Yavaş yavaş ölüyordum sanki.

1.2K 50 13
                                    

HASTA BİR SEKİLDE BOLUM YAZİYORUM DİGER BOLUM KİSA OLDU O YUZDEN BU BOLUM BİRAZ UZUN DESTEKLERİNİZİ BEKLİYORUM :) HEVESİM CABUK KİRİLİR BENİM İNSALLAH CABUCAK OKUYUCU SAYİMİZ ARTAR :*

Yanıma hiçbir şey almadım. Zaten eşofman t shirt hırka var üstümde, yürüyerek selçukların olduğu pub’a geldim. Yanına gittim direkt.

“ noldu oğlum anlat” dedi.

Anlattım olan biteni.

“ eve kız atmadın değil mi lan” dedi.

Küfür edince sustu.

“hadi gidelim gelir servis birazdan” dedi.

Çıktık durağa kadar yürüdük, çok beklemeden servis geldi. Bindik çıktık yola, koca otobüs, yollar virajlı ve karanlık yavaş yavaş gidiyor servis. Yoldayken de aradım ama kapalı hala telefon. Siteye vardık girişte indik zaten.

Gecenin üçü. “evleri nerde” dedim.

Sıra sıra evleri geçtik, iki katlı evler 4 daire, apartman gibi değil müstakil evleri birleştirmişler gibi.

“şurası işte, alt kat” dedi.

4 daireden ışık yanan tek yer. Koştum kapıya kadar, apartman girişi değil zaten ufak bir veranda var. Durdum kapının önünde, nefes alışımı, kalp atışlarımı kontrol etmeye çalıştım başaramadım. Çaldım kapıyı, kapıyı açtı sanki arkasında ışık huzmesi vardı. Saçlar açık, üzerinde polar eşofman, bluz, hırka üçlüsünü tamamlayan donuk bir bakış, ama şaşkın çünkü beklemiyordu beni. Ağzını açtı ilk önce diyemedi bir şey.

“ne arıyorsun burada” dedi.

“ seni.” dedim.

“ yüzünü bile görmek istemiyorum.” dedi

Bu sefer. “ ya açıklamama biri izin versen her şeyi anlata…” sözümü kesip “defol” diye haykırdı.

Sonra kapıyı suratıma çarptı. Sen bilirsin dedim, olduğum yerde dönüp etrafa baktım;

karanlık, ağaçlar, uzaklardan gelen dalga sesi. Oturdum kapının yanına yere, gecenin kaçı olduğu, havanın ne kadar soğuk olduğu ya da burada ölmek beni ilgilendirmiyordu. Bekleyecektim, ya ailesi gelene kadar evden çıkmayacaktı, ailesi geldiğinde babası benimle ilgilenecekti ya da dışarı çıkıp benimle konuşacaktı. Ne olursa olsun bekleyecektim. Saat ilerledikçe soğuk arttı, karanlık arttı. Üşüdüğümün ilk o zaman fark ettim. Devam ettim oturmaya, bir yandan üşüyor bir yandan uyumamaya çalışıyordum. Sonuç güneş doğmasına yakın uyudum her yerim tutulmuş, titriyorum büyük ihtimal. Üşüyorum bunu hissediyorum, kemiklerime kadar soğuğu hissediyorum, donmuşum, kışın deniz kenarı bir yerde dışarıda uyumak. İşte aşkın mantığı bu. Her yerim soğuk ama yüzümde bir sıcaklık var. Yanağımdan alnıma doğru, sonra öbür yanağımda hissediyorum sıcaklığı. Sanki biri yüzüme sıcak bir şey bastırıp ısıtmaya çalışıyor beni o kadar mutluydum ki başımı dizine koyup uyumuşum. Saçlarını yüzümde gezdirmese uyanmazdım aslında.

“ bir daha bunu yapma olur mu? ben sana kızarım ama vazgeçmem senden, git derim ama ciddi söylemem. sen benim en değerlimsin. Kızdıysam biraz zaman ver bana düzelir zaten her şey.” dedi.

Bir kız size bunu diyorsa ve o bunu derken siz onun dizine başınızı koyma ayrıcalığına sahipseniz bir şey demeyin, susun. Ben öyle yaptım. Sustum ve sadece tuttuğum elinin avuç içini öptüm.

Uyandığımda elimdeydi hala eli, başımı dizine koyup uyumuşum, o da oturduğu yerde uyumuş. Yavaşça kalktım, yüzüne düşen saçını elimle itip alnından öptüm. Sürekli söylüyorum ama aşk gerçekten bambaşka bir şey. 6 aydır sevgiliyiz ama hala alnından öperken kalbim sıkışıyor. Öylece oturdum onu izledim, geleceği düşündüm. Gerçekten bir geleceğimiz olacak mıydı? olmalıydı. Onsuz ne yaparım bilmiyordum. Bunları düşünürken yavaş yavaş açtı gözlerini. Uyku mahmuru ela gözleriyle şaşkınca baktı bana, gülerek

İlk öpücük.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin