CD 14

861 96 170
                                    

07.04.2017

#Ella

Tekrar arabanın arka koltuğundaydım. Konser bitmişti. İzdihamdan ezilmeden kurtulduktan sonra kendimizi arabaya zor atmıştık. Sally ve Jace ise sürekli bakışıyorlardı.

Konuşmak istediklerini biliyor ve bakışlarından anlıyordum. Harry'nin yaptığı şeyin güzelliğinden, mükemmelliğinden bahsetmek ve hayranlıklarını bildikleri bütün kelimelerle ifade etmek istediklerini biliyordum.

Ama yapmıyorlardı, çünkü ben tek kelime etmemiştim. Ve bu onları tedirgin ediyordu. Ne diyebilirdim ki, vücudum karıncalanıyor ve kamaşıyordu. Sanki ruhum ve bedenim bir mıknatıs gibi Holmes Chapel'a çekiliyordu.

Bu hisse engel olamıyordum. Aklımda sadece tek bir şey vardı. Gitmek. Ona koşmak, onu sarmak, onu öpmek. Ve kendime itiraf etmek bile zorken bağıra bağıra onu sevdiğimi söylemek istiyordum.

Arabanın arka koltuğunda sessizce, çıt bile çıkarmadan ağlarken ikisi de susuyordu. Bilmiyorum belki de düşündüklerimi duyuyor veya hissediyorlardı.

Radyoyu bile açmamışlardı, ben de elimi sürmemiştim ve sessizlikte yolculuk yapmak, düşüncelerimi son sese almak gibi bir şeydi. Bana zarar veriyordu.

Sonunda evin önüne geldiğimizde, Jace daha arabayı doğru düzgün park edemeden kapıyı açtım ve arabadan inip adımlarımı dış kapıya yönlendirdim ve onları burada beklemeye başladım.

Yanıma gelene kadar ne konuşmak istiyorlarsa konuşabilirlerdi, aslında onlara iyilik yapıyordum. Konuşabilmeleri için zaman yaratıyordum. Bana teşekkür falan borçlulardı.

Sonunda ikisi de kapıya ulaştıklarında Sally çantasından çıkarttığı anahtarıyla kapıyı açtı ve hemen sol taraftaki ışık düğmesine bastı. Hepimiz içeri girince Jace beni salona yönlendirdi ve Sally de ilaçlarımı alıp geleceğini söyledi.

Koltukta bağdaş kurmuş otururken hâlâ inatla konuşmuyordum. Konuşsam ne değişecekti ki? Bozuk plak gibi sürekli aynı şeyleri tekrar edip duruyordum. Onu özlediğimi, pişman olduğumu söylüyordum.

Peki bu neyi değiştiriyordu?

Gerçekten, bunları söylemem hiçbir fark yaratmıyordu, bir fark yaratmalıydım, harekete geçmeliydim. Aklıma gelen fikirle elektrik akımına uğramış gibi sarsıldım.

Sally ilaçlarımı önüme koyduğunda hızla suyu aldım ve ağzıma attığım renk renk ilaçların ardından iki yudumda bitirdim. Ve son yudumdan sonra sanki peşimden kovalayan varmış gibi hızlı adımlarla odama çıktım.

Sally ve Jace aynı anda arkamdan adımı seslenmişlerdi. "Ella!" Onları umursamadan bazamın altından valizimi çıkardım. Çok büyük değildi, zaten gelirken de çok bir şey getirmemiştim.

Hızla odamı taradım, bu küçük valize bazı gerekli eşyalarımı ve birkaç özel şeyi yerleştirdim. O kadar heyecanlıydım ki ellerim titriyordu. Hatta bu yüzden gece lambamı devirmiştim.

Ben oyunu kurallarına göre oynamazdım, asla. O zaman neden şimdi gitmek için Harry'nin beni çağırmasını bekliyordum ki? Aniden çıkmıştım hayatından, şimdi de aniden girebilirdim elbet, böyle olmalıydı. Olmak zorundaydı.

Artık bu özlem beni yiyip bitiriyor ve insanlığımı sömürüyordu. Onsuz, bir bitkiden farkım kalmıyordu. O zaman ben de tekrar hayat bulmak için ona koşacaktım, gerekirse uçacak hatta ışınlanacaktım.

Yeterince zaman kaybetmiştik, onu sevdiğimi söylemeliydim. Çok geç olmadan kavuşmalıydık. Bizim bir suçumuz yoktu ki, hele onun hiç yoktu. Kendi boktan hayatım yüzünden onun hayatını da kötü bir şekilde etkilemiş ve en yakın arkadaşını kaybetmesine neden olmuştum.

sixteen cd's  | H.SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin