Bütün bir hafta o cümleyi tekrarlamıştım. Ezberlediğimi bilsem de emin olamıyor ve sanki her an unutacakmışım gibi hissediyordum. Başkaları yanımda konuşsa da onları dinlemiyor ve hiçbir şekilde duymamaya çalışıyordum. Aklıma bir şey geldiğinde hemen o cümleyi tekrar etmeye başlayarak aklımdakini önemsizleştirerek siliyor, babamın dediğinden başka bir şey düşünmek istemiyordum.
Rüyama giren o koca ağaç harflere odaklanmamı işaret etmişti. Yani ben öyle anlamıştım.. Bu duruma düşecek her normal insan gibi benim de aklıma, ilk harflerini birleştirmek geldi. Ve denedim;
'keihaesadeega'
gibi saçma bir şey ortaya çıktı.
İlk harflerinden başka bir şey gelmiyordu aklıma. Açıkçası ne yapacağımı bilmiyor ve kendimi çaresiz hissediyordum.
Hadi ama ben daha 2. sınıfa giden 15 yaşında bir kızdım. Elimden ancak bu kadarı geliyordu.
Harflerle ilgili başka ne olabilirdi ki?
O koca ağacın bana yardım edeceğini düşünerek yarı bilinçli yarı yorgunluktan kendimi rüyalar girdabına çekilirken buldum.
***
Ormana benzer bir yerdeydim ama sorun şu ki etrafta ağaç yoktu. Her yer yarım ağaç gövdesiyle kaplıydı ve en uzunu dizime kadar geliyordu. Yalnız bu ağaç gövdelerinin yüzeyi düz değildi. Yani bir kişi tarafından kesilmemişti. Daha çok büyük bir fırtınada ağaçların gövdeleri kırılmış ve ormanda yaşayan ağaç kalmamış gibiydi. Ancak yerde ağaçların kırılarak yere düşmesi gereken üst kısımları yoktu. Ağaç gövdelerinin arasında yürümeye başladım. Bir süre yürüdükten sonra bir deniz kenarına geldim ama durmadım. Yürümeye devam ettim. Kendimi durdurmaya çalıştım ama olmadı. Hareketlerimi kontrol edemiyordum. Yavaş yavaş denizin derinliklerine doğru ilerledim. Su ilk önce dizlerims ulaşabiliyordu. Sonra yavaş yavaş yükseldi, yükseldi ve en sonunda burnumu aştı. Yürümeye devam ettim. Nefes alabiliyordum. Bu durumu garipsemedim. Su berraktı ve birçok çeşit balık vardı. Ferah ve mutlu hissediyordum. Suyun soğukluğunu yüzümde hissettikçe heyecanlanıyordum. Harika bir histi. Saçlarım gözümün önüne doğru savrulduğunda rengi bana ilginç gelmedi. Bu benim doğal saç rengimmiş gibiydi ancak saç rengim lacivertti. Yüzüyordum. Mutluydum. Nefes alamadığımı fark edene kadar mutluydum. Boğulmaya başladım. Nefesim çok hızlı tükendi.
***
Rüyada olduğumu hatırlayıp uyandım ancak hâlâ nefes alamıyordum. Yüzüm ıslaktı, burnuma ve ağzıma su girmişti. Biri suratıma su dökmeye devam ediyordu. Ölmek üzereydim, bunu hissedebiliyordum.İlk defa gözlerim kapalıyken karardı.
*
Yüzüm kurumuştu.
Biri beni taşıyordu. Parmaklarının bulunduğu noktada tüylerimi diken diken yapabilecek potansiyele sahip soğuklukta, kalın bir cisim vardı.
Yüzük.
Cüneyt.Bana yaşattıklarını hatırlayınca heyecan ve korkuyla doldum. Yüzüme su dökerek beni boğmaya çalışan kişinin o olduğuna emindim.
Ama aklımda bir soru bırakmıştı. Beni boğmak istediyse neden beni öldürmemişti ki?
Belki de bana daha fazla işkence etmesi gerekiyordu. Belki de kafamın içindeki cihazdan dolayı ölmemem gerekiyordu. Sonuçta ben bir denek kabul edilebilirdim. Ve bu cihaz uğruna babam öldürülmüştü.
Ah babam.. onu düşününce ölmek o kadar da kötü bir fikirmiş gibi gelmedi. Acaba ölürsem onunla tekrar karşılaşabilecek miydim, acaba öbür dünyada sağlıklı mı olacaktım, acaba öbür dünya gerçekten var mı, varsa nasıl bir yer?
Birçok soru beynimi doldururken ve bu sorulara cevap bulmaya çalışırken beni bir sedyeye yatırdı. Tekerlek gıcırtısını duyunca sedye olduğunu anladım.
Birkaç kapıdan geçtikten sonra sonunda durduk. Kalp atışımı gösteren cihazı takınca bütün heyecan ve korkum ekrana yansıdı. Kalbim çok hızlı atıyordu.
Cüneyt bana doğru yaklaştı. "Demek uyanıksın. İhtiyacım olan şey de buydu. O çatlak kadın az kalsım seni boğuyordu, elinden zor aldım seni." Dedi.
Çatlak kadın dediği kimdi? Bu yaşta neden nefret edenim bu kadar çoktu benim ya.
"Bu biraz canını yakacak ama sonunda umut var." Dedi.
'Zaten şimdiye kadar ne zaman eline geçsem canımı yakmaktan başka bir şey yapmadın' demek istedim.Sonra dirseğime yakın bir yere şırıngayı batırdı.
Korkunç bir acı hissettim. Titremeye başladım. O kadar şiddetli bir şekilde titriyordum ki üzerinde bulunduğum sedye gıcırtılar çıkartarak hareket etmeye başladı. Vücudumun tüm uzuvları aynı anda korkunç bir acıyla bağırıyor ve terliyordu. Yaklaşık iki dakika sonra (iki gün gibi gelen iki dakika sonra) birdenbire tüm acı yok oldu. Titremem durdu. Terlemem durdu.
Gözümü açmak istedim. Açamayacağımı bile bile bunu istedim. En azından denememin bir sakıncası yoktu.
Tepemdeki beyaz ışık korkunç bir şekilde gözlerimi yakmadan önce çok az (tam olarak elli iki salise kadar) gözlerimi açma fırsatım oldu.
Gözlerim yanar yanmaz avuç içlerim gözlerimi örtecek şekilde suratıma gitti.
Son birkaç dakika içerisinde yaşadıklarımın şok verici etkisiyle hareket edebildiğimi fark etmedim.
Cüneyt'in "İşe yaradı!" Diyen gür sesini duyana kadar..
Yeni bir bölümle karşınızdayım! Umarım beğenmişsinizdir. Bu bölümü beğendiyseniz sol alt köşedeki ☆'ı turuncuya çevirerek beni de mutlu edebilirsiniz.
Lütfen yorum yapın.😊
Bir sonraki bölüme kadar...
HOŞÇAKALIN💙
![](https://img.wattpad.com/cover/115933948-288-k928464.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ECE
Mystery / ThrillerHenüz 8 yaşındayken kendisine kamyon çarpan ve bu yüzden komaya giren bir kızın hikayesi. O kız ne görebiliyor ne de konuşabiliyor, yalnızca duyuyor ve hissediyor.. Bu kitap benim ilk kitabım. Umarım kitabı okurken zevk alırsınız. İyi okumalar...