Sabah Josh'un sesiyle uyandım.
Joseph: İlknur acele et çabuk ol lütfen!
Ben: Ne oldu öhö.
Kötü bir duman kokusu geldiği için sürekli öksürüyordum. Bu.. bu yangındı. Hemen yataktan kalkıp eşyalarımı toplamaya başladım. Josh ile birlikte bütün eşyaları topladıktan sonra Binnur'ların odasının kapısını çaldık. Neyseki kısa bir zamanda kapıyı açmışlardı.
Ben: Binnur, Sonnur iyi misiniz?
Sonnur: Öhö.. ben iyiyim ama Binnur çok öhö öksürüyor.
Sonnur'un bunu demesiyle odaya daldım ve yerde oturan Binnur'u ayağa kaldırıp odadan çıkardım. Odadan çıktığımızda Katy ve birkaç güvenlik görevlisi bize sesleniyordu.
Katy: Guys. Öhö.. go out please. The hotel is burnıng now.
Katy bunları söylerken bilincimin yavaş yavaş kapandığını hissediyordum. Tam olarak gözlerim kapanmadan önce Katy'e onu çok sevdiğimi söyledim.
Gözlerimi açtığımda hastane odası olduğuna emin olduğum bir yerdeydim. Dışarıdakilerin sesine bakılırsa herkes benim için endişeleniyordu. Ayağa kalkmaya çalıştığımda başımın döndüğünü hissedince hemen yatağa uzandım.
Birkaç dakika bekledikten sonra odaya bir hemşire ve bir doktor girdi.
Doktor: Merhaba İlknur Hanım. Daha iyi misiniz?
Ben: E-evet.
Hemşire: İsterseniz kendinizi fazla yormayın. Çok fazla duman altında kalmışsınız.
Hemşirenin dediğini yapıp konuşmadan başımı salladım.
Doktor: Birazdan odaya birer veya ikişer olarak tanıdıklarınızdan alacağız. Lütfen fazla konuşmamaya dikkat edin.
Ben: Peki.
Doktor ve hemşire odadan çıktıktan sonra odaya Binnur ve Sonnur girdi.
Binnur: Kuzum daha iyi misin?
Sonnur: Canım senin için çok endişelendik.
Ben: K-kızlar... otele ne oldu?
Sonnur: Otele itfaaiye geldi ve yangını söndürdüler. Seni de ambulansla hastaneye götürdük.
Ben: T-teşekkür öhö ederim.
Binnur: Sen kendini fazla yorma istersen.
İkisi de yanağımdan öpüp dışarı çıktılar. Sıradaki kişiyi tahmin ederken içeriye biricik sevgilim Joseph girdi.
Joseph: Birtanem. Senin için çok endişelendim.
O sırada Joseph'in ağladığını gördüm ve başını göğsüme yasladım.
Ben: Josh. Seni çok seviyorum.
Kafasını kaldırıp bana masum gözlerle baktı. Yüzüme doğru hafifçe yaklaşarak dudağıma küçücük bir öpücük kondurdu. Bu benim yüzümün kızarmasına neden olmuştu. Josh bunu fark edince yüzüne bir gülümseme yerleştirdi ve elimi tuttu.
Joseph: Meleğim benim. Sen ambulanstayken bir ara kalbin durdu. İşte o an canımdan bir parça alınmış gibi hissettim ama sonra seni tekrar canlandırdılar. İşte o zaman da dünyanın en mutlu erkeği bendim. Seni kaybetmeyi göze alamıyorum.
Gözlerimin dolduğunu fark edince kendimi bıraktım ve ağlamaya başladım. Kendimi fazla yormamam lazımdı ama ben ağlayarak daha çok yoruluyordum.
Joseph: Hayatım sil o gözyaşlarını. Artık iyisin ve hayattasın. Lütfen kendini yorma. Benim şimdi gitmem lazım. Başka kişiler de seni görmek istiyor.
Ben: Tamam balım. A-ama sonra gel.
Josh: Gelirim bebeğim. Sen yeter ki iste.
Josh beni burnumun ucundan öpünce hafif bir şekilde kıkırdadım. Bunu gçrünce Josh da gülüp elimi öptü ve dışarı çıktı.
Birkaç dakika sonra içeriye Katy girdi.
Katy: İlknur sen iyi mi?
Ben: Evet Katy ben iyi.
Katy: Ben çok sevindim. Ama otelde çok korktuk. Seni kaybedemezdik.
Ben: Çok teşekkür ederim Katy. Beni hayata döndürdünüz.
Katy: Evet İlknur. Ben çok mutlu. Sen de mutlu.
Deyip beni yanağımdan öptü ve dışarı çıkması gerektiğini söyleyip dışarı çıktı. Başka biri girecek mi diye beklerken içeri siyah ceketli bir adam girdi.
Adam: İlknur merhaba. Beni tanıdın mı?
Ben: B-baba!
Buna inanamıyordum. Babam hala hayattaydı. Ama bu nasıl olabilirdi? O yıllar önce ölmüştü ve biz yas tutmuştuk.
Babam: Evet kızım ben babanım.
Deyip bana sarıldı ben de ona.
Babam: Kızım biliyorum benim öldüğümü düşünüyordunuz ama hayır! Ben yaşıyorum ve bütün her şeyi sana anlatacağım.
Babam en başından en sonuna kadar anlatınca ağlamamak elde değildi. Patronu onu çok zorlu işlerde çalıştırmış ve babamın eve gitmesine izin vermemiş. Bu yüzden babamın öldüğüyle ilgili bir haber yaymış. Babam 14 sene boyunca çalışmış ve en sonunda patronu vefat etmiş. Babam da bunu fırsat bilerek ofisten kaçmış ve bizi aramaya başlamış. En sonunda annemin öldüğünü ama bizim yaşadığımızı öğrenmiş. Ve hastaneye gelmiş.
Babam: İşte böyle kızım. Gerçekten çok kötü bir yaşamım vardı. Sizi üzmeyi hiç istememiştim ama olan oldu bile. Annen öldü.
Bunu derken gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. Babam annemi gerçekten çok seviyordu.
Biraz daha konuştuktan sonra saatin 4 olduğunu öğrendim. Babaml iki saat boyunca konuşmuştuk.
Babam: Kızım benim artık gitmem gerekiyor. Artık yeni ve daha gizel bir işte çalışıyorum. Bir gün sizi oraya götüreceğim.
Yanağımdan öptükten sonra dışarı çıktı. O sırada içeri doktor ve hemşire gelip durumuma baktılar ve uyumam gerektiğini söylediler. Ben de itiraz etmedin çünkü ilaçlar beni gerçekten çok yoruyordu. Gözlerimi kapayıp beynimi sabah 8'e ayarlayıp uyumaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üçüzler
AdventureAnnesinin sorunlarından dolayı evden kaçan üç genç, devam eden bir okul hayatı ve yalnızlık. Üç kız kendi ayakları üzerinde durmak zorundadırlar. Acaba kendi ayakları üzerinde durabilecekler mi?