LÜTFEN YORUMLARINIZI VE BEĞENİLERİNİZİ GİZLEMEYİN
Uyku o kadar tatlıydı ki genç adam yattığı yerden kalkmak istemiyordu. Bedeni yorgundu ve sırtı çok acıyordu. Yine de uyumaya devam etmek istiyordu. Eğer uyanırsa bedenindeki acılardan daha çok şeyle başa çıkması gerekeceğini biliyordu. Bu yüzden kalkmak istemiyordu doğrusu.
"Belki de hayatının sonuna kadar orada kalabilirsin" dedi nazik bir kadın sesi. "Seni kovmam. Açıkçası çok uzun zamandır yalnız yaşıyorum ve farklı bir yüz görmek hoşuma gitti"
Kadının sesini duymak Rhys'i gerçeklere çok hızlı bir dönüş yaptırdı. Erkek hızla yerinden kalktı ve bedeni acıyla ona küfretti. Erkek dişlerini sıkarak kendini sakinleştirmeye çalıştı.
Galatriel, gölde yıkanıyordu. Rhys, bir an gözlerini kırpıştırarak ona baktı. Çölde yaşayan bir kadın için komik derecede beyaz tenli bir kadındı. Rhys, pek çok kadını çıplak görmüştü. Doğrusu Galatriel gördüğü en güzel kadındı.
Erkek dikkatli bir şekilde derin bir nefes aldı ve başını çevirip pelerinini bıraktığı yere baktı. Orada değildi. Daha uzak bir yerde bir palmiye ağacının dibinde yığılı duruyordu. Rhys, eliyle yüzünü sıvazladı. "Demek yalnız yaşamak seni teşhirci yaptı" dedi sakince. Ardından ayağa kalktı ve pelerinine doğru yürüdü.
"Demek Aoda seni ele geçirerek bütün ülkeni yok etmeye zorladı" diye cevap verdi Galatriel.
Rhys, pelerini üzerine geçirdikten sonra tekrar göle baktı. Kılıcı hala gölün üzerinde havada asılı duruyordu. Üzerindeki yakutun normal göründüğünü görmek erkeği rahatlattı ve sonra tekrar Galatriel'e yöneldi. "Aoda yüzyıllar önce yaşamış bir şeytan" dedi. "İblis kralı. Sense en fazla benimle yaşıt görünüyorsun. Nasıl olurda onu bilebilirsin?"
Galatriel, başını çevirip ona baktı. "Senin gibi Camelot'un kanından başka bir özelliği olmayan basit bir prens nasıl olurda cehennemin en güçlü yaratıklarından biri olan iblis kralının mührünü bozup serbest bırakabilir?"
Rhys tek kaşını kaldırdı. "Baş Büyücü, senin korkunç bir cadı olduğunu söylemişti. Gerçekten de o kadar güçlü müsün?"
Galatriel, rahat bir şekilde gerindi ve sonra tek eliyle saçlarını dağıttı. "Peki, sen Camelot gibi bir ülkeyi yönetebilecek kadar iyi olduğunu düşünüyor musun? Yanlış hatırlamıyorsam çok güçlü ve bir o kadar da sorunlu bir ülkeydi."
"Gerçekten de bir zamanlar Camelot'da yaşadın mı?"
"Daha önce kaç kadınla birlikte oldun?"
Erkek kaşlarını çatarak ona doğru yanaştı. "Ne demek oluyor bu?" diye sordu. "Neden bütün sorularıma soruyla cevap veriyorsun?"
Galatriel, başını tekrar önüne çevirdi. "Bu, sen soru sorma bende sana yalan söylemek zorunda kalmayayım demek oluyor" dedi sakince. Ardından tamamen ona doğru döndü ve çırılçıplak bir halde gölden çıktı.
Onu ilk gördüğü zaman gösterişsiz ama güzel diye düşünmüştü Rhys. Ancak onun gösterişsiz hiçbir yanı yoktu. Göğüsleri büyük ve dolgundu. Beli ince kalçaları genişti. Bacakları uzun ve biçimliydi. Teni o kadar beyazdı ki parlıyordu sanki.
Rhys, gözlerini onun yüzüne dikti. Galatriel, başını yana eğdi. "Bir amacımız var" dedi sakince. "Seni, Aoda'nın lanetinden kurtarmak. Bunun dışında hiçbir şeyin bir önemi yok. Şimdi bana sırtını dön"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAMELOT SERİSİ 1. KİTAP- CAMELOT PRENSİ
FantasyGenç adamın düşünmeye vakti olmadı. Kafasında tartmaya da vakti yoktu hızla öne atıldı ve yerdeki kılıcı aldı. Rhys, hızla savunma pozisyonu alarak şeytana döndü ve... Ve her şey birden karardı.