Bugün gerçekten çok mutluydum çünkü birkaç saat sonra Amerika için hava alanına gidecektim. Tabii bu geziyi kardeşlerime de söylemiştim.
Sonnur: Hadi kızlar bavullar hazır mı? Çantalar tamam mı?
Ben: Evet Sonnur. Her şey hazır.
Binnur: Ben de tamamım. İlknur Joseph'i aradın mı ne zaman gelecekmiş?
Binnur bunu dedikten sonra telefonum çalmaya başladı. Arayan Joseph'ti. Hiç bekletmeden telefonu açtım.
Joseph: Tatlım hazır mısınız?
Ben: Evet Josh hazırız.
Joseph: O zaman aşağı inebilirsiniz. Bavulları taşımakta yardım ediyim mi?
Ben: Olabilir.
Joseph: Tamam o zaman. Kapıyı açabilir misin?
Ben: Tamam açarım.
Dedikten sonra alt kata inip kapıyı açtım. Joseph'le sarıldıktan sonra Joseph'i üst kata çıkardım. İki bavulu da arabaya yerleştirdikten sonra hava alanına doğru yola çıktık.
Hava alanına geldiğimizde bavulları arabadan indirdikten sonra Joseph arabayı uygun bir yere park etti.
Uçağın kalkmasına daha yarım saat vardı ve bu yarım saati hava alanındaki markette geçirmeye karar verdik.
Ben: Binnur baksana şuradaki şekerciden çakıl taşı çikolatalarından alalım mı?
Binnur: Bana uyar.
Şekerciden çakıl taşı çikolatalarını aldıktan sonra kıyafet mağzasına girdik. Üstümdeki kıyafetler çok sıktığı için daha rahat giysiler almaya karar verdim.
O kadar çok alışveriş yaptık saatin kaç olduğu aklıma bile gelmemişti. Saat tam olarak 1'di ve uçağa binmemize 15dk vardı. Herkesi toplayıp uçağa doğru koşmaya başladık ve neyseki yetişebildik.
Oturacağımız yere geçtikten sonra hırkamı çıkardım ve çantama tıktım.
Anons: Sayın yolcularımız, uçağımız az sonra kalkacaktır. Lütfen emniyet kemerlerinizi bağlayınız. Beloved passengers, our plane will be up soon. Please fasten your seat belts.
Joseph: Heyecanlı mısın?
Ben: Hem de çok.
Sonnur ve Binnur Josh'la yalnız oturabilmem için sağ taraftaki ikili koltukları bize ayrıttılar. Kendileri de bizim iki önümüzdeki koltukları ayırttılar.
Uçak kalkalı yarım saat olmuştu ve benim çok uykum vardı. Neden olduğunu bilmiyorum ama uyumayı çok istiyordum. Kendimi Joseph'in kollarına bıraktım. Benim uyumak isteyeceğimi anlamış olmalıydı ki kafamı kucağına koydu ve saçlarımla oynamaya başladı. Saçlarımla oynanması benim daha çok uykumu getirdiği için göz kapaklarım kendilerini daha fazla tutamadılar.
Bu bir rüyadır:
Ben: Joseph hadi kalk artık kahvaltı zamanı.
Joseph: Tamam canım. Kızlar kalktı mı?
Ben: Evet onlar çoktan kalktılar. Seni bekliyorlar.
İlkyaz: Babaa hadi kalk.
Jennifer: Evet seni uykucu baba.
O sırada ocaktaki ateş fazla harlanır ve mutfak yanmaya başlar.
Ben: Joshhh ev yanıyor. Öhö öhö
Joseph: İtfaayeyi arayın kızlar. Hemen.
İlkyaz: Babaa hık Jennifer uyanmıyor, kalp atışlarını hissedemiyorum öhö öhö öhö.
Ben: Jo-joseph ben i-iyi öhö öhö değilim.
Aniden Joseph'in önüne yanan bir tahta parçası düşer.
Joseph: Sen git. İlknur git! Kendini kurtar bizi boşver öhö öhö.
O korkuyla hiçbir şey yapamadan itfaayeyi aradım ve dışarı çıktım.
İtfaaye geldiğinde evi söndürmüşlerdi bile. Ama bu sırada ne Joseph ne de ikizler evden çıkmışlardı. İtfaayeciler evden üç tane yanmış ceset çıkarmışlardı. Hayır! Bu olamaz!! Onlar o-onlar ölemezlerdi!
Aniden Joseph'in kucağından kalktım ve ağlamaya başladım. Joseph ellerimi yüzümden çekip ne oldu diye sordu. Ben de ona rüyamda gördüklerimi anlattım. Joseph gerçekten üzülmüştü. Beni kollarının arasına alıp her şeyin geçtiğini söyledi. Biraz olsun rahatlamıştım ama içimdeki o his hala gitmiyordu.
Saat 3 olmuştu ve uçağın inişe geçeceğini söyleyen anons yapıldı. Bütün eşyalarımı aldıktan sonra uçaktan indim ve temiz havayı içime çektim. Arkamdan sarılan birini hissedince çok korkmuştum ama o kişinin Josh olduğunu biliyordum.
Josh: Evet kızlar. Artık otele gitmemiz gerek. Daha sonra turun başladığı yere gideceğiz.
Otele nihayet gelebilmiştik. Gerçekten çok büyük ve ışıl ışıldı. Joseph bizim ve kızların odalarının anahtarlarını aldıktan sonra asansörle odaların bulunduğu kata çıktık. Oda numaramız 246'ydı. Binnur'larınki ise 247'ydi. Karşılıklı olduğumuz için fazla sıkıntı çekmeyecektik.
Odanın kapısına geldiğimiz zaman Josh kapıyı açtı ve Binnur'lara kapılarını tıklatıncaya kadar dışarı çıkmamalarını söyledi. Ben de o sırada odanın güzelliğiyle baş başa kalmıştım. Tabii bu baş başalık fazla uzun sürmedi. Josh beni kucakladığı gibi yatağa yatırıp üstüme çıktı. Josh neye uğradığımı görünce kulağıma doğru bir şeyler söyledi. Tabii ben ağzımın açık kalmasına engel olamamıştım. Josh'ta bunu fırsat bilip beni öpmeye başladı. Josh'u ittirmeme rağmen o bana aldırmadan ellerimden tutup yatağın başlığına sabitleyince kendimi ona bıraktım.
Birkaç dakika sonra nefes nefese kalmıştık. Josh'a akşam devam etmemizi söyledim. O da onaylayınca üstümdeki kısa kollu t-shirtten kurtuldum. Yerine beyaz askılı dar bir t-shirt giydim. Altına da çok severek giydiğim mavi tonlarında olan kot şortumu giydim. Ayakkabı olarak parmak arası beyaz renkli bir sandalet giydim. Joshep'e baktığımda üstüne siyah askılı bir t-shirt giymişti. Bu kıyafet ona gerçekten çok yakışıyordu.
Josh ona baktığımı fark etmiş olmalı ki o da beni süzmeye başladı.
Josh: Sevgilim bence saçlarını yandan iki tane balık sırtı yap. Sana çok yakışır.
Ben: Haklısın canım.
Josh doğru söylemişti. Amerika daha sıcaktı. Aynanın karşısına geçip saçlarımı balık sırtı örmeye başladım. Örmeyi bitirdiğimde Joseph'e baktım. Tepkisi beni öpmek oldu.
İkimiz de artık hazırdık. Kapıyı açtığım anda Binnur'ların kapısını çaldım ve Sonnur kapıyı açtı. Gerçekten çok güzel giyinmişlerdi.
İkisini de alıp turun başladığı yere gittik. Tur ilk olarak Amerika'nın ünlü bir yeri olan Centeral parka ( yanlış yazmış olabilirim kusura bakmayın) götürdü.
Parka geldiğimizde gerçekten çok büyük olduğuna karar verdim. Josh'la bol bol fotoğraf çekindikten sonra süremizin dolduğunu söylediler ve bizi San Francisco eyaletine götürdüler. Otobüsten indiğimizde bir avm'de durduğumuzu fark ettim ve içeri akın ettim.
Avm'den çıktığımda ellerimde birsürü kıyafet, ayakkabı, takı ve abur cubur poşetleri vardı.
Otobüse bindiğimizde poşetleri yanıma koydum ve abur cuburları gömmeye başladım. Tabii buna Josh'ta katıldı.
Akşam olmaya başlamıştı ve ben gerçekten çok yorulmuştum. Otele gidip hemen uyumak istiyordum ama Joseph'le olan bir planımız vardı ve onu atlatamazdım.
Odanın kapısından girdiğimde kendimi yatağa attım. Üstüme pijamalarımı giydikten sonra Josh'un banyodan çıkmasını bekledim. Josh geldiğinde kulağıma gene aynı şeyi fısıldayınca tamam demek zorunda kaldım. Beni kendine çekip öpmeye başladı. Gene ne olduğunu anlamadan kendimi onun altında bulmuştum. Josh üstümü çıkarmaya başlayınca onu durdurdum ve sadece böyle yapmamız gerektiğini söyledim. O da kabul edip beni öpmeye devam etti.
Öpüşmeyi kestikten sonra nefes nefeseydik. Çok uykum vardı bu yüzden gözlerimi yavaş yavaş kapattım ve yarın ne yapacağımız hakkında plan yapmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üçüzler
AventuraAnnesinin sorunlarından dolayı evden kaçan üç genç, devam eden bir okul hayatı ve yalnızlık. Üç kız kendi ayakları üzerinde durmak zorundadırlar. Acaba kendi ayakları üzerinde durabilecekler mi?