Elma Şekeri

175 15 10
                                    

Ağlıyordum. Gözlerim yaşlarla dolu dolu olduğundan annemin yüz ifadesini tam olarak göremiyordum. Ama "hayır" diyordu. "Hayır o şekeri alamayız. Başka bir şey seç."

 Neden izin vermediğini çok iyi biliyordum. Elma şekerine alerjim vardı. Ama yine de istiyordum. Beş yaşındaki bir çocuğun aklıyla düşünerek bu kez içimdeki canavarın hasta olmama izin vermeyeceğini düşünüyordum.

Ne zaman elma şekeri yesem ateşim çıkıyordu. Elmaya değil, üzerindeki şekere alerjim vardı ve ben en çok o kısmını seviyordum.

Minik topuzumdan kaçan bir tutam saç yeşil gözlerimin önüne geliyordu. Saçlarım normalde kahverengi olmasına rağmen güneşe çıkınca sapsarı oluyordu.

Aklıma gelen fikirle kocaman gülümsedim ve annemden dondurma istedim. Çikolatalı dondurmalara bayılıyordum. Annem bana sinirle baktı. Ne yapıp edip bugün kendimi hasta edecektim. Peki umrumda mıydı? Sanmıyorum..

Elimdeki dondurmayı ağzımı kocaman açarak ısırmaya hazırlandığımda-

Kolumdaki müthiş yanma hissiyle uyandım. Ardından bileğimde iki adet parmak hissettim. Sanırım nabzımı ölçüyordu.

Biip biip sesleri de gelmediğine göre başımda kalp atışlarımı gösteren cihaz yoktu.

'Bu işimin kolaylaştığı anlamına geliyor sanırım. Ne de olsa bir insan bir makine kadar ustaca ölçüm yapamaz, değil mi?'

Diye düşünüyordum kii...
Gece'nin " işte getirdim" dediğini duydum.

Ardından da bir çığlık.
"N-ne yapıyorsun s-sen öyle!" diye kekeledi Gece.

Cüneyt gayet sakin bir tavırla "nabzının artıp artmayacağına bakıyorum. Hani dün konuşmuştuk ya." dedi. Sesine alaycı bir ton hakimdi.

"Sadece nabzının değişip değişmediğine bakacaktık. İşkence etmeyecektik."

"Ben öyle bir şey dediğimi hatırlamıyorum ama."

"Ne!"

"Emin olmak için her yolu denemeliyiz Gece. Mutfağa gidiyorum bıçakla küçük kesikler açacağız. Sen de ben gelene kadar şu cihazı tak."

Ayak sesleri kaybolunca bir el babamdan kaçarken yastıktan düşen kafamı tekrar yastığa taşıdı. Boynumun tutulmuş olduğunu farkettim. Ardından yattığım sedye hareket etmeye başladı.

Yarım dakika kadar ilerledikten sonra durduk. Kapı kolunun o tüylerimi diken diken eden gıcırtısı geldi. Ardından kapının açıldığını belli eden ses ile ayak sesleri tekrar yanıma geldi ve ilerledik.

 Kapı kapanma sesiyle beraber kilitlenme sesi de duydum. Ardından bir tuş sesi duymamla gözlerimin hafifçe yandığını hissettim. Işıkları açtığını anlayabiliyordum.

Ardından ayak sesleri tekrar yanıma doğru geldi. Gece üstüme çökerek kollarını boynuma doladı. Titrediğini hissedebiliyordum. Yanağımdan boynuma doğru süzülen bir ıslaklık hissettim, sonra da hıçkırık sesi...

Ağlıyor muydu o?

Burnunu çekerek üzerimden kalktı ve "Ger-(hıçkırık)-çekten üzgünüm."dedi. Neden üzgündü ki bana bir şey yapmamıştı. Aksine, beni Cüneyt denen o acımasız adamdan kurtarmıştı. Parmak uçlarım hala sızlıyordu. İğneye benzet bir şeyle tüm parmaklarımı delik deşik etmişti. Ve ben bunu şu an farkediyorum.

"Beni duyuyorsan bilmeni istiyorum ki bunu senin ve ailenin iyiliği için yapıyorum" dediğini duydum. Az önceye göre sakinleşmiş gibiydi. Ağzımı açtığını hissettim. iki parmağıyla yanaklarımı sıkarak açılmasını sağlamıştı ama canımı acıtmamak için fazla sıkmamaya çalışıyodu.

Sonra ağzıma bir şey soktu. Tadını alınca ağzımdaki şeyin elma şekeri olduğunu anladım. Aklıma 3 zannettiğim ama aslında 10 sene önce anneme o elma şekeri için yalvarışım geldi. Acaba o hallerimi şans eseri rüya olarak görmemiş miydim? 

Aklıma gelen düşünce ile içimden güldüm. 'Geleceği mi görüyordum yoksa?' Bu düşünce ile beraber de en son ne zaman güldüğümü düşünmeye başladım. Sanırım kaza olmadan yarım saat kadar önce yakan top oynarken topun Kuzey'e çarpmasıyla Kuzey'in de topla beraber uçtuğu zaman gülmüştüm. Tabii topu atan ben değildim, keşke o kadar hızlı atabilsem. Ama...

 Başım ağrımaya başladı. Anlaşılan alerjim etkilerini göstermeye başlamıştı bile. Ateşim çıktığında hep kalp atışlarımı duyardım. Değişen tek şey kalp atışlarımı bu kez cihazdan duyuyor olmamdı.. Ve her hasta olduğumda olduğu gibi hızlanmaya başlamıştı.

Malum gözlerim kararamadığı için vücudum bana haber vermeden bilincim kapandı.

***

Hızlı bir şekilde kapıya vuruluyor ya da ben çok dans ediyorum.
Ne saçmalıyorum ya ben?! Rüyada mıyım acaba?

O çığlıklar Gece'den mi çıkıyor yoksa duvarlar zıplamaya mı başladı?

 Kapı kırıldı ya da ben tavana düştüm.

Düşüncelerimi durduramıyodum. Hasta olduğumda hep saçmalardım. İşin kötü yanı saçmaladığımı bilmeme rağmen bu ilginç durumdan kurtulamamamdı. Kendi düşüncelerimi bile zapt edemezken gerçek ile saçmayı birbirinden nasıl ayıracaktım?

Kalbim kalp krizi geçirecek kadar hızlı atmaya başlamıştı. Cihazın sesi neredeyse biiiiiiiiiiiiiip diye çıkıyordu.

Ya kalbim çok hızlı atıyor ya da başım çatlamak üzere. Hey! Bu mantıklıydı. Yani diğerlerine göre...

Babamın sesini duyuyorum veya patatesler şarkı söylüyor.
Babamın burada ne işi var?

İç seslerimin biri dışarıdaki olayları algılayarak saçmalıyor, diğeri ise bu saçmalamalardan mantıklı olanın üzerine düşünmeye çalışıyordu. İki ses de aynı kişiydi ama sanki iki farklı kişiymiş gibi... Neyse, hastalanınca saçmaladığımı söylemiş miydim?

Silah sesi duydum ya da silah sesi duydum.

Kesinlikle bu bir rüya.

Geciktiğimi biliyorum. Bunun için çok üzgünüm ama aklıma güzel bir fikir gelmedikçe yazmak istemiyorum.

Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir.
Beğendiyseniz sol alt köşede bulunan ☆ butonuna basarak bana destek olmanız yeterli olacaktır.
Aynı zamanda da yorumlarınız benim için ÇOK ÖNEMLİ.
Lütfen yorum yapın yorumlarınızı okumak hoşuma gidiyor.

Diğer bölüme kadar..
HOŞÇAKALIN!!💙

ECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin