PAC ⚔ 17.Bölüm

323 35 17
                                    

NamJoon, Jimin'e doğru döndü ve gözlerindeki sakinlikle ona baktı.

"Benimle böyle konuşma ben bir kralım." Başını öne eğdi. "Ve sende, önemsiz birisin."

Namjoon tepkisini görmeden önce, durumların daha da kötüleşeceğini biliyordu. Her şey birbirine girmişti ve öldü olarak bilinen iki tekrar geri dönmüşlerdi. Namjoon onu ileri itip bütün dikkatini Jimin'e verdi.

Bir kaç saat önce
"Artık sıkıldım." dedi bakışlarını NamJoon'a çevirerek. "Daha ne kadar saklayacağız bu yalanı?"

Sakince omuzunu okşadı yanındaki genç adamın. "Zamanı geldi artık tüm gerçekleri öğrenmeleri gerekiyorlar."

......

"Ne zaman öğreneceksin? Ben daima kazanırım yanımdakiler sadece benim piyonum olur fark etmeden onları yönetirim ve sen Jimin sende tıpkı Jungkook gibi benim bir piyonumsun hem de en önemli parçamsın."

Jimin düşen ceketinin sağ kolunu elbisesine geçirdi ve NamJoon ile yüz yüze geldi. Yüzündeki gülümseme ile arkasını dönüp odadan çıktı, pelerini ardından yüzüyordu. Gitmek için iyi bir zaman diye düşündü Jimin fakat adım atamadan Namjoon yanında iki muhafızla geri dönmüştü. 

"Onu tutuklayın." diye emir verdi. Muhafızlar omuzlarını doğrulttu. Yüzü kıpkırmızı kesildi, burun delikleri hızlı nefes almaktan alazlandı. Deliye dönmek üzereydi, ondan iğreniyordu. Jimin deliye dönmüş bir biçimde kollarını kendi askerlerinden kurtarmaya çalışıyordu.

Ellerini birbirine geçirdi "Onu odama götürün. HEMEN." Ses odada yankılandı ve muhafızlar onu koridorlardan geçirdiler kurtulmak için güç uygulasa da bunu başaramıyordu. Etrafa göz gezdirdi, etrafta kimse yoktu, Yoongiden de yardım alamıyordu. Başa çıkması gereken iki muhafız ve Namjoon vardı .

Jimin bir an tereddüt etti, geriye doğru hamle yaptığında itilmesiyle fırsatını kaybetmişti. Sonunda beyaz ahşap işlemeye odaya geldiklerinde onun kollarını bırakıp yatak odasının içine doğru itelediler.

"Görevinizin başına geri dönün." diye emir verdi rahatsız edici bir sesle.

Muhafızlar ortadan kaybolunca kapı kapanırken Jimin'in gözleri diken diken olmuştu ve onun neyi beklediğini merak ediyordu. "Ayağa kalk." diye mırıldandı. Jimin başıyla reddetti. Midesi bulanıyordu ve kusmak üzereydi.

"Ne yapıyorsun sen?" ses odada yankılanıyordu tüm gücüyle bağırsa da umursamıyordu NamJoon. Etraf özel kokularla süslenmiş ve bahar kokusu ön plana çıkarılmıştı, cennet bahçesi gibi kokuyordu. Odadaki tek ses Namjoon'un ayak sesleriydi bedeni üşümeye başlamış ona korkunç gelen bu havadan bir an önce kurtulmak için tanrıya yalvarmıştı.

"Merak etme sana bir şey yapmayacağım. Sadece seninle eskisi gibi konuşmak istedim." diye söylendi kulaklarında yumuşak sesi yankılandı. Jimin soluyarak yavaş adımlarla yatakta oturan ihtişamlı bedenin yanına sığıştı.

"Bunu normal bir şekilde de konuşabilirdin NamJoon. Beni kendi askerlerimle bir mahkummuş gibi buraya tıktın"

"Zorla getirmesem benimle asla konuşmazdın başka seçenek bırakmadın bana." sesi tiz ve kararsız çıkıyordu. Jimin böyle kolay bir şekilde onu affetmek istemiyordu, gücünü tekrar toplayarak bacaklarını ileriye hareket ettirdi.

"Ne konuşmak istiyordun?"

Bakışlarını NaMJoon'a doğru çevirdiğinde yumuşak baskıyı hissetti. Jimin onun narin dudaklarının hissini hala özlemle merak ediyordu ama bu aniydi. Bedenin keskinliği ve bedeninde gezdirdiği ellerini hissediyordu. NamJoon'un onda  uyandırdığı yoğun arzu ve ihtiyaç hisleri ondan daha önce hiç var olmayan şeylerdi.

Prince And CommanderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin