▶10◀SEVGİ YOKSA!!

34 33 17
                                    

Hayatta birçok kırılma noktası vardır. İnsanlar bu noktalarda kırılır, dökülür ve kendilerini toparlamaya çalışırlar ben daha yıllar önce kırılmış ve yerle bir olmuşken kendimi toparlamak yerine o enkazla yaşamayı öğrenmiştim. Kırılacak daha fazla yerim daha fazla maaf olacak hayallerim yok sanıyordum ama dakikalar önce Berk'in ağzından çıkan o sözler enkaz altında kalan ruhuma bir yıkım daha yaşatmıştı. Tamam annem beni sevmiyordu. Tamam annem beni önemsemiyordu ama ona bir şey olmamalıydı ondan nefret etmeyi denemiş ama bunca yıl sonra sadece ona karşı hissizleşebilmiştim . Annem kötü bir insan değildi sadece gösteriş meraklısıydı ve gidemezdi.

"Berk." dedim ve sustum. Başım hemen biraz uzakta bir eli ile araba kullanan bir elini ise elime kenetlemiş olan Berk'in omzuna düştü. Yine acıyan bir kalbim yine elimi tutan bir insanım vardı. Elimi daha sıkı tuttu buradayım der gibi. O hep oradaydı o hep benimleydi her zorluğa rağmen. Gözlerimden tek bir damla akmazken içimde ki yaralı kız çığlık çığlığa ağlıyordu. Bir tarafım hep susuyor ruhum ise yok oluyordu. Araba nihayet hastanenin otoparkına girdiğinde derin bir nefes aldım. Kendimi toplamalı ve annemin karşısına öyle çıkmalıydım annem beni böyle görmemeliydi. 

"Deniz hadi inelim. Bak ona bir şey olmayacak göreceksin." dedi Berk bana döndürdüğü bedeni ile bende ona döndüm. Gözleri yine o tonundaydı herkesin aksine onun gözleri üzgün ve endişeliyken değişiyor ve daha da açılıyordu.

"Berk ben belki. Ah bilmiyorum tamam mı? O bana bir kere bile seni seviyorum demedi? Bir kere anne şefkati göstermedi! Ama şimdi hastanede neden olduğunu bile bilmiyorum. Ama üzülemiyor um Berk olmuyor onun için hissizliğe o kadar alışmışım ki ruhum onun için hiçbir şey hissedemiyor."

Hissiz olmak istediğim onca zamandan sonra bunu başarabilmiştim ama şimdi bu bana sadece acı veriyordu. Hissiz olmam beni kötü bir evlat mı yapıyordu? Ya peki annem onca olaydan sonra onun için üzülmemi hak ediyor muydu? Aklımda ki sorular kendimi daha berbat hissetmemi sağlayınca derin bir nefes aldım ve kapıyı düşünmeden açtım.

"Hadi yapalım şu işi." dedim Berk'te benimle beraber inince arabayı kilitledi ve yanımda ki yerini aldı. Hastane de içeriye girdiğimizde resepsiyona ilerledik. Karşımda elindeki pudra aynası ile kırmızı rujunu düzeltmeye çalışan kadına yüzümü buruşturarak baktım. Bu tiplerden nefret ediyordum.

"Yeliz Güçlü?" dedim sorar gibi amacım nerede olduğunu öğrenmekti ve bir an önce onu görüp gitmekti. Onun için ağlamayacaktım ya da üzülmeyecektim biliyorum ama yine de görmem gerekiyordu.

"Siz kimsiniz?" dedi hemen arkada daha hala ruju ile uğraşan kadın.

"Kızıyım." dedim gözlerimi devirirken. Kadın nihayet elindeki aynayı bırakıp dikkatini bana verebilmişti oflayarak bakışlarını benden alıp bilgisayara çevirdi.

"Bin dokuz yüz seksen yedi numara on ikinci kat." dedi ve eline yine aynasını aldı.

Sabır çeke çeke arkamı döndüğüm de Berk iğrenmiş bir ifade ile karşıya bakıyordu. Tabii ben bile iğrenmiştim kadından o nasıl iğrenme sin. Asansöre yöneldiğimiz de hastanenin acili hemen cam kapının arkasında kalmıştı. Gözlerim oraya kaydığında hemen yerde elleri kan içinde ağlayan adama kaydı. Koskocaman adam orada durmuş sadece ağlıyordu onun biraz ilerisinde ise bebeği ile içeri giren kadın gördüğü ilk hemşireye hızla yönelmişti. Hemşireler o odadan bu odaya koşuyor insanlara yetişmeye çalışıyordu.

"Hadi." dedi Berk elini belime koymuş gelen asansöre beni yönlendirirken. Asansörde yerimizi aldığımız da düğmeye basmış ve tekrardan beklemeye başlamıştık. Her katta duran asansör beni sıkmaya başlamışken sesli bir şekilde ofladım. Nihayet kata geldiğimiz de asansörden indik.

~KAD£RİN TANGOSU~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin