İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... FİNAL GELDİ SONUNDA... YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİN LÜTFEN...
Galatriel, uyandıktan sonra Rhys'i sadece bir veya iki kez kısa süreliğine görebilmişti. Doğrusu bunun nedeni Rhys değildi. Galatriel belki de ondan bir şekilde kaçıyordu. Tam olarak emin değildi ancak onunla karşı karşıya gelmeye pek cesareti yoktu.
Genelde gününün büyük bir kısmını Lysandra'nın heykelinin olduğu güney kulesinde geçiriyordu. Pencere pervazına oturup onun heykeliyle konuşmak onu rahatlatıyordu. Ruhu gitmişti. Belki de artık gerçekten huzura kavuşmuştu. Ancak onun kendisini affettiğini duymak Galatriel için paha biçilmez olmuştu.
Yıllar önce olanların bedelini ödediğine inanıyordu. Belki yaşananların çoğu Lysandra'nın bencilliğinden kaynaklanmıştı. Lysandra, Aoda'nın hapis olmasından memnun olmamıştı. O, Grandal ile sonsuzluk geçirmek istemişti. Çünkü o ister ruh halinde olsun ister bedenen Lysandra ölümsüzdü. Galatriel'in onun ruhunu kurban etmesiyle bütün gücünü tüketmiş olmalıydı. Belki de artık mutlu olmuştu.
Rhys, onu bir kahraman ilan etmişti. Helen, bu hikâyeyi anlatmaktan gerçekten hoşlanıyor gibi görünüyordu. Gerçekten de oldukça etkileyici bir hikâyeydi. İlk duyduğu zaman gerçekten ağlamak istediğini hissetmişti. Şeytan Cadısı Galatriel, Camelot'un kahramanı...
Uyandığından bu yana iki gün geçmişti. Oldukça iyi bakım görüyordu. Her an ona hizmet etmeye hazır iki hizmetçisi vardı. Odası son derece konforluydu ve Marin'de bu kaleyi oldukça sevmiş gibi görünüyordu. Bunun nedeni muhtemelen mutfaktaki her şeyi istediği zaman yiyebilmesiydi.
Artık gitmesi gerektiğini biliyordu. Kendi hayatına geri dönmesi gerekiyordu. Bitmişti artık. Aoda bu dünyadan silinmişti. Rhys, onun güçlerine sahip olmuştu ve bunu en güzel şekilde kullanacağına emindi. O kötü biri değildi ve hak ettiğine ulaşmıştı. Artık bir ölümsüzdü. Önünde çok uzun bir gelecek vardı.
Omuzlarına gelen lülelerinden birini parmağına doladı. Alışık olmadığı şekilde kabarık kıyafetlerle donatılmıştı ve başının üzerini süsleyen gümüş renkli bir taç vardı. Omuzları düşük şarap renkli elbisesi ipekti ve boynunu süsleyen yakut bir gerdanlık vardı.
Onu bir oyuncak bebek gibi giydirip süslemelerine neden izin verdiğini bilmiyordu. Vahasında her zaman çıplak gezerdi. En fazla üzerine pelerinini giyerdi. Ancak bir nedenden ötürü iki gündür bu krallığın kurallarına uygun davranıyordu.
Uyandığında Rhys'in yatağında onunla sarmaş dolaştı. İlk defa üzerinde kıyafetleriyle bir erkeğin yanında uyanmıştı. Galatriel, onu düşündüğünde kalbindeki sıkışmayı engelleyemiyordu.
Bekâretini Aoda ile kaybetmişti. Hayatının en kötü anısıydı doğrusu. Acıyı düşündüğünde bile titremesine engel olamıyordu. Aoda bu zamana kadar onun tek erkeği olmuştu. Kendisini ona yem olarak sunduğu zamandan bu yana yüzyıllar geçmişti ancak Galatriel hayatına başka birini almamıştı.
Hiçbir zaman onu sevmemişti. Galatriel kendisinden tiksinmesine rağmen onu hep bir görev olarak görmüştü. İnandığı şey doğrultusunda yapması gerekeni yapmak zorundaydı. En azından böyle düşünüyordu. Aoda geri döndüğü zaman bu sefer onun gücünü çalmak için onunla beraber olmuştu.
Bundan hoşlandığını söyleyemezdi. Galatriel, cinsel anlamda çekici bir kadın olmayı biliyordu ancak doğrusu Rhys ile beraber olana kadar zevkin nasıl bir şey olduğunu bilmiyordu. Ona sert davransa da nazik olsa da her şekilde dokunuşundan etkileniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAMELOT SERİSİ 1. KİTAP- CAMELOT PRENSİ
FantasyGenç adamın düşünmeye vakti olmadı. Kafasında tartmaya da vakti yoktu hızla öne atıldı ve yerdeki kılıcı aldı. Rhys, hızla savunma pozisyonu alarak şeytana döndü ve... Ve her şey birden karardı.