CD 1

4.3K 205 362
                                    

09.02.2017

#Ella

Şubat soğuğunda kabanıma iyice sarıldım ve adımlarımı hızlandırmaya başladım. Birkaç saat önce şiddetli bir yağmur yağmış, yerler ıslanmış ve yer yer göletler oluşturmuştu. Okulumla evim arası yaklaşık 40 dakikaydı ve ben mantıksız bir şekilde yürümek istemiştim. Şimdiyse, görmesem bile burnumun ve yanaklarımın kıpkırmızı olduğunu biliyordum.

Botlarım her adımımla yolda ses çıkarırken bir an kulaklığımı çıkartıp müzik dinlemek istedim fakat hem eve az kalmıştı hem de birbirine karışıp sarmaşık halini almış kulaklığımı çözmek için çok tembeldim.

Telefonum çaldığında düşüncelere dalmak üzereydim. Beni düşüncelerden alıkoyduğu için telefonumun çalması iyiydi. Buna sevinmiştim. Çünkü ne zaman düşünmeye başlasam geçmişi hatırlıyordum. Acılarım, mutluluklarım, hayal kırıklıklarım. Geçmişime dair her şey.

Aramayı cevapladım ve karşı taraftan ses gelmesini bekledim. "Merhaba, bayan Warhington ile görüşüyorum, değil mi?"

Bir erkek sesiydi, yumuşak ve sakindi. Tereddütlü bir şekilde karşıdaki sesi onayladım. "Ben Greg Noreen, bugün adresinize bir paket ulaşmış olması gerek. Kargo şirketinden arıyorum, teyit amaçlı, en iyi hizmeti vermek bizim için önemli."

Ona zırvalamayı kesmesini söylemek istedim ama bunu yapmadım. Henüz eve ulaşmadığım için paket konusunda bir şey söyleyemezdim. Hem kim bana bir paket gönderir ki? Daha doğrusu kim bana bir şey gönderir? Burada pek arkadaşım yoktu, fakat... Hayır bu olamazdı.

"Şey, ben henüz evde değilim." Diye cevap verdim. Bu sırada adımlarımın yavaşlamasını engellemeye çalışıyordum.

"O zaman biz sizi daha sonra teyit için tekrar arayalım, iyi günler bayan Warhington."

İyi günler, diye mırıldandım, bu oldukça tuhaftı.

+

"Sally! Ben geldim evde misin?" Diye seslendim kapıdan girer girmez. Kabanımı asıp botlarımı çıkardım. Girişteki aynada kendime baktım. Tam da tahmin ettiğim gibi kıpkırmızı burnum ve yanaklarımla çok komik duruyordum. Çantamı da bırakınca salona doğru ilerledim.

İşte, Sally de buradaydı. Elinde kahvesi ile kanepeye kurulmuş televizyon izliyordu. Üzerinde pijamaları vardı, eve gelir gelmez üzerini değiştirir ve ne yapacaksa öyle yapardı, öbür türlü rahat edemezdi. Düz, mavi bir pijama takımı giymiş ve ayaklarına da uğur getirdiğini düşündüğü ördek desenli çoraplarını geçirmişti.

"Selam." Dedim bu sefer duymasını umarak. Sally ile üniversitede tanışmıştık. Aslında o üniversiteyi bitirmişti, son sınıftı ve ben de ilk sınıftım. Fakat bir öğlen arası kafeteryada beraber yemek yedikten ve benim de kalacak bir yere ihtiyacım olduğunu öğrendikten sonra onunla kalmayı teklif etmişti. Ben de kabul etmiştim ve yaklaşık 2 yıldır ev arkadaşıydık.

"Hoş geldin." Cevap verdi fakat gözlerini televizyondan ayırmamıştı. Yine bir moda programı izliyordu. Bu konuya çok ilgiliydi ve çok hassastı, bazen benim giydiklerime bile yorum yapıyordu.

"Şey, bana bir paket geldi mi?" Diye sordum aklıma gelince. İlerleyip kanepenin kenarına oturdum.

"Ah, evet. Odana, yatağının üzerine koydum. Büyük bir şey değil gibi görünüyor." Başımı salladım. "Günün nasıldı?"

Bu sefer o sordu. Amerikan mutfağa giderken cevap verdim. Kahveye ihtiyacım vardı. "Normal, sıkıcıydı."

Kendime bir kupa kahve doldurdum ve merdivenlere yöneldim, bir elimi tırabzana koymuşken omzumun üzerinden son kez Sally'ye bakıp, "Ben odamda olacağım." Dedim.

sixteen cd's  | H.SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin