~~
"13""Neyi sayıyorsun sen kaç saattir?"
"Yolda giden arabalardan babamın arabasına benzeyenleri sayıyorum."
"Sen nerede olduğunun farkında değilsin galiba burası yetimhane"
"Ben biliyorum babam gelip alacak beni "
"Müdüre sen geldiğinde konuşurken duymuştum. Senin annenle baban ölmüş "
Hışımla yerimden kalkıp benden aşağı yukarı 2 yaş büyük duran kızın saçlarına yapıştım.
"Onlar ölmedi tamam mı ölmedi gelip alacaklar beni "
Kız hiç bir şey söyleyemiyor , sadece saçını bırakmam için yalvarıyordu.
"Ne oluyor burda"
Duyduğum sesle irkildim. Bu yetimhanenin müdüresinin sesiydi.
O yaklaştıkça küçük bedenim titremeye başlıyordu. Korkuyordum , 2 ay 4 gündür burdaydım ve dayak yemediğim gün yoktu. Müdüre ayak ucuma kadar geldiğinde çenemden sertçe tutup göz göze gelmemizi sağladı. Küçük yanağımda kocaman elinin izi kalacak şekilde attığı tokatla sarsılıp yere düştüm. Canımın acısıyla ağlamaya başladım. Ağlamam onu daha da sinirlendirdi saçlarımdan tutup beni yine yere fırlattı. Sırtımda hissettiğim keskin acıyla ağlamam şiddetlendi. Yediğim dayak tatmin etmemiş olacak ki ,
"Geldiğin günden beri bir huzur vermedin. Ama ben sana ne yapacağımı biliyorum. Sana öyle bir ders vereceğim ki bir daha çıtını çıkaramayacaksın gel buraya"
Kolumdan tutup sürüklemeye başladı. Beni nereye götürdüğü hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Korkuyor ve durmadan ağlıyordum. Beni bir odanın içine fırlattığında bu odanın koridor arası gibi bir yere yapılan küçük bir havalandırma hariç pencere bulunmayan , soğuk , boşluktan yararlanan farelerin evi haline gelen depomsu oda olduğunu anladım. Ağlamam şiddetlenirken odanın kapısını kitleyip bağırdı,
"Akıllanana kadar oradan çıkmak yok. "
Yanındaki bakıcı anne denilen kadına seslenip ,
"Ona ne yemek ne de su verin tamam mı "
"Ama efendim yazık kıza daha 6 yaşında ne kadar dayanılır ki"
"İyi ya işte dayanıklılığını test ederiz."
Uzaklaşan ayak sesleriyle bacaklarımı kendime çekip sırtımı soğuk duvara yasladım. Gözyaşlarımın ardı arkası kesilmiyor , durmadan ağlıyordum. Babamın beni kurtarması için dualar ediyordum.
6 GÜN SONRA
Kaç gündür burada olduğum hakkında bir fikrim yoktu ama duvarın çatlağından sızan 6 gün doğumu saymıştım. Artık ağlamıyordum, fareler kıyafetlerimi kemirip duruyorlardı , üşümüyor , açlık ve susuzluk hissetmiyordum. Daha bir kaç ay öncesine kadar ölümün ne olduğunu bilmezken şimdi daha iyi anlıyordum. Ölüm geri dönüşü olmayan bir gidişti.
Babam da annem de bir daha geri dönmeyecekti. Ağlayınca gözyaşlarımı silecek , yaralarımı saracak , acılarımı hafifletip bana sarılacak bir babam yoktu artık.
Bu farkındalıkla acıyla gülümsedim. Bedenim güçsüz düşmüş, zihnim baygınlık geçirmemek için adeta savaş veriyordu.
Dışarıdan bağırış sesleri duyuyordum. Ama ne söylediklerini anlamayacak kadar yorgundum. Gözlerimin kapanmaya başladığını hissederken kapının kilit sesini duydum, gözüme vuran ışıkla yüzümü buruşturdum. Güçlü kollar bedenimi sararken ,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DALGAKIRAN
General Fiction"Küçük bir dalgakıran iskelesine vuran gökkuşağını koruyordu "