Öyle hızlı geliyordu ki kaçması imkansızdı.
Ellerim titriyordu.Ayaklarım ona doğru akıl almaz bir hızla koşuyordu.Gözlerim ondaydı.Algılıyordu ama ne olduğunu kestiremiyordu.O da titriyordu.Nasıl da korkmuştu.Hissediyordum.O ne hissetse bende onu hissediyordum.
Yolun ortasına koşarken çarptığım insanlar arkamdan küfürler savuruyorlardı.Kulaklarıma uğultu gibi gelen sesler umrumda değildi.Çok az kalmıştı.Ona çarpacaktı.
Ona çarpacaktı,yağmur damlama araba çarpacaktı.
Sağ şeritten akan trafiğin içine girip yolun ortasına ulaştığımda çok yakındı.Korna seslerini işitiyordum.Sonunda ellerim sahip olduğu bedeni hissetti.Onu kucaklayıp karşı kaldırıma atılırken,kunduramın ucunu teğet geçen arabanın arkasında bıraktığı yoğun toz bulutundan,onun başını göğsüme gömerek korudum.
Nefes nefeseydim.Kalbim duracaktı.Hava yağmurluydu ve başını ceketime gömen bir güzellik vardı kucağımda.
"Şükürler olsun Tanrım,şükürler olsun,şükürler olsun sana.."
Aralıksız öptüğüm saçlarından burnumu hiç çıkarmayayım istedim.Ellerim beline öyle bir yapışmıştı ki,dokunacak olan olursa onu bıçaklardım.
Çevremizde biriken ufak çaplı kalabalığa göz ucuyla baktım.Öğrencinin teki çantasından küçük bir şişe su uzattı.İstemedim.
"Zamane gençleri işte.Böyle kalabalık bir cadde de nasıl da hızlı sürüyor arabayı."
"Babaları oyuncak gibi veriyor bunların altına hep.Şımarık büyüyorlar canım."
"Evladım,iyi misiniz?"
Yavaşça doğrulurken "İyiyiz,"dedim. "Teşekkür ederiz."
Bacaklarımın bizi taşıyacağına emin olduktan sonra,çiçek kokulumu da sırtıma yerleştirdim.Ağlaması kesilmişti,fakat iç çekişlerini duyuyordum.Güçlüydü.Kendi ayakları üstünde durabilirdi ama onu bırakamazdım.Onsuz yaşayamazdım.
Karşı kaldırımın dibine parkettiğim arabamıza ulaştığımda önce onu yerleştirdim koltuğa.Kemerini bağlayıp kendi koltuğuma geçtiğimde derin bir nefes aldım.Onu kendime çekip sıkıca sarıldım.Tekrar ağlamaya başladı.Bende onunla sessizce ağladım.Öyle sinirlerim bozulmuştu ki.
"Kyungsoo.."
"Jongin..Kırmızı yanıyor olmalıydı,Jongin.Geçiş hakkı bendeydi yemin ederim.."
"Shh.."
Kyungsoo hıçkırarak ağlarken nefes almakta zorlandım.Onu sakinleştirmem gerektiğini unuttum.Kendimi kontrol etmekte zorlanıyordum.
"Biliyorum,bebeğim.Sorun yok.Hem kahramanın uçtu ve gelip seni kurtardı,her zaman da gelecek,sakın endişe etme."
Kyungsoo benden geri çekildiğinde ağlamaktan kızarmış gözlerine sevgiyle baktım.Dudaklarını ısırıyordu.Bu evreyi biliyordum.Yaşadığımız küçük kazalardan sonra Soo hep utanırdı.Ona utanmaması gerektiğini söylerdim.Bunun utanılacak bir şey olmadığını,bunu bilerek yapmadığını söylerdim.Hiçbir zaman kendini suçlamaktan vazgeçmezdi.
"Su alayım mı,güzelim?"
Kyungsoo başıyla beni onaylarken arabanın ön gözünden peçete kutusunu çıkardı.Önce gözlerini sonra da burnunu silerek temizledi.Bana da bir parça peçete uzattığında güldüm.
"Ağladığımı nasıl anladın?O kadar da sessizdim halbuki.."
"Her zaman anlarım,Jongin.." dedi bana derince bakarken. "Ben seni gözlerimle değil,kalbimle görüyorum."