Şuana kadar bildiğim pek bir şey yok. Lie'nin tüm anılarına erişimim de yok. Bu yüzden bende Min Li'ye sordum. Detaylı olarak bilmese de, bir iki şey öğrenebildim. Bu dünyaya Andorra deniliyor ve bu dünyayı 4 büyük güç yönetiyor. Adgar, Vildar, Eldar, Elthen... Biz Adgar krallığının sınırları içindeyiz. Burası Adgar krallığından çok uzak olmasından dolayı, buraya yabancı biri gelmemiş. (Yang klanı hariç.. Bu klan; Çocukları toplayıp, uzman olmalarını sağlayacak, iyilik timsali bir klan var ya.. işte o!!!) Bu kabilenin ismini sordum ama yokmuş! Bunun nedenini kısaca anlaşmazlık.. Yıllar önce hayatta kalabilmek için, çevredeki bir kaç kabilenin birleşmesinden, yeni bir kabile oluşturmuşlar. Haliyle herkes kendi kabilesinin ismini vermek istiyormuş falan filan.. Açıkçası beni ilgilendirmiyor! Bu yüzden bundan sonrasını dinlemeyi bıraktım...
Konuşma tekrar ilgimi çektiğinde savaşçıların dereceleri 1 den 5 e kadar değiştiğini öğrendim. Şef, yaşlı gözükse de 6. Dereceden bir savaşçıymış! (İşte bundan dolayı Şef, şef olmuş..!) Neyse anlaşılan yıllarını harcamışlar atılım yapmak için. Bu beni biraz korkuttu!!!
Min Li ile konuştuktan sonra savaşçıların eğitimini izlemek için evden çıktım. Yolda da birkaç sorguya çekildim! Nereden geldim? Nasıl geldim?... gibi şeyler. Pek bir şey söyleyemedim. Yolların tehlikeli olduğunu zaten Min Li söylemişti. Gerçek şu ki Melynas olmasaydı birkaç kez ölmüştüm!! Onun sayesinde tehlikesiz bir şekilde geldiğimi söyleyemedim. Bende Min Li'ye anlattığım şeyi biraz açarak çok uzak olmayan bir kabileden geldiğimi ve insanlarımın hayvan saldırısından öldüğünü, yolda da şanslı olduğumu, bu yüzden de bir tehlike ile karşılaşmadığımı anlattım... Neyse ki bundan sonra soru sormadılar. Huu.. Biraz korkuttum onları! Anlaşılan hayvan saldırısından korkuyorlar!! Barikat falan kurmaya gittiler...
Bende eve döndüm. İzleyecek bir savaşçı kalmadı! Ee.. savaşçılarda barikat kurumuna yardım ediyor. Evet, sanırım söylememem gereken bir şeyi söylemiştim. Neysee.. Yarın nehrin diğer tarafından geldiğimi söylersem, yarattığım kaos sona erer.. Öyle umuyorum.
İşte 1. Günüm böyle geçti. Melynas olmadan yalnız olduğumu fark ettim. Gözlerimi kapadım ve boyut dünyasına girmeye çalıştım. Fakat başarılı olamadım..!
Sabah olunca ilk işim yarattığım kaosu temizlemek oldu ve böylece kabile halkı eski haline döndü. Tabi bana kötü kötü bakmayı ihmal etmediler.. Bundan sonra ki zamanımı ise beni takip eden baş belasından kaçmakla geçirdim. Bunda biraz zorlandım. Burası küçük bir yer saklanacak pek fazla seçenek yok! Neyse ki tamamen boş bir gün de değildi..
Savaşçıların eğitimini izleyebildim! Taş kaldırma, koşu, ağaçlara yumruk atma.. gibi birçok egzersiz yapıyorlardı. Tabi kolay gözükse de bu döngüyü yarım gün yaptıklarını öğrendim. Üstelik 9 yaşından büyük çocuklara da eğitim veriliyordu. Tabi hepsinin dantianı açıktı..
Başka bir şey daha öğrendim. Dantian oluştuktan sonra 1 - 5 arası meridyen açık oluyormuş. Ne kadar çok meridyen açıksa o kadar hızlı gelişirsin. 5 meridyeni açık olan kişide on binde birmiş. Sonra ise meridyenlerini açmaya çalışırsın ama bu kolay değilmiş. Bu yüzden atılım yapmakta zormuş!
Savaşçıdan birine açık olan meridyenleri nasıl öğreneceğimi sordum.. Ne yazık ki bunu öğrenme imkanları yokmuş. Ancak bir klanda, büyük şehirlerde falan öğrenilirmiş.
2. Günümde böyle geçti. Haliyle pek bir şey yapmadım. Savaşçıların eğitimine de katılmadım. Bunun sebebi ise vakit kaybı olmasıydı! Onların eğitimi çok yüzeysel olduğunu hissettim. Zaten Melynas dinlenmemi söylemişti.. Eğer eğitime katılmamı isteseydi bunu söylerdi.
Şimdi ise Min Li ile öğle yemeği yiyoruz. Zaten burada 2 öğün yeniliyordu. Öğle yemeği de atıştırma gibiydi. Fakat açıkça Min Li her zaman yaptığından fazla yapıyordu ki o da benim içindi! Ben itiraz edince hiçbir şekilde beni dinlemedi.. Ben yiyene kadar da başımda dikildi! "Endişelenme bu yaşlı kadın seni iyice büyütecek, hep böyle kalmak istemezsin değil mi?" "..." Bir şey söyleyemedim.. Nedense kız gibi kalmak istemezsin demek istediğini hissettim.. Gerçekten yersem, bir ejderhaya dönüşürüm değil mi? Böylece hemen yemeğe daldım. (Sırası gelmişken yemeklere alıştım. Artık yadırgamıyorum.. Rahatlıkla buranın yerlisi oldum diyebilirim.)
Yemekten sonrada dışarı çıktım ki karşımda Fu Mei buldum. "Oo yeniden karşılaştık.." Nee..! Tesadüf ayaklarını bırak! Beni bekliyorsun işte.. Ben aptal mıyım? Sinirlerim yine gerildi. Çocukla çocuk olma Wu Shan, yaşına göre davran! "Küçük benimle bir işin mi var?" dedim sesimi olabildiğince kalınlaştırarak. Bu hareketimle yüksek bir kahkaha sesi duyuldu.
"Hahahaha..." Önümde nefesi kesilmiş bir şekilde gülen Fu Mei vardı. Yararsız.. Bu kızla konuşmaya çalışmak yararsız.. Bu yüzden hızla yürümeye başladım..
"Hey.. Bekle!" Beklemedim, hızımı daha fazla artırdım. Birkaç adım sonra bana yetişti... Durdum bende. Bu kız açıkça normal değildi! Acaba savaşçı mı?
Yüzünü asarak önümde dikildi. "Pekala, seninle bir işim var.. Benimle gel!" dedi ve cevap vermemi beklemeden kolumdan tutup çekiştirmeye başladı. Bu kız cidden sinir bozucu. Elinden kurtulmaya çalıştım. Haa.. Buda ne? Bu kız güçlü!!! Kurtulamıyorum... Bende pes ettim. Bırakmasını söylersem daha fazla karizmam çizilirdi.. Bu yüzden akılı davranarak izin veriyormuş gibi yaptım. Tabi gülümsemesini zorla bastırdığını anlayınca bir lanet savurdum!
Gideceğimiz yerin kısa olması için dua etmekten başka yapacağım bir şey kalmamıştı. Yürüyoruz hala... Etrafıma baktım da kabileden uzaklaşıyoruz!
"Nereye gidiyoruz küçük?"
"Gelince görürsün.."
Ehh.. Bu kızla normal bir konuşma yapılmıyor! Neyse ortada bir karizmam kalmadı zaten...
"Çekiştirmeyi bırakırsan kendim yürüyebilirim." dedim. Kaşlarını çattı. "Kaçmayacağım söz.." Bir süre beni inceledi. Sonra nihayet kolumu bıraktı. Ohh.. Rahatladım. "O zaman gidelim." Yürümeye başladı. Ne kadar geri dönmek istesem de söz vermiştim. Bende peşine takıldım.
Temkinli bir şekilde etrafı inceliyordum. Fu Mei benim bu halimi görünce "Merak etme burası korunuyor!" Hu.. "Nasıl?" "Bende bilmiyorum ama kabilenin yakınına canavar gelmiyor. İnsanlar buna çok inanmasa da bu doğru!" Bu tanıdık geldi.. Lie klanı da böyleydi! Bunun sebebi de ne? Neyse.. Artık rahatça yürüyebilirim.
Böylece ormanda yön değiştirerek 1 saat kadar yürüdük. "Vay.. Bu çok güzel" dedim. Karşımdaki manzara ile büyülenmiştim. "Beğeneceğini biliyordum" dedi yüzünde kocaman bir gülümsemeyle...
Nasıl anlatsam. İlk defa başka bir gezegende olduğumu tamamen anlamıştım. Burası dünyaya ait olmayacak kadar büyülü bir yerdi. Tüm renklerden oluşmuş karma parlak bir göl, üstünde de renk değiştiren kelebekler uçuşuyordu. Gölün biraz yakınına gidecekken Fu Mei beni durdurdu.. "Fazla yaklaşma! Kelebekler orada boşuna durmuyor. Buraya ilk geldiğimde neredeyse ölüyordum. O kelebekler oldukça tuhaf... Neyse ki ben geri çekilince durdular. Yoksa şuan hayatta değildim!" Huu.. Alıyorum. Kelebeklerin gölde başıboş uçuştuğu görülse de bize baktıklarını hissediyorum. Tuhaf...
İçimde ilerleme dürtüm oluştu! Pekala, ilerlemek istiyorum. Gizemi çözmek için hayatımı veririm.. Dur biraz, bu ben değilim!? Ne zaman bu kadar pervasız birine dönüştüm! Tamam çoğunluk pervasızdım, fakat mantıklı olanlarından...
Dişlerimi sıktım ve geriye döndüm. Bu benim için çok zordu.. Çünkü kemiklerime kadar ilerlemek istiyordum!! Bir süre kendimle savaştım..
"İyi karar çocuk.. Eğer gitseydin seni, ben bile kurtaramazdım..!"
Sesi duyunca anında içimdeki o kötü duygudan arındım. "Uyandın!" dedim mutlu bir sesle.
"Beklediğimden biraz uzun sürdü.. Sana köyden ayrılmaman gerektiğini söylemiştim! (Melynas'ın kızdığını hissedince hemen olanları düşündüm.) Hmm... Anlıyorum bu kız yüzünden belaya bulaşmışsın. Pekala zaten bu gölü bulmaman için ayrılmamanı söylemiştim. Neyse ki kendini durdurdun!"
"Neden öyle donmuş bir şekilde duruyorsun?" Oo.. Fu Mei'yi unutmuşum. Neyse ki Melynas'la hep içimden konuşuyordum. Bu alışkanlığımı gerçekten sevmeye başladım.. "Geri dönelim" deyip Fu Mei'nin bir şey söylenmesine fırsat vermeden yürümeye başladım ki bu sırada Melynas'ın sesiyle küçük bir şok geçirdim! "Bu kız sıradan değil.. 4. Derece Savaşçı."
*************************
Kelebeklerin koruduğu o gizemli gölde ne? Melynas nihayet uyandı!! Peki bundan sonra ne olacak? En önemlisi ise Wu Shan gerçek bir ejderhaya dönüşecek mi? Bekleyip görelim :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZONA
ФэнтезиZamanı durduramazsın, geriye gidemezsin, sadece ilerlersin... İşte benim hikayem öldüğümde başladı. Adli Psikolog Wu Shan eve giderken geçirdiği kaza ile hayata gözlerini yumdu.. Yada öyle olduğunu sanıyordu.. O tekrar dirilmişti. Üstelik 13 yaşın...