geç olsa da kaya bunu en ağır şekilde anlamıştı.

Sevgili okuyucular yazarken içim bir tuhaf oldu. Hatalarım ve eksiklerim olduysa kusura bakmayın. Yorumlarınızı bekliyorum.

ÇETE LİDERİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin