Kaçırılma

78 2 0
                                    

Bugün günlerden cumartesiydi ve ben herzamanki olduğu gibi sevgilimle geziyordum.

Kerim: Ee prenses bugün ne yapmak istersin? Seni nereye götüreyim?

Ben: Hımm. Lunaparka gidebiliriz mesela canım.

Kerim: Olur. Arabam şurada olucaktı.

Arabasını parkettiği yere gittik. O sırada ağaca yaslanmış birini gördüm. Bana kötü kötü bakıyordu. Kerime onu gösterdim. Kerim bana arabaya binmemi söyledi ve o adamın yanına gitti. Bir şeyler konuşuyorlardı ama ne konuştuklarını duyamıyordum. Kerim elinde tomarla olan parayı o kişiye verdi. Ne olduğunu anlayamadan biri burnuma bir mendil bastırdı sonrası karanlık.

Uyandığımda ellerim, ayaklarım ve ağzım bağlıydı. Etrafımı incelemeye başladım. Depo gibi bir yerdeydim. O sırada karşımdaki kapı açıldı ve içeri Kerim girdi. Beni kurtarmasını bekledim ama o yanıma gelip ağızımdaki bantı açtı.

Kerim: Günaydın prenses. İyi uyuyabildinmi hahahahah.

Ben: Kerim. Ne oluyor? Neredeyim?!

Kerim: Bizim gizli yerimizdesin prenses. Burayı hiçkimse bilmiyor.

Ben: Kerim o zaman ellerimi neden bağladın?

Kerim: Ahahahah. Hala anlamadın mı prenses? Bir günde sana ağşık olabileceğimi mi sandın? Sen sadece bir yemdin ve kolay yakalandın.

Ben: Sana inanamıyorum Kerim! Bana bunu nasıl yapabildin?

Ağlıyordum ve o bana cevap vermiyordu. Ben gerçekten çok salağım. Bir günde nasıl kabul ettim onun teklifini! Ah İlknur ah İlknur. Şimdi ne yapacağım. Belki kardeşlerimi aratıp onlara ipuçlarıyla yerimi söyleyebilirdim ama burası nerde bilmiyordum.

Ben: Ş-şeyy burası tam olarak nerde?

Kerim: ahah burası karanlık sokak olarak adlandırılır. Genelde herkes en az bir kere buradan geçmiştir ama hiçkimse bu depoyu görmemiştir. Hem sen neden sordun?

Ben: Hiiç öylesine sordum. Ölmeden önce nerede olduğumu merak ettim.

Kerim: Ahahah ölmek mi dedin ahahah. Seni öldürüceğimizi mi sandın? Buraya seni neden getirdiğimizi merak ediyor musun?

Ben: E-evet.

Kerim: O zaman açıklayayım. Her şey birkaç hafta önce bardayken gerçekleşti. Bara her zaman gelen güzel ve sırnaşık bir kadın vardı. Bu kişi tahmin ettiğin üzere senin annendi. Biz annenle bir iddaya girdik ve kazanan 30.000 lira alıcaktı.

Ben: 30.000 mi??!!

Kerim: Evet. Ve iddayı ben kazandım annen de o parayı vermeyi kabul etti. Ama iddanın üstünden iki hafta geçti
Ve annen hala o parayı vermedi. Bu yüzden biz de sevdiği birisine zarar verirsek parayı vermeyi kabul eder diye düşündük.

Ben ne yapıp edip buradan çıkmalıydım ve bunun için kardeşlerime kolaylıkla çözebilecekleri bir şifre vericektim.

Ben: Kerim beni kardeşlerimle görüştürür müsün onların sesini duymak istiyorum.

Kerim: Tamam.

Telefonunu çıkarıp Sonnur'u aradı ve Sonnur ikinci çalışta açtı.

Sonnur: A-alo efendim Kerim.

Ben: Benim Sonnur. Ya benim telefonumun şarjı bitti de buradan arıyorum. He ne dicem bizim hani şu market vardı ya Gül teyzelerin o tarafta oradaki marketten kablo alabilirmisin evde elektrikler kesiliyor.

Sonnur: İlknur sen iyi misin? Garip konuşuyorsun da. Neyse tamam giderim ama siz neredesiniz?

Ben: B-biz mi? Biz Gül teyzelerin karşısındaki binanın arka tarafındaki kafedeyiz oturuyoruz.

Sonnur ilkten cevap vermedi. Bir an mesajı anlamadı dedim içimden.

Sonnur: Anladım canım. Görüşürüz.

Ve Kerim telefonu kapatıp cici kız işareti yaptı. Bana ne yapacakları hakkında hiçbir fikrim yoktu ama gene de korkuyordum.

Kerim: Ne dersin artık anneni ikna etmemiz lazım bu yüzden seni videoya çekeceğiz ve sen de annene yalvarıcaksın. Anladın mı beni?

Şimdi ne yapacaktım? Buradan bir an önce kurtulmam lazımdı. Kardeşlerim gelene kadar derken kapı sert bir şekilde açıldı ve içeriye en az 20 tane polis girdi.

Polis: Yat yere, yat yere, yat!

Kerim: Bune şimdi! Ama nasıl, her şeyi planlamıştım.

Sonnur ve Binnur benim ellerimi çözdü ve bana sımsıkı sarıldılar. Bugünden itibaren hiçbir sevgili teklifini kabul etmemeye karar verdim...

ÜçüzlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin