PAC ⚔ 18.Bölüm

580 37 49
                                    

Yazarken her seferinde acaba çok mu boş yoksa iğrenç mi oldu diye düşündüm durdum bu kitap için hala düşüncelerim bu yönde. Ama sonunda en uzun bölümü yazmayı başardım.

.
.

"Komutan!" dedi Jimin, yakın arkadaşına doğru koşarak. "Bu sizin için." Jimin ona Kral mührünün olduğu mektubu uzattı.

Yoongi ahıra bağladığı atın kır beyazı saçlarını okşayarak mektubu açık okudu.

"Kralımızdan yardım talep etmişler." Yoongi, Jimin'i bilgilendirdi. "Kral bu gece mektuptaki yerlere gitmemizi emrediyor."

Jimin gülümsedi. " Adamlara emri ileteceğim."

Sonunda, Yoongi adamlarının yanına geri dönüp işini yapabilecekti. Uzun zamandır saraydan ayrılmamak onu bir çiçek gibi kapatmıştı. Yanlız şatodan ayrılmak Jungkook'dan da ayrılmak demekti.

" Kral NamJoon benimle konuşmak istiyordu, onun yanına gidiyorum kendi başının çaresine bak Albay. "

Kafa salladı Yoongi. Gitmeden önce son bir kez Jungkook'u görmek için odasına doğru gitti. Terli avuçlarını pantolonuna silip askerlerini buraya geldiğini söylememeleri için tembih edip odandan içeri girdi.

Bir kaç gündür Jungkook'un yanına kaçak gidiyordu çünkü NamJoon askerlere kesin emir vermişti görüşmelerini engellemek için fakat bu onlar için engel gibi görünmüyordu.

Oturma odasında değildi ama NamJoon ona odadan muhafiz olmadan çıkmasına izin vermezdi ve onlar da zaten kapıda nöbetçiydiler. Kardeşi onun kaçmasından çok korkuyordu ve muhtemelen gidecekti; Jungkook akıllı biriydi.

"Jungkook?" Yoongi yumuşak bir sesle seslendi.

"Buradayım." diye karşılık verdi, sesi odadan geliyordu.

Yoongi onun yatak odasında uzun bir sefer sonra ilk defa geliyordu o da Jungkook'u saraydan dışarı çıkarmak içindi. Ayaklarını yere bağladı. Eğer Yoongi içeri gitseydi, itidaline devm edip ona olan hislerini daha fazla saklayacağından emin değildi. Onun yatak odası üstünü değiştirip uyuduğu bir yerdi.

Ellerini tekrar sildi. Katıldığı savaşlardan önce bile bu kadar tedirgin olmamıştı.

"Yoongi?"

"Geliyorum" Bacaklarını odanın girişine hareket ettirmek için zorladı. Jungkook üstünde sade, uzun dökümlü beyaz gömlekle ayakta duruyor, pencereden bakıyordu. Bir saray giysisi değildi giydiği, daha çok serbest zamanlarda giyilen şeylerdendi.

Sağ elinde önceden ona getirdiği kitabı ve solmuş bir çiçeği tutuyordu, çiçeği Yoongi ona saraydan çıktıklarında vermişti. Kitap ile çiçeği pencere çıkıntısına koydu, parlayan bir şeyin yanına. Bu uzun zaman önce Jungkook'a vermek için aldığı kolyeydi. Jin'in bahsettiği kolye...

Bahçenin uzak köşesinde olan bir şeyi izliyordu. Saçları öğlen güneşinde yüzünün etrafında asılı duran altın bir perde gibi ışıldıyordu. Yoongi onu kollarına alıp sıkı sıkı tuttuğunu hayal etti.

"Çok güzelsin.." diye fısıldadı.

Jungkook başını döndürdü. Yoongi duysun istememişti. "Çoğu insan tuhaf buluyor beni." diye karşılık verdi.

"Ben çocuğu insan değilim ayrıca görünüşün eşsiz ama kesinlikle tuhaf değil özel bir baş yapıt gibisin."

Jungkook güldü. "Gel bak." dışarıyı gösterdi. Aslında odaya girip giremeyeceğinden emin değildi. Ya bir hizmetçi görseydi? Ama Yoongi "hoşça kal." demek için buradaydı. Yine de NamJoon ve Pren Kim şatodaydı ve onun odasında yakalanma riski büyüktü. "Ben.."

Prince And CommanderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin