Ciddi ciddi 12. bölüme geldik ya inanamıyorum şuan neyse biraz Yoongi ve jungkook zaman geçirsin değil mi efendim :)
PAC ⚔ 12.Bölüm
Yoongi, NamJoon'un suratındaki kendini beğenmiş ifadenin tam ortasına bir yumruk indirmek istiyordu. Yoongi; NamJoondan bu kadar uzak olmasaydı, yapardı.
Ortada NamJoon'un bir dümen çevirdiğine dair yeterince emare vardı. Yoongi Büyük Salon'dan hızla çıkarak muhafızlarına yol verdi. Şuan kimsenin etrafında olmasını istemiyordu. Fakat birbiri ardında gelen koridorlarda çoktan davetten ayrılmış hizmetkarlar ve saray mensuplarıyla karşı karşıya geldi. Bu yerden hemen çıkması gerekiyordu.
Yoongi duvardan bir meşale aldı ve karşısındaki kapalı kapıdan süzüldü. Bir kaç basamak inip askeri üsse açılan küf kokulu tünelden geçti. Tahta merdivene ulaştığında,yukarı tırmanıp küçük bir odaya girdi.
Yoongi meşaleyi söndürüp doğrudan eğitim alanına yönelerek odadan çıktı. Etrafta dör düzine adam dolanıyordu. Komutan'in birbiriyle dövüşmeye ihtiyacı vardı. Herkese açık olan bir dövüş için oradakilere meydan okudu, fakat silahsız bir mücadele olacaktı bu, çünkü kaza ile askerlerden birini öldürmek istemiyordu.
İki asker elini kaldırdı. Birinin cüssesi Yoongi ile aynıydı. Diğeri ise ondan en az on beş santim uzundu ve yaklaşık yirmi kilo daha fazlaydı. Yoongi ötekinden daha iri olana işaret etti ve askerler etraflarına bir çember oluşturdu hepsi alkış tuttu.
Komutan daha iyi kullandığı ayağını geriye kaydırarak vücudunu yan tuttu ve ellerini kaldırdı, hazırdı. Rakibi çömeldi, kollarını açarak Yoongiyi kendine doğru çekmeye çalıştı. Yoongi eğilerek hızla ileri atıldı ve rakibinin kaburgalarını yumrukladı. Asker kollarını Yoongi'nin kollarına dayayarak karşılık verdi.
Yoongi düşüncelerini sadece rakibine ve kazanmaya odaklarken kısa bir süreliğine Jungkook'u düşündü fakat bu çok kısaydı.
⚔⚔⚔⚔
"Geçiktim mi?" diye sordu Yoongi, yemek odasına girerken.
"Hayır, Komutan Min. Kral Min, Komutan Park ve Prens Jeon kahvaltılarını dışarıda, terasta yapıyorlar."
Hizmetçi başıyla selam verip kapıya yöneldi. "Açma" dedi Yoongi.
Camın öteki yanında NamJoon ve Jungkook konuşurken Jimin tabağındakilerle oynuyordu. Ardından Jimin sandalyesinde geriye yaslanıp gülümsedi.
Namjoon konuştukları şeyden son derece memnun görünerek başıyla onaylıyordu. Jungkook'un burada olmak istemeyişi iki metre öteden belli oluyordu. Namjoon istediği her şeyi elde ediyordu. Elbette ediyordu, daima etmişti.
Yoongi kapıyı açarak terasa yürüdü. NamJoon'un davranışlarını inceleme fırsatı kollayarak, Jungkook'un yanına bir sandalye çekti.
"Günaydın." dedi Yoongi. Namjoon hariç hepsi cevap verdi. NamJoon ağızına bir kaşık dolusu yumurta attı.
"Bugün dışarısı çok güzel." dedi iç çekerek Jungkook. NamJoon geldiğinden beri sabah kahvaltılarını dördü beraber yiyorlardı. Jungkook için bu iyi bir şeydi çünkü odasından sadece yemek yemek için çıkabiliyordu.
"Evet Prensim." NamJoon gülümsedi, gözleri parlıyordu. İşte bu Yoongi'nin bastırdığı sinirini geri getirmeye yaradı. Yumruklarını sıktı.
"İzninizle askerlerin yeni bölüm komutanları kararlanacak." dedi Jimin eğilerek selam verdi. Göz ucuyla NamJoon'a baktı. "Gidebilirsin Komutan Park!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prince And Commander
FanfictionOn yedi yaşında Jungkook, neredeyse her şeyin yasak olduğu, herhangi birine yanlış şekilde bakmanın ölümle sonuçlanacağı acımasız bir krallığa emanet edilir. Yirmi dokuz yaşındaki YoonGi, ülkede kraldan sonra sözü geçen tek kişi ve Kraliyet Ordusu'n...