Bölüm 4: Sonsuzlukta bir yürüyüş...

1.4K 136 2
                                    

Shan büyükbabası dışında doğduğundan beri yalnızdı. Annesi kendisini doğururken ölmüş, babasını ise tanıyamamıştı ki kimse de kim olduğunu bilmiyordu! Bir gün annesi klandan kaybolmuş, geri geldiğinde zaten o Shan'a hamileydi. Kimseye de bunun hakkında tek kelime etmemişti.. Bunun üzerine vakit kaybetmeden insanlar teoriler üretmeye başlamış, onları ise kendi kendilerine gerçek kabul etmişlerdi.. Kimine göre annesi tecavüze uğramış bu yüzden bunun hakkında bir şey söylemeye utanmış! Kimilerine göre de sevdiği insana kaçmış, adam onu terk edince geri gelmek zorunda kalmış yada adam şansız bir şekilde ölmüş! Bunun gibi bir çok şey...

Çocuk bunu çok küçük bir yaşta, yaşıtlarından duymuştu ki ne duyunca bir tepki vermişti ne de gerçek mi diye sorgulamıştı! O olduğu gibi kabul etti. Üzülmedi, o hiç bir şey hissetmemişti.. Üzülmesi neyi değiştirecekti ki... Tanımadığı insanların arkasından üzülmeyecekti..! Onun için büyükbabası dışında kimse önemli olmamıştı. Ne sahip olmadığı şeylerin özlemini duydu ne de onları arzuladı! O diğer insanlardan farklıydı..

Kendini aşağı bıraktığı zaman da hiç tereddüt etmemişti! Sonucu ne olursa olsun kabul ediyordu..

"Voşş... Voşşş... Voşş..."

Birden rüzgar sesi duyuldu. "Nasıl... Bu nasıl olabilir?" Aşağı düşüyordu en son fakat birden manzara değişmişti! Bazı şeyleri dile getiremez insan.. Shan da şuan böyle hissediyordu. O artık mağara da değildi! Burası bambaşka bir dünya gibiydi.. Etrafta buzlarla kaplı büyük ağaçlar olmasına rağmen yer, buzlara inat yemyeşil çimlerle örtülüydü. Üstelik yukarıda da bir gökyüzü vardı ki gökyüzünde de bir güneş bir de ay vardı.. Gökyüzünün rengi ise değişkendi! Bunu da maviden kırmızıya dönünce anlamıştı...

Çocuk gözlerinden şüphe etmişti. Belki de ölmüştü.. Hayır, nefes alıyordu! O ölmediğini biliyordu.. "Ben ışınlandım mı?" Çocuk düşünmeye başladı. "Yoksa illüzyon mu?" Dünyaları, bir çok gizem barındırıyordu. Açıkçası buraya tam olarak nasıl geldiğini bilmiyordu. Fakat bunun önemli yoktu.. Şuan buradaydı!

Yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. İçinde, ilk defa hissettiği bir şey oluşmuştu! Ne olduğunu bilmiyordu. Ama ne hissettiğini biliyordu.. O sanki buzlu suyun içinde alev alev yanıyordu.. Kanı kaynıyor, kalbi kanatlanmış bedeninden taşıyordu.. İşte böyle hissediyordu!

Bir süre anormal olan duygularını bastırmaya çalıştı. Sonunda bunu başarıp yürümeye başladı. Nereye gitmesi gerektiğinden emin olmasa da yürümeye devam etti. Etrafta sadece ağaçlar vardı ki yürüdükçe de bu değişmedi. Buna rağmen Shan sadece yürüdü...

Bunu uzun bir zaman yapmıştı! 1 saat, 2 saat, 3 saat... Şuan da burada başka bir insan olsaydı çoktan paniklemiş olurdu! Fakat Shan farklıydı ne yorulmuştu ne de paniklemişti. Sabırla yürüyordu sadece...

İşte böyle 2 saat daha geçmişti ki birden önünde büyük bir ev belirmişti! "Hu..." Çocuk sadece kaşlarını kaldırmakla yetindi. Artık şaşırmayı bırakmıştı! Ev, sanki buz gibi soğuk bir aura ile kaplıydı. Çocuk bunun bir uyarı olduğunu hissetti. Fakat onu durdurmayacaktı!!! Tehlike ne kadar yüksekse kazanç da o kadar yüksek olurdu! Çocuk buna inanıyordu. Gerçi bir şey kazanmakla da ilgilenmiyordu.. O sadece gizemi çözmek istiyordu!!

Durmadan içeri girdi. "Burası...!" Çocuk şaşırmayacağını sanıyordu, fakat tekrar şaşırmıştı..! Beyaz bir odanın içindeydi. Oda mı? Artık bundan da emin olamıyordu. Ne duvarlar vardı ne de bir tavan! Her taraf sonsuz beyazlarla kaplanmıştı... Arkasına dönmesine gerek yoktu.. O kapının artık orada olmadığını biliyordu!

Çocuk bir soğukluk hissetmeye başladı! Uzun bir süre burada kalırsa öleceğini biliyordu ama umurunda bile değildi bu! Tekrar kanı kaynamaya başlamıştı çünkü.. Gizeme iyice yaklaştığını biliyordu. O geri dönmeyecekti!! Şuan da olduğu gibi eğer onun önünde bir sorun belirmişse, ya o sorunu çözecek ya da bunun uğruna ölecekti...

ZONAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin