Arka koltukta oturuyordum.Sırtımda ve omuzlarımda beyaz sargı bezleri sarmaşık gibi dolanıyordu ve alnımı ön koltuğa yaslamış güçlü ağrı kesicilerin etkisine sığınıyordum.Park Chanyeol bu defa arabayı kendisi kullanıyordu.Kafası sürekli arkaya dönüp beni kontrol ederken sinirlendim.
"Hızlı sür şu arabayı."
"Sarsmamaya çalışıyorum.Yaran için."
"Benim için endişelenmiş gibi yapmayı kes."
"Endişelenmiş gibi yaptığım yok.Sahiden korktum,Jongin.Adamlarım bana sadıklar.Seni bana silahını doğrultmuş gördüklerinde salaklık ettiler." dedi.Sonra dikiz aynasından baktı bana,kaşları iyice çatılmıştı.
"Öldürmemeliydim onu.İşgenceyi hakediyordu."
Takmadım onu.Az öteden döndü ve evim gözlerimin önündeydi.Derin bir nefes aldım.Nasıl anlatacaktım tüm bunları Kyungsoo'ya,hâlâ bir planım yoktu.
Park Chanyeol arabayı durdururken,"Sana sarılmasına izin verme.Biraz da uykun olduğunu falan söyle.Yatağına çekil." diye fikrini beyan edince ona öldürecek gibi baktım.Genelde hep baktığım gibi.
"Kim senden akıl istedi?Kapat çeneni ve evimden uzaklaş.Hızla."
Ben arabadan nefes nefese kalarak inerken,Park Chanyeol hemen yanımda bitti.
"Uzak tut ellerini.Defol Park Chanyeol.Bunun hesabını sonra soracağım senden."
"Yeter." dedi sakin siniriyle.Sonunda eski kimliğini görebildiğim için sırıttım.
"Dinle Kim Jongin.Sabahtan akşama kadar adamlarımı evinin yakınlarında tutacağım ve senden her saniye haberim olacak.Buna engel olman mümkün değil.Kendim geleceğim seni göreceğim ve sen sağlığına kavuşana kadar geceleri uyuyamayacağım.Senin canın yanarken ben buz gibi yatağımda dönüp duracağım."
Bana doğrulttuğu işaret parmağına öylece baktım.Tam bir hastaydı ve bence artık hastalığının tedavi aşamasını da geçmişti.
"Şanslısın ki," dedi evime bakarken. "Senin için ölüyorum.Yoksa şimdiye kadar her şeyi eşine anlatmıştım."
"S*ktir git." dedim. "Dene de seni çarmıha gereyim."
"Zevkle." diye yanıtladı beni.Bir küfür daha savurarak evime doğru ilerlemeye başladım.Omuzlarım kavruluyordu.Attığım her adımda kemiklerim sızlıyordu.Sırtımın ortasındaki acı öyle kuvvetliydi eklemlerimden gelen çatırtı seslerini hissedebiliyordum.
"Ev de işini hallet.Sonra bana gidelim,Jongin.Doktor getireyim.Böyle olmaz.Bu çok ciddi."
"Peşimden gelmeyi kes,Park Chanyeol.Mağarana dön.Bir daha da karşıma çıkma."
Bir şey demesine izin vermeden daha süratle kapıya vardım.Tanrım kusmam gerekiyordu.Yaşlar sızıyordu gözlerimden.Öyle çok acıyordu ki.
Kendime çeki düzen vermem lazımdı.Saçlarımı düzelttim,Park Chanyeol'un getirdiği gömleği,ceketi inceledim.Üstümde kan kokusu vardı.Kan kokusu vardı ve bunu farkedince her yerimi hüzün kapladı.Kyungsoo anlayacaktı.Anlayıp korkacaktı.Telaşlanacaktı.Kendini üzecekti.
Arkama bir bakış attım.Park Chanyeol arabasına yaslanmış bana bakıyordu.Cebimden anahtarımı çıkartıp yuvasına sokarken öksürmemek için tuttum kendimi.Ben daha kilidi çeviremeden kapı sertçe açıldı.Kyungsoo,"Jongin!" diye şakıyınca yemin ediyorum,şu ağaçlar,ilerideki dağlar,tepemizde uçuşan kuşlar şahidim olsun ki çektiğim tüm acıları unuttum.Endişeyle karışık gülümsemeye çalışan yüzüne ellerimle saldırdım.Dudaklarım dudaklarına puzzle parçaları gibi kusursuzca uyuyordu.Ellerini ellerimin üstüne koyduğu vakit kendime gelip geri çekildim.Elleri buz gibiydi.Yüzü de buz gibiydi.Arkamızdaki kapı rüzgarla çarparak kapandı.