Yedi Sekiz Dokuz

79 8 4
                                    

Gözlerimi sımsıkı kapattım. Açtığımda her şey bir rüya olacak ve ben uyanacağım. Babam yeniden karşımda olacak.
Yo yo hayır karşımda olmayacak. Bana sarılıyor ve saçlarımdan öpüyor olacak.

Ben ise her zamanki gibi en son ne zaman saçlarımı yıkadığımı hatırlayıp iyi koktuğundan emin olmaya çalışacağım.

Yedi, sekiz, dokuz diye sayıp gözlerimi açacağım.
(Küçüklüğümde insanların neden bir, iki, üç diye saydığına anlam veremeyip diğer sayılara haksızlık edildiğini düşünürdüm. Ben de diğer sayıları temsilen yedi, sekiz, dokuz diye saymaya başladım. Daha sonra bu bir takıntı halini aldı...)

Yedi-sekiz-dokuz

Gözlerimi açtım.
Ama tanık olmaya en çok korktuğum görüntü gözlerimin en derinliklerine yapıştı.
Bir daha asla ama asla silinmeyecek ve her zaman bir köşede pusu kurup en mutlu anlarımı bana zehir etmek için fırlayacak bir görüntü..

Babamı gördüm. O, hastane odasında bir yatakta yatıyor ve ben onu dışarıdan izliyorum. Bizi aramızdaki cam ayırıyor. Başına kadar beyaz bir çarşaf ile örtülmüş. Ama ben onun babam olduğuna eminim.

Sessizce kapıdan içeri girip onun yanına gidiyorum. Çarşafı hafifçe yüzünden çekiyorum ve her zaman canlı ve dinamik olan yüzünü ilk defa böyle görmenin acısını göbek deliğime baskı yapılıyormuşçasına tüm vücudumda keskin bir şekilde hissediyorum.

Yüzüme bir gülümseme yayılıyor. Delice bir gülümseme. Elimi yavaşça yüzüme doğru kaldırıp sert bir tokat atıyorum. Acıyor. 'Hayır, emin olmam gerekiyor.' Diye düşünerek yavaşça elimi saçlarımın arasına daldırarak olabilecek en acı verici şekilde yavaş yavaş çekiyorum. Yine acıyor.

Elimdeki saç tomarına bakarak birden kahkaha atmaya başlıyorum. Babam benim yüzümden ölmüştü. Ve bu durum ya benim canımı yakmıyordu ya da o kadar canım yanıyordu ki artık hissetmiyordum.

Midem bulanıyordu ama midem ekşi değildi. Midem..
Duman kokuyordu. Kusmaya başlayınca siyah olduğunu fark ettim. Katrana benziyordu. Üzerinden simsiyah dumanlar çıkıyordu ve benliğimi sararak alıp götürmüştü.

Ben.. artık ben değildim.

*

Sanırım babam öleli yaklaşık altı hafta kadar oldu. Ve bu rüyayı sekizinci görüşüm. Ama her görüşümde minik ayrıntılar değişiyor. Örneğin önceki gördüğüm rüyada yanlışlıkla elim bir şişeye çarpıyor ve şişe kırılıyordu.
Bu rüyada ise kusarken hiçbir şey devirmememe rağmen yerde cam kırıkları olduğunu farkediyorum.

Babamın ölümü kabullenilemez ama ben kabullendim. Hem de fizik öğretmenimden bile önce. Ses tonundan ve konuşmasından anladığım kadarıyla normal şartlarda umursamaz biri. Ama babamın öldüğünü duyunca yaklaşık bir hafta boyunca kekeledi.
Bu duruma bayağı şaşırdım aslında.

Gece ile Cüneyt'in ise tekrar geldiğine şahit olmadım. Bu duruma sevinmeli miyim yoksa bu fırtına öncesi sessizlik mi hâlâ karar veremedim.

Annem artık yanı başımdan bir saniye bile ayrılmıyor. Çünkü sürekli tekrarlanan rüyayı ilk görüşümde ciddi bir ölüm tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştım.

Arkadaşlarım da artık yanıma gelmiyor. Okullar açılmıştı. Ondandır. Babam ve arkadaşlarım yok. Öğretmenlerimi tanımıyorum ve yanımda elim elinin içinde terden yüzse de elimi bırakmayan endişeli bir annem var.

Bu durumu şöyle de tanımlayabiliriz;

Kocaman bir boşlukta süzülürken bir karadeliğe kapılıyorum. Daha yeni boyuta alışamadan o boyuttaki bir başka karadelik beni yeni bir boyuta fırlatıyor.

Ben ne zaman uyanacağım öyleyse? Ne zaman anneme sarılacağım, yağmuru yüzümde hissedeceğim, okula gideceğim?

Okulu hiç sevmezdim. Ama okul ve derslerin o inanılmaz sıkıcılığı olmadan, arkadaş olmadan.. olmuyormuş.
Yeni öğrendim.

Okullar açılıyor bu yüzden bölümler geç gelecek. Tabii arayı uzatmamaya çalışacağım yine de.

Umarım beğenmişsinizdir..

Bir sonraki bölüme kadar..
HOŞÇAKALIN💙

ECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin