bölüm 2

154 4 0
                                    

Bu gün yeni ortaklara projemizi sunacaktık. Her şey kusursuz olmalıydı. Özellikle dış görünüş konusunda uyarı almıştım.
O adamın elinden kurtulduğum zamandan beri cilveli konuşmam yok olmuş, dolabım baştan sona yenilenmişti. Kendimi dişiliğim ile ön planda tutmaktan çok uzaktım.
Bu gün içimden geliyordu eskisi gibi olmak. Önemli bir gün için giyinebilirdim galiba. Düşüncelerim yüzümde gülümseme oluşturmuştu.
Üstümde pijama, koşturarak karşı komşuma gittim. Kapıyı çaldım ve beklemeye başladım. Çok geçmeden açıldı kapı. Uykulu gözlerle bana bakıyordu ki üstümde pijama olduğunu görünce kolumdan tutup içeri çekti.
"Sueda pijama ile dışarı çıkılır mı? Manyak mısın yaa?" dedi şaşkınca. Gamze'nin tavırlarına alışmıştım. Ona göre kadın her anında bakımlı ve iyi görünümlü olmalı. 'Kendine bakmaktan vazgeçmesi depresyon başlangıcı' gibi bir çok şey söylüyordu. Bunların yarısını yanlışlıkla dinlemiştim(!)
"Beni süslemene izin veriyorum. " dedim heyecanla. Şaşkınlıktan gözleri dahada açıldı. Biraz beni inceledikten sonra ciddi olduğumu anladı ki kolumdan tutup yatak odasına sürükledi.
Ellerini bir birine sürtü ve sinsice bakışlar atmaya başladı. "Ne zamandır bu anı bekliyorum" dedi ve dolabını açıp kıyafetlere bakmaya başladı. Pudra pembesi bir bluzu yatağa bırakınca oturduğum yerden kalktım.
"Bu renkten nefret ediyorum. Lütfen pembe tonlarından seçme hiç bir şey."dedim hızlıca.
Pembe rengi, o adamın beni zorla tuttuğu odayı hatırlattıyordu. Günlerce o pembe duvarları izlemiş, pembe dışında renk görmemiştim.
Bu sefer siyah renkte şeyler koydu yatağa. "Sen bunları giy ben geliyorum." dedi ve çıktı odadan.
Dediğini yaptım. Boğazlı , siyah kazak, deri etek ve fazla kalın olmasada çorap vermişti. Anlaşılan götüm donacaktı.
"Benden çok sana yakışmış kız !" dedi Gamze hayran bir şekilde. Ne ara yanıma geldiğini anlamamıştım. Bu ürkütücü gelmiş ama tepki vermemiştim.
İçtenlikle gülümsedim ve elindeki kafam kadar olan topuklara baktım. Ahh bu gün ayak falan kalmayacaktı bende(!)
Her gün olduğu gibi Gamze ile beraber gelmiştim. Kendime henüz araba almamıştım. Onun arabasıyla gidip geliyorduk yani.
Şirkete geldiğimiz gibi herkes sanki beni izliyordu. Alışamamıştım kıyafetlere hala.
Kafamı yerden kaldırmadan hızla asansöre binip en üst ve bir alt katın düğmelerine bastım.
Iki kardeş yönetiyordu şirketi. Bildiğim kadarıyla babalarından kalmıştı onlara. Berk Beyin asistanı Gamze. Burak Beyin asistanlığını da ben yapıyordum. Zaten Gamze ile de bu sayede tanışmıştık. Daha sonra da karşı evine taşınmıştım.
Gamze inerken bana öpücük attı. Aynı şekilde karşılık verdim. En sonuncu kata gelince hızla çıktım asansörden.
Odama girip dün geceden hazırladığım listeye baktım. Bir yandan da sade kahve söylemiştim Burak bey için.
Kahve gelince teşekkür edip dosyaları alıp Burak beyin odasına gittim. Dün gece şirketten çıkmadığını söylemişlerdi. Kapıyı tıklayıp ses gelmesini bekledim. Ama beklediğim 'gir' sesi gelmedi. Tekrar tıklayıp biraz daha bekledim. Aynı şekilde ses gelmeyince yavaşça kapıyı açtım.
Okul sıralarında uyuyan öğrenciler gibi başını masasına yaslamış uyuyordu. Sessiz bir şekilde elimdeki eşyaları orta sehpaya bıraktım.
Ceketini gelişi güzel çalışma masasının önünde duran deri koltuklardan birine atmıştı. Kravatı ise çalışma masasının üstünde duruyordu.
Masada dağınık halde bir sürü çizim kağıtları vardı. Yerlerde ise top halinde yere atılmış kağıtlar. Ah kim bilir nasıl mücevher tasarımları çizmişti?
Hafifçe omuzlarına dokunarak 'Burak bey' dedim uyanması için. Yavaşça başını kaldırıp etrafına bakındı. Göz altları hafif mordu. Galiba uykusuz kalmıştı.
Gözleri beni bulunca hafifçe gülümsedi ve koltuğuna yaslandı. Karışık olan saçlarını biraz daha karıştırıp etrafa bakındı yine.
  Patronum olmasa alıcı gözüyle bakılacak adamdı , hakkını yiyemem. Sarışın, mavi gözlü,  dolgun dudaklı birini kim geri çevirir ki. Galiba onun bana ilgisi vardı. Yani Gamze öyle söylüyordu. Bense samimi davrandığını düşünüyordum.
  Şu anki uyku sersemi haliyle bile kaç kızı kendine aşık edebilirdi kim bilir? Asistanına ilgi duyması saçma olurdu zaten.
Bir anda gözlerini kocaman açarak bana baktı. Baştan sona tekrar süzdü beni. Bu durumdan nefret ediyordum. Ellerimi nereye koyacağımı bilemiyor, utanıyordum.
"Günaydın hanımefendi. Doğru yere geldiniz değil mi?" dedi şaşkıca.
"Size de günaydın Burak Bey. " dedim ve orta sehpaya koyduğum kahvesini alıp ona uzattım. "Kahveniz her zamanki gibi. Günlük raporu verme mi ister misiniz? " dedim. Sabah rutin konuşmamdı. Kahvesini verip günlük raporu verme mi isteyip istemediğini sorardım.
"Seni her gün giyim konusunda uyarmam gerekiyormuş meğer. Ne olmuş sana tanıyamadım valla(!) " dedi dalgayla karışık.
"Teşekkür ederim Burak Bey." dedim ve tebessüm ettim. Bu muhabbet daha fazla uzarsa domates gibi dolaşırım ortalıkta.
"Oku bakalım. Neler varmış bu gün?" dedi.
"Bu gün yeni ortakla olan toplantı dışında hiç bir şey yok efendim. Toplantı yarım saat sonra. " dedim. Bu demek oluyordu ki ,Burak Bey benden fuzuli bir şey istemezse , yan gelip yatma günüydü!
"Toplantı için her şey hazır mı peki? "
"Evet efendim, her şey hazır." dedim. Başıyla onaylanıp kapıyı gösterdi. Masasında ki kağıtları düzenlemeye başlamıştı ardından.
Kendi odama gittim. Toplantı için olan dosyaları alıp, toplantı odasına indim...
Herkes yerini almış yeni ortakların gelmesini bekliyordu. Yeni ortakların şirkette girdiklerini belirtiklerinde heyecandan ellerim terlemeye başlamıştı. Bütün herkeste tatlı bir heyecan vardı. Tek benlik değildi durum yani.
   Mesela Berk Bey stresten ortaya konulan çerezleri hızla yiyordu. Yüz ifadesine bakılırsa yaptığının farkında değildi.
Kapının açılmasıyla herkes dikkatini oraya verdi. Çoğu kişi içten gülümsemeler saçıyordu. Ama içeri  giren adamı görünce onların aksine ağlamak istedim. Çektiğim işkenceler gözlerimin önüne gelirken boğazıma bir yumru oluştu. Korkuyla bir adım geri gittim.
O sadece yarım ağız gülümseyerek bana bakıyordu. Beni nasıl bulmuştu?

Kaçınılmaz Geçmiş Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin