"Jungkook bey, neden başka kız istemiyorsunuz?"
"Yeter artık! Kwang ne zaman normal bir hayatım olacak? Ne zaman aşık olup birini sevebileceğim?"
"Jungkook bey ama sözleşmeniz..."
"Ah biliyorum lanet olsun! O dizinin sözleşmesini feshedersek altından kalkabilir miyiz?"
"Hayır Jungkook bey. Sermayemiz yetersiz kalır. Hatta üzerine yaklaşık 70 milyon won daha katmalıyız. Dayanın, 5 ayınız kaldı."
"S*kayım böyle işe!"
"Üzgünüm efendim."
"O kızı derhal buraya getirt Kwang."
"Emredersiniz."
-o-
Yatarak geçirdiğim günlerden birindeydim. Uzun süredir lanet iş yerinde sadece yatıyor ve kitap okuyordum. Aslında bu yerin en sevdiğim yanı buradan ayrılmamak oluyor. Çünkü ne zaman bu hapishaneden çıksam iğrenç, pislik insanların 2 dakikalık zevki oluveriyordum. Bu yerden başka sığınacak dalımın olmaması beni üzse de az kalmıştı, dayan Svannah.
"Svannah, Eunji seni çağırıyor."
"Gitmeyeceğim. Söyle ona bir süre daha beni rahat bıraksın."
"Önemliymiş."
"O adamın ağzından çıkacak hangi laf önemli olabilir? Tek derdi bizi iğrenç insanlara pazarlamak."
"Hadi ama Svannah... Sen bizden daha uzun süredir buradasın, hala alışamadın mı?"
Bir hışımla yataktan kalktım. Sinirle Eunji denilen şerefsizin odasına doğru yürümeye başladım.
Kapıyı hızla açarak odadan içeri daldım.
"Ne var Eunji? Benim dinlenmeye ihtiyacım var."
"Svannah yeteri kadar süre verdim artık çalışma vakti. Otur karşıma."
Karşısında ki sandalyede yerimi aldım. Fakat hala burnumdan soluyordum.
"Sinirlenmeyi kes.İşin bu! güzel bir iş için seni önerdim."
"Yaptığım işin neresi güzel?"
"Kes sesini de dinle. Parası çok iyi ve bir aktör için çalışacaksın."
Aktör mü ?
"Tek yapman gereken ağzını sıkı tutmak. Tabi sözleşme mutlaka imzalatırlar."
"Neden ben Eunji?"
"Çünkü sen buradaki en düzgün kızsın. O diğer sürtükler aktör olduğunu öğrenince kudururlardı. Kimseye bundan bahsetme."
"Yapmak zorunda mıyım?"
"Evet salak kız. Parası iyi diyorum!"
"Tamam bağırmayı kes. Yapacağım."
Artık bıkmıştım. Ne olduğu ya da kim olduğu umurumda değildi. Kabul etmemin tek sebebi bu yerden kaçmama yetecek paranın bir an önce birikmesiydi.
-o-
Mini elbisem ile birlikte çok lüks bir otele adım atmıştım. Gözlerim otelin ışıklandırmaları sayesinde parıl parıl olmuştu. Otel bir o kadar lüks ve şıktı. Kocaman bir girişi vardı ve yol kırmızı halı ile süslenmişti.
"Beni takip et Svannah."
Eunji'nin peşinden yürüyerek restorana giriş yapmıştım. Etraftaki insanların giydiği kıyafetlerden zengin kesimin burada takıldığı belli oluyordu.
Eunji tek başına oturan takım elbiseli bir adamın yanına oturdu ve oturmam için yanındaki sandalyeyi işaret etti.
"Merhaba Kwang Bey."
"Merhaba. Kız bu mu?"
"Evet Efendim."
"En iyisini seçtiğinize emin misiniz?"
"Evet, hem işinde iyidir hem de güvenilir."
"Peki o halde, Svannah hanım lütfen her sayfanın sağ alt köşesine imza atar mısınız?"
Önüme uzatılan kağıtları kalemle birlikte alarak göz ucuyla okumaya başladım.
'Gizlilik Sözleşmesi'
"Svannah hanım kopyasını size göndereceğiz lütfen sadece imza atın."
Kafamı 'Tamam.' anlamında sallayarak her sayfaya imza atmaya başladım. Yaklaşık bir 10 sayfaya imza atmıştım. -Bu lanet yerden kurtulabilmek için.-
"Paranız her gece sonunda hesabınıza aktarılacaktır. Şimdi lütfen 9. kata çıkarak 1025 nolu odaya gidiniz. Jungkook bey sizi bekliyor."
Çantamı alarak yerimden kalktım ve asansöre doğru yöneldim. İşin ciddiyetinden midir bilinmez içimde garip bir korku vardı. Kalbim yerinden çıkacak,kaburgalarımı delip geçecek gibi atıyordu.
9. kata geldiğimde indim ve 1025 nolu odayı aramaya başladım. Holün en sonundaydı. Neden bu kadar gizli çalıştıklarına bir anlam verememiştim.
Kapıya tıklayarak beklemeye başladım. Kapı bir 'klik' sesiyle açılmıştı. Fakat kimse yoktu. Ellerim titriyordu. Kulpa uzanarak içeri adım attım. Odanın içi harikaydı. İlk defa bu kadar lüks bir yerde çalışacaktım. Gizli olmasının beni germesi dışında bir sorunum yoktu.
Korkak adımlarla içeri doğru yürümem ile birlikte su sesini fark etmem bir olmuştu. Sanırsam Jungkook denilen bey duştaydı. Çantamı kenara atarak etrafta gezinmeye başladım. Camlar boydan boya olduğu için Seul ayaklarımın altındaydı. Bütün binaların ışıklandırmaları birleşince ortaya mükemmel bir manzara çıkıyordu. İstemsizce gülümsemiştim. Bu hissiyat hoşuma gitmişti.
"Manzarayı çok beğendin galiba?"
Ses tonunu duymam ile istemsizce kıpırdandım. Ses tonu kalbimde kelebek bile değil çiçek açtırıyordu. Ben... ben bu hissi ilk defa yaşıyordum.
Yavaşça sesin geldiği yere doğru döndüm ve belinde sadece havlu asılı duran o mükemmel beyefendi ile karşılaştım. Vücudu kusursuz ve pürüzsüz gözüküyordu. Karın kaslarının ortaya çıkması beni deliye döndürecek vaziyetteydi. Göz göze geldiğimizde içimde oluşan kıvılcımlara engel olamamıştım.
"Adın nedir?"
Adım mı? İlk defa biri bana bu durumda adımı soruyor. Her zaman beni görenin tek isteği üzerime atlamak oluyordu.
"Adım mı? Adım... Sva-Svannah" kekelemiştim. Lanet olsun!
"Neden bu şekilde gerginsin Svannah."
Gözlerimi gözlerinden çekerek halıya doğru baktım. Yanaklarım yanıyordu. Kesinlikle kızarmışım.
"Ah neyse, gerçek adın nedir?"
"Bu gizli bir bilgi Jungkook bey."
"Jungkook bey mi?" histerik bir şekilde gülümsemişti.
"Efendim diyeceksin."
☾☾☾
Merhabalar, böyle azıcık ucundan smut bulunan bir kurgu yazmak istedim. Umarım beğenirsiniz.
Bir sonraki bölümde görüşürüz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I want, touch u | Jeon Jungkook
FanfictionDudakların, dudaklarıma değdiğinde ay geceyi terk eder. Hayran Kurgu#2