Huzursuzdum.
Pazar günü öğleden sonra Kyungsoo'yla istediğimiz televizyonu almak için evimizin yakınlarındaki bir mağazaya gelmiştik.
Daralıyordum.Dışarı çıkmamak için çok direnmiştim ama Kyungsoo'nun düşen yüzünü görünce devam edemedim.Onun bu neşeli hallerini dün akşam ki misafirlerimize borçluydum.Çifte,bir hediye almayı aklıma not ettim.
Girdiğimiz elektronik mağazında Kyungsoo dikkatlice çalışanın ürün hakkındaki bilgilendirmesini dinlerken etrafıma bakınıp duruyordum.
Beline kolumu sıkıca dolamıştım.Paranoyaklaşmaya başlıyordum.
"Jongin,ne düşünüyorsun?Sesli hareket sistemi varmış bu alette."
Kyungsoo kolumu dürtünce kendime geldim.Çalışan yüzümü incelerken gülümsemeye çalıştım.Kyungsoo'ya bakışları hoşuma gitmemişti.Kalın kafalı birine benziyordu.Kyungsoo'nun onunla göz teması kuramaması komik bir şeymiş gibi sırıtıp duruyordu.
"Beğendim,bebeğim.Alalım mı?"
Bakıcı değil alıcı olduğumuzu anlayan görevli sırıttı.
"İşlemleri hallettiğimiz an,ürününüzü anlaşmalı taşıma firmamıza teslim ediyoruz.En geç 2 iş günü içerisinde cihaz evinize teslim edilecektir."
"Tamam,halledelim şu işlemleri o zaman."
"Siyah olsun,Jongin.Siyah değil mi rengi?"
Çalışanın gülüşüne takıldı gözüm.Alaylı gibiydi gülüşü.Kyungsoo için miydi o çirkin ağız hareketi?Kalın kafalı birine benzediği falan yoktu bildiğin adi şerefsizin tekiydi.Sabahtan beri bozuk olan sinirlerimin kayışı koptu.Yumruklarım karıncalanıyordu.
"Soo,bebeğim.." dedim sevgilimin dikkatini çekmek için ellerimle yüzünü kavrarken.
"Az ileride kahve makinaları var.İstiyordun,bir baksana."
Kadın çalışanlardan birini yanıma çağırıp Kyungsoo'ya göz kulak olmasını rica ettim.Kyungsoo yanımdan uzaklaşınca karşımda olanları izleyen çalışana yaklaştım.
"Biraz dışarı çıkalım mı seninle,genç adam?Gülüşüne hayran kaldım da."
Kaşları hafifçe yukarı kalkan çocuk bir şeyleri anlar gibi oldu.Alnımdaki damarları hissediyordum.Kimse benim eşime,alaylı bakışlarla bakamazdı.Gerekirse,onları da göremeyecek duruma getirirdim.
Kolundan tutarak onu mağazanın çıkışına sürükledim.Etrafına bakınarak yardım dileniyordu.Yan taraftaki dar sokağa girdiğimizde çocuk özür dilemeye başladı.Sırtını sertçe duvara yaslayıp sol elimi boynuna doladım.Olayları direk sonuca bağlardım.Tehtit,uyarı,pataklama benim işim değildi.Parmak boğumlarım beyazlaşana kadar sıktım gırtlağını.
"S*ktiğimin gülüşünü bir daha görürsem seni bundan beter ederim."
Çocuk güçsüzce boynuna doladığım elime vurmaya çalışırken sırıttım.Suratı renk değiştirmeye başlamıştı.Yarım dakika daha devam etsem nefesi tamamen kesilecekti.Bir kez daha onu kendime çekip sırtını sertçe duvara yapıştırdım.
"Senin gibi kaç kişiyi harcadım ben biliyor musun?"
Diğer elimle açık sarı saçlarına sertçe yapışıp avucumda sıkıştırdım.Öfkem öyle genişledi ki hava alamaz hale geldim.Çocuk çığlık atınca iki elimle gömleğinin yakalarından kavradım.
"Sen kimsin ki benim kocama o şerefsiz gülüşünle sırıtıyorsun?!Ha!"
Dişlerimin arasından zor çıkan sesimle,çocuk ağlamaya başladı.Korkağın tekiydi.Bu herif yüzünden daha fazla Kyungsoo'dan ayrı kalmayacaktım.