Umutsuz Vaka

3.8K 198 29
                                    

...Sabah, güneşin ışığı yüzüme vurduğu gibi uyandım. Okula gitmem gerekiyordu. Saat sabahın 6 sı. Yataktan kalkıp hazırlanmaya başladım. Yine saçma okul kıyafetlerini giydim, saçlarımı her gün yaptığım gibi tepeden bir at kuyruğu yaparak bağladım. Zaten asla saçımı açmam. Çünkü kendime güvenmiyorum. Bu yüzden lâkabım "Erkek Fatma". Ne kadar saçma bir lâkap olsa da cidden davranışlarım Erkek Fatma gibi. Kontrol edemiyorum. Bir kız gibi tatlı ve güzel olamıyorum. Zaten olmak dahi istemiyorum...
        Hızlı adımlarla okulun yolunu tuttum.     Fakat birden durdum. Yerde yaralı bir kedi yatıyordu. Onu oracıkta bırakıp gitmeye gönlüm el vermedi. Yakınlarda bir market vardı. Markete doğru koştum ve bir boş kutu aldım. Yaralı yavru kediyi alıp kutunun içine koydum ve onu saklayabileceğim bir yer bulmaya çalışıyordum. Yavru kedinin neden yaralı olduğunu anlamalıydım. Neden yolun ortasında yavru bir kedi yaralı olabilirdi.? Tek bir açıklaması var kediye araba çarpmış.. Hangi cani bir kediye çarpıp kaçabilir. Ah dünya o kadar acımasız ki... Olay yeni gibiydi. Zaten yeni olmasa, bir insan kediye bakmasa bile yolun ortasından kenara atardı. Neyse bunları düşünmek için vaktim az. Bir an önce kediye bir yer bulmalıyım ya da onunla beraber okula gitmeliyim. Galiba 2. seçenek beraber okula gidiyoruz..
Kutuyu kucağıma aldım ve okulun yolunu tutmaya başladık. Birden arkamdan gelen yaprak sesi bir an beni ürpertti. Yavaşça arkama dödüm ve bisikletli bir çocuk bana seslendi.
-"Hey o kediyle ne yapıyorsun öyle"
+"Ne mi yapıyorum!? Görmüyor musun yaralı bir kediyle beraber yürüyorum.!"
-"O kediye ben çarptım.!"
+"Ah bende düşünüyordum neden dünya acımasız pisliklerle dolu diye.!! Neden ona bakmadın?"
-"Bakmadığımı nerden biliyorsunuz. (Elindeki poşeti göstererek) Onun için yakın bir eczaneden sargı bezi ve ilaç almaya gittim."
Sadece çocuğun yüzüne bakakaldım ve birden;
"Kediyi vericek misin artık? Hani tedavi etsem!"
+"Ha? Pardon getiriyorum."
Yavru kediyi ona verdim. Kutunun içinden çıkarttı ve benden kutuyu yırtıp bir zemin hazırlamamı istedi. Dediğini hızlı bir şekilde uyguladım. Kartonu yere sersdim. Yavru kediyi kartonun üstüne yatırdı ve kırık olan bacağına ilaç sürdü. Benden bir odun parçası istedi. Yan bahçenin demirinden atlayıp ağacın altına dökülen dalları toplayıp ona fırlattım. Neyse ki kafasına gelmedi. Zaten bir kere utandım bir de rezil olmayayım.
Yavru kedinin bacağını dik tutmamı söyledi. Dediği gibi bacağını tuttum. Küçük, kalın dal parçasını kedinin bacağına dik bir şekilde yerleştirip sarmaya başladı. Sardıktan sonra güzelce bağlayıp kediyi bisikletinin sepetine koydu.
+"Hey kediyi nereye götürüyorsun öyle!"
-" Cidden şu saçma soruların canımı sıkmaya başladı. Galiba okula gidiyordun. Saatine bak."
Telefonumu alıp saate baktım;
+"Lanet olsun geç kaldım! "
-"Onun için arkama atla ve veterinere gidelim."
+"İyi ama zaten sen tedavi ettin. Ayrıca bisikletle anca gideriz saçmalama!"
-"Sence benim yaptığım amatörce bir tedavi yeterli olabilir mi?! Ayrıca yakınlarda bir veteriner biliyorum. Çok zamanımızı almaz.!"
+"Peki."
Dedim ve arkasına atladım...
Ama nedense kalbim küt küt atmaya başladı. Çocuk çok yakışıklıydı. Gözleri öylesine güzeldi ki beynimin bir tarafına bakışlarını kazıdım..
Ah ne düşünüyorum ben. Kendine gel Yu Jin. Sen çirkin, özgüvensiz ahmağın tekisin. Kısacası 'umutsuz vaka'...
Birden çocuğa "Adın ne?" diye sordum.
-"Jimin, Park Jimin peki ya senin?"
+"Huh? A evet adım Yu Jin."
-"Tanıştığıma memnun oldum Yu Jin! "
Saçma bir şekilde sırıtarak "Ah bende." dedim...
Yüzüm kızarmaya  ve yine kalbim küt küt atmaya başladı. Umarım aşık olmam. Çünkü aşk bana göre değil..!

Umutsuz Vaka - Park Jimin ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin