Siyah

50 1 0
                                    

gözlerini bana dikmiş bakıyordu.

-meraba

-selam

Selam mı? Vay canına ne kadar rahatım. Selam demeyeli sanırım 5 yıl olmuştur.

-bugün çok başarılıydın.

-teşekkür ederim izlediğini bilmiyordum. (tabiiki biliyordum)

-izledim. Adınızı çok duymuştum. Ikizler Ha? Harika!

Henry araya atlamasa olmazdı.

-Aa Adımızı duydun demek! Bak Jack sana meşhur olduğumuzu söylemiştim.

Bunu dedikten sonra gelişi güzel herzamanki gibi göz kırptı. Yakışıklı Henry Grey esmer dalgalı saçlı... Her kız mutlaka göz ucuyla da olsa bakmistir ona. Ama neden benim sevdiğim kız ona baksın ki. Ama bir dakika, bana neden baksın ki? Moralim bozulmuştu ve yavaşça arkamı dönüp iki sade sodayı elime aldım ve bankların kenarında kapaklara vurarak açtım. Birini Henry ye uzattım. Kız yüzünden aramızda bir gerginlik olsun istemem o yüzden sakin olmalıyım.

♊♊♊♊♊♊♊♊♊♊♊♊♊♊

metro geldiğinde bizimle beraber o kız da metroya bindi. Üçümüz ayaktaydik ve bir boş koltuk vardı. Hafif bir kafa hareketiyle o yeri gösterdim. Narin bir gülümsemeyle yavaşça yaklaştı ve Eastpak markalı mavi kot desenli çantasını sırtından kucağına kaydırarak oturdu. Biz ise kocaman tenis Çantalarıyla ayakta duruyorduk. Küçük bi ihtimal saçlarına dokunabilirim diye oturduğu koltuğun üstünden tutuyordum düşmemek için. Çantasından mavi bir kulaklık çıkardı. Saçlarını kulaklarının üstünden çekmeden kulaklığı taktı ve Çantasından çıkardığı ipod a taktı. Şarkı listesinde gezerken hafifçe eğildim ve şarkılara bakmaya çalıştım. O sırada metronun durduğunu farketmedim bile. Henry kapının önünden "Jack" diye bağırdı. Yüzündeki ifadeden hemen metrodan çıkmazsam kapının kapanacağını anlayabiliyordum. Hemen harekete geçtim ve kapı kapanmadan hemen önce kendimi metrodan dışarı atmayı başardım. Biraz duraksadim. Henry yürümeye başlamıştı. Tereddütle arkamı döndüm. O an metronun içinden bana doğru baktığını gördüm. Küçük bir gülümseme hakimdi suratında ve buna karşılık vermemek mümkün değildi.

-Adını hala öğrenemedin demi?

-Hayır,neden sordun?

-Hadi ama dostum! seni son spielberg filminden beri bu kadar heyecanlı görmemiştim.Bence konuşmalısın.

-Konuşmak mı ? Henry kız sadece bir kere gülümsedi diye onunla konuşamam.

-Gülümsediği için değil, gülümsettiği için konuşmalısın.

Haklıydı. Gülümsettiği için konuşmam lazım,bu sefer sadece kendim için , ben istiyorum diye,ben seviyorum diye konuşmalıyım.

 ⚠⚠⚠⚠⚠⚠⚠⚠⚠⚠⚠⚠⚠⚠

Central parkta çimlerin üstüne yayılmış üstünde adım yazılı starbucks kabından acı kahvemi yudumlarken aynı anda önümde duran laptopta haber sitem için yazı buluyordum.geçen haftalarda microsoftun ceo değişimini konu alan bir yazı yazmıştım.Şuan ise çok daha ses getirecek bir yazıya ihtiyacım vardı.yakaladığım kitleyi büyütmek için bunu yapmalıydım.bu hafta aklımda röportaj yapmak vardı ama kiminle? ve nasıl?

bir bankacı olabilir miydi ? ama benimle ilgilenemeyecek kadar işi vardır büyük ihtimalle.Peki ya gazeteci ? birçok ünlü gazeteci veya haber şirketiyle iletişim kurabilirdim.Ya da ünlü birini boşvermeliydim ve birini ünlü yapmalıydım? Neden olmasın ki bu kadar çok takipçi kitlem varken ? bu kim olmalıydı ki . 

örümcek! evet örümcek tam bir tekno dahiydi ve şuan işlediğini bildiğim hali hazırda 19 suç vardı.Bütün şehrin kameralarına sınırsız erişim sağlamak için kendi algoritmasını yazmış birisi şöhretim olabilirdi.Onun bodrumuna inmeliydim.Beni severdi.ama bodruma çok az inme izni vermişti.indiğimde ise tek gördüğüm şey ekranlar ve  telsiz numaraları oldu.

-Hey jack mavi gömleği mi seçerdin kırmızı tshirtü mü?

nu da soru muydu tabii ki tshirt! kırmızı en sevdiğim renkti ve dolabımın yarısı kırmızı kıafetlerle doluydu.Benim için bir imgeye dönüşmüştü.

-Tabii ki kırmızı tshirt

-Bende! 

ve ardından sipariş verdüğünü belirten gülücükler saçarak twitterda takılmaya devam etti.Her zaman benden daha sosyaldi ve arkadaş çevresi daha genişti.İkimiz de popülerdik ama Henry ye herkes daha fazla saygı duyardı.Hareketleri fazlasıyla havalıydı ve yakışıklıydı.Boyu da uzundu,kasları da vardı hem.Öte yandan benim beyin gücüm onu hep altetmiştir .Otoriteye karşı duruşum o kadar net ve yok edilemezdi ki hiç kimse bana karşı bir düelloya girmek istemezdi.Her duruma uygun mantıklı bir hazır cevabım vardı.

✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴

"Imagine all the People... "

- Henry müziğin sesini kısar mısın insanlar rahatsız oluyor olabilir.

- sesini kısmak mı? Dostum bu John Lennon tanrı aşkına rahatsız olunabilecek bişey değil bu (kıs sesi der gibi bakış attım) peki Tamamm :(

-Starbucks ?

-Starbucks

Işte biz buyduk. Ikizler. Düşünce sistemimiz koşulsuz olarak aynıydı yada birbirini tamamlıyordu. Brooks takı Starbucks à gitmek istiyorduk ve metroyla biraz sıkıntılı bir yolculuk olurdu bu yüzden taksi durdurduk. 15 dakika geçmeden ordaydık. Taksiciye parasını verip indik ve kapıyı iterek içeri girdik. Sipariş verdik "Herzamankinden" bunu söylemeye bayılıyorum doğrusu. Kocaman bardaklara ismimizi yazdırıp pencere önüne oturduk ve internette takılmaya başladık. 2 hafta önce mobil internet sağlayıcı almıştık ve kotasız pakete Üyelik yaptırmıştık, bunun güzelliğini yaşıyorduk.

-hey Henry bana bir iyilik yapıp çantada Laptop taşıdığını söyler misin?

-üzgünüm polyana

Kahretsin! Kanadalı mail arkadaşım mesaj atmıştı ve ona göndermem gereken resim bilgisayarımda duruyordu.

-latte lutfen

Bu sesi tanımamam imkansızdı. O kız buradaydı. Siparişini verdi ve dışardaki masanın birine oturdu. Oturduğum yerden çok net görebiliyordum. Tabletinden kitap okuyor gibiydi. Birini beklediği belliydi.

- Lakers bu maçta ne yapar sence?

- Ha

- Lakers diyorum Miami Heat a karşı ne yapar?

-Kobe oyunda olmadığına göre Heat kazanır. Ama belli olmaz Heat Lakers a karşı çok az zafer kazandı bugüne kadar.

-eğer Tutmazsa 3 hafta yemegimi sen almak zorunda kalırsın Jack!

Pür dikkat kıza bakıyordum. Koluna toka geçirdi ve saçını at kuyruğu şeklinde topladı. Tokayı hızlı bir hareketle saçına geçirdi ve iki kere çevirdi. Ardından koltukta duran çantasına doğru eğildi ve küçük Cüzdana benzeyen bir şey çıkardı. Eğildiği yerden doğrulurken beni farketti. Hafifçe gülümsedi.yine...

Rezil bir durum. Ikinci kez ona bakarken yakalanmıştım.

Oturduğu yerden kalktı ve içeri girdi. Düzgün adımlarla yanımıza yürüdü ve guzel sesiyle "oturabilir miyim?"

İkizlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin