Bakın ne diçem...Yukarı müzik bıraktım.
İyi okumalar!
☾☾☾
Svannah'ın Ağzından:
Gözlerime vuran fazla ışıkla birlikte gözlerimi aralamıştım. Uçağım sonunda Japonya'ya iniş yapmıştı. Telefonumu elime alarak saate baktığımda saatin 09.01 olduğunu fark etmiştim. Gözlerimi iyice ovalayarak bulunduğum koltuktan kalkmıştım. Yukarıda bulunan sırt çantamı koluma takarak insanların yöneldiği yöne doğru yürümeye başladım. Jungkook'un beni aramaya başladığına emindim. Beni bulması çok kolaydı. Uçak saatlerine bakarak beni kolaylıkla bulabilirdi. Umarım beni bulmaya çalışmazsın, bulsan da gelmezsin Kookie'm.
Biz olamayız, bunun üstesinden gelsekte bizi yıkmak için ellerinden geleni yapacaklar. Sabretsek bile olmaz, yapamayız. Benim onun hayatında olmam demek onun hayatını zorlaştırmak demek... Yapamam göz göre göre, özenle inşa ettiği dünyasını yıkamam.
Hava alanına giriş yaptığım da yoğun bir kalabalık ile burun buruna gelmiştim. İnsanlar sırayla bavullarını alıp hızla çıkışa doğru yönelmesine rağmen hava alanı çok kalabalıktı. Sıra bana geldiğinde hızla bavulumu elime alarak sürüklemeye başladım. Çoğunluğun çıkışa doğru yöneldiğini umut ederek, onları takip etmeye başladım. Burası çok büyüktü ve kaybolabilirdim. Sonunda çıkışı gördüğümde, tünelin sonundaki ışığı görmüş kadar mutlu olmuştum. Peşimden sürüklediğim bavulumu pürüzlü yoldan geçirirken, oldukça komik gözüktüğüme yemin edebilirdim. Sonunda çıkış kapısına ulaştığımda kendimi dışarı atarak derin bir nefes almıştım. Jungkook'tan uzaklaşmış olsam da kokusu burnumun ucundaydı. Dün gece, hiç olmadığı kadar yakınımdaydı. Şimdi ise binlerce metre uzağımda. Ne garip değil mi? Üzerimde bulunan tişörtü hala buram buram o kokuyordu. Üzerimdeki hırkayı biraz açarak burnuma kokusunun dolmasını sağlamıştım. Bir koku nasıl bu kadar yoğun olmayı başarabilirdi ki?
Önümde duran taksi ile birlikte kafamdaki düşünceler bir anda toz bulutu olmuştu. Arabadan hızla inen şoför elimdeki bavulları bana sormadan bagaja yerleştirmeye başladığında ne olduğumu şaşırmıştım. Adamı şaşkınlıkla izliyordum. Sanırım kaldırımın dibinde durup beklediğim için taksi beklediğimi falan sanmıştı. Aldırış etmeden arka kapıyı aralayarak arabanın içine girmiştim. Adam, hızla ön koltukta yerini aldığında işte şimdi benim için işkence başlıyordu. Bildiğim yarım yamalak Japonca'm ile ona yer tarifi yapacaktım. Japonya'ya daha önce bir iş için gelmiştim. -Evet, iğrenç bir iş için.- O zaman kaldığım otelin adını hatırlıyordum. Umarım doğru hatırlıyorumdur. Adam benden bir cevap bekliyordu. Ve dönüp bana bakmıyordu bile. En sonunda dayanamayıp bana bir şey söyledi. Kanımca söylediği şey "Nereye gidiyoruz?" tarzında bir şeydi. Tek anladığım kısım "Nereye?" olmuştu.
"Courtyard Ginza Tokyo Otel, lütfen." Konuştuğum Japonca'dan anlamış olacak ki hemen arabayı çalıştırarak sürmeye başlamıştı. Derin bir nefes alarak sırt çantamı kenara bıraktım, sırtımı geriye yasladım.
Burada geçireceğim süreç içerisinde Japonca'yı öğrenmeliydim. Ya da bir seyahat rehberi falan almalı ondan yardım almalıydım. Çalışacak bir iş bulmalı, paramı yettirebilmeliydim. Bayağı yüklü bir miktarda param olsa da bütün hayatımı o parayla sürdüremezdim. Bu para beni en fazla 3 ay tutabilirdi. Daha kalacak bir ev bulmalıydım. Derin bir 'Of!' çektiğimde adam kafasını çevirerek bana bakmıştı. Şaşkınca adamla göz göze geldiğimde kafasını çevirerek gülümsemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I want, touch u | Jeon Jungkook
FanficDudakların, dudaklarıma değdiğinde ay geceyi terk eder. Hayran Kurgu#2