Benim için mi kaçmıştı yani? Beynimle kalbimin duyduğu şeyler kesinlikle aynı değil. Biri 'Kesin seni seviyor' derken, diğeri 'Canı sıkldığı için gelmiştir' diyor. Gururum ise... Gururumun bu işle bir alakası yok.
"S-Seni bulurlarsa?" Kaşlarını çatıp bana döndüğün de düşünceli bir ifadesi vardı. Eski halini alıp omuz silktiğin de -her zaman yaptığı şey- derin bir nefes vermiştim.
"Ceza alırım." Ne kadar kolay ya bunun için söylemesi! Ceza'dan bahsediyoruz. Tanrı'nın verebileceği cezalardan. Gelmiş burada bana havalı olmaya çalışıyor ama başarıyorda.
"Burası benim yerimden farklı. Ben bu şekil de uzanıp aşağıdaki yanan insanlarla konuşabiliyorum. Ama sen... Sen ne kadar şanssızsın. Burada sıkıntıdan patlayabilirsin." Sağol ya. Çok yardımcı oldun!
"Konuşabilirim ben de." Zayn'in baktığı gibi aşağıya baktığım da gözüme evinin penceresinden yıldızlara bakan çocuğu kestirdim. Acaba beni duyar mı ki? "Hey, sen!"
Çocuk şaşkınlıkla etrafına bakınırken Zayn gülmemek için yanaklarının içini ısırıyordu. "Evet, sen." Başını yeniden yıldızlara çevirdiğin de hepsini teker teker incelemeye başlamıştı.
"S-Siz mi konuşuyorsunuz?" Dayanamayıp çocuğun surat ifadesine bir kahkaha patlattım. Eğer ki devam edersek sanırım çocuk bir ay kendine gelemeyecek.
"Evet, biz konuşuyoruz. Parlayan yıldızlar. Ne kadar da güzeliz değil mi?" Zayn'in alaycı ses tonuna karşı kocaman gülümsediğim de o'da bana karşı gülümsedi. Çocuğa geri döndüğüm de hızla penceresini kapatıp annesinin odasına girmişti bile.
"Aslında baksana, burası daha eğlenceli." Yani, tabii ki de öyle. Ama sensiz tadı çıkmıyor ki. Burukça gülümseyip başımı Zayn'e çevirdiğim de zaten beni izlediğini fark ettim. Gözlerin de kendimi görmek gerçekten çok tuhaf bir his.
"İstersen bugün burada kalıyım? Sabah erkenden giderim?" İçimde ki çığlık atma isteğini bastırmaya çalışarak gülümsedim. Benden cevap beklercesine kaşlarını kaldırdmıştı. Gerçekten çok tatlı duruyordu. O her zaman tatlıydı. Ve ben de belki biraz tatlı olabilirim.
"İyi olur, aslında. Yani kal, Zayn." Sırıttığın da başımı tekrardan aşağıya çevirdim. Neredeyse herkes uyumuştu. Sadece barlar doluydu ve bir kaç sokakta evsiz olan insanlar vardı. O'nun dışın da yolun ortasın da zorla birlikte olan çiftler ve birbbirlerini öldüren çeteler de vardı. Dünya'nın gerçekten sonu gelmemiş miydi?
Biri evinde sıcacık yatağın da yatarken, başka biri bir parkın bankından sabahlıyor. Bu hiç adil değil. Bence dünyanın sonuna yaklaştık gibi.
Hey! Bir dakika. Dünyaya hiç bu açıdan bakmamıştım. Yani eğer dünyanın sonu gelirse Zayn ve ben ne olucaz?
"Ben sana söyliyim mi ne olacağımızı? İkimiz de yok olacağız. Sonsuza dek." Sen de mi biliyorsun düşüncelerimi okumayı? Kanatlı ne çabuk öğretiyor her şeyi. Benden kaçsın tabii.
"Neden?" Gözlerinin yüzümde gezdiğini biliyorum ama bir daha gözlerimi o'nun gözlerine dikmeye korkuyorum. Gözlerin de farklı duygular görmekten de korkuyorum. Her şeyden korkuyorum.
"Çünkü, normal insanlar ya cennete ya da cehenneme gidecekler." Kaşlarımı kaldırıp Zayn'e döndüğüm de derin bir nefes aldı. " Fakat biz, ne cennete ne de cehenneme gidebileceğiz."
Ama bu. Bu çok saçma. Yani biz Tanrı'yız. Ve Tanrı'lar da cennete giderler. Biz neden yok oluyoruz ki?
"Uyu, Mia. Zaten çok geç oldu." Sırt üstü uzandığın da bir an bile tereddüt etmeden başımı göğsüne koydum. Neden yaptığımı bilmiyorum ama benim için buraya kaçtıysa bari kaçtığına değsin. Derin bir nefes alıp kokusunu içime çektiğim de o'da beni kolları arasına almıştı bile.
"İyi uykular, melek." Sırıtıp başımı boyun girintisne iyice soktuğum da kokusu ciğerlerime hapsolmuştu bile.
"İyi uykular, siyah melek." Vereceği tepkiyi beklemeden gözlerimi kapattım.
"Bana yardım et!" Zoe'nin minik vucüduna doğru adımlarken tek duyduğum kelimeler bunlardı.
"Bana yardım etmelisin!" Ben kapıya doğru adımladıkça o'nun bedeni uzaklaşıyordu.
"Ne demeye çalışıyorsun, Zoe?" Önüne kadar gittiğim de başını kaldırıp gözlerime baktı. Gözleri mosmordu. Ve çökmüş gibiydi.
"Beni bu hale sen getirdin, abla. Beni düzelt." Gözlerimi kırpıştırdığım da vücudu yok olmuştu bile. Sadece etrafta o'nun sesi yankılanıyordu.
"Lütfen, bana yardım et."
Çığlık atarak gözlerimi açtığım da nefes nefese kaldığımı fark ettim. O rüyada neydi öyle?! Benimle birlikte Zayn'de yerinden sıçardığın da bakışlarımı kaçırdım. O'nu da uyandırmıştım. Lanet olsun.
"Sen iyi misin?" Başımı olumsuz anlamda salladım. Kolumu tutup sıkıca bana sarıldığın da gzö yaşlarımı serbest bıraktım.
"Zoe'yi gördüm, Zayn. Çökmüş durumdaydı. Bana sürekli 'Bana yardım et.' diyordu." Hıçkırığımı tutamayıp hıçkırdığım da beni kendinden ayırıp ayağa kalktı. Elini uzattığın da düşünmeden elini tutup ayağa kalktım.
"Neredeydi peki?" Zoe neredeydi? Beynimi düşünmeye, rüyamı hatırlamaya zorladım.
"Bir kapıdaysık. Benim odamın kapısı olması gerek. Sanırım orasıydı." Başını olumlu anlamda sallayıp elimi sıkıca kavradı.
"Gidiyoruz." Tuttuğu elimi geri çektim.
"Gitmiyoruz, Zayn. Zaten bizi göremezmiş. Hem eğer öğrenirlerse sana ceza verirler." Haklıydım, ceza verirlerse bu çok istediği yerden de gidebilirdi. Bunu göze alamazdım.
"Başka şansımız yok, anlıyor musun beni? Kardeşin senden yardım istemiş. Sanırım kötü durumda. Bu durumda tek yapabileceğimiz şey yanına gitmek. Geliyor musun?" Elini bana doğru uzattığın da gözlerine bakıp elini tuttum. Başka çarem yoktu zaten. En azından kardeşimi kurtarabilirdim.
"Geliyorum."
*Oylar ve Yorumlar!
(Bundan sonra 40 vote'yi geçtiği zaman yb gelecek. Zaten geçiyorsunuz. Ben sadece haberiniz olsun diye söyliyim dedim :D) (Bir de yorumlarınız çok önemli. Kısa da olsa bir kaç kelime yorum yazar mısınız?)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Angel (ZaynMalikFanFiction)
Fanfiction"Sensin o!" Kaşlarımı havaya kaldırdım. "Ne?" Gülümseyip dibime kadar geldi. "Sensin! Seçilmiş kişi sensin!" Benim gibi yere çöktüğünde kendimi daha geriye ittim. "Uzak dur benden. G-git buradan." Elini yanağıma koyup okşadı. "Artık benim senden uz...