13

1.7K 148 180
                                    

Levinin ağzından;

Yalanlarımda boğulduğumu hissediyordum. Herkesi kaybetme korkum hayatıma da geleceğime de çok kötü bir şekilde yansıyordu.

Önünde durduğum mezara iç çekerek baktım.

En değerli kaybımdı belki de... Acılarım, mutluluğum ve tüm hislerimde onunla gömülmüştü.

Ağlayamıyordum bile. Sadece hissizleşmiştim. Duyarsızlaşmıştım ve salakça hareketlerde bulunuyordum.

İnanamıyordum kimseye, birinin beni sevebileceğine...

Nefret dışında hiç bir duygunun doğru olmadığına inanıyordum.

Nefrette bir çeşit sevgiydi ama... Bunu düşünerek kendimi kaç kez avutmuştum kim bilir.

Şimdi Ereni de kaybetmiştim... Sadece tek bir hatamla, benden nefret etmesini sağlamıştım.

Elimde ki çiçeği mezar taşının üzerine koydum.

Son kez mezar taşında ki isme bakıp iç çektim

Petram, tek dostum ve ailem.

(Yazar chan size erenin öldugunu düsündurerek fake atti alkiss bana bsnsns)

Mezarlıktan çıkıp okula yürüdüm. Zaten ilk derse geç kalmıştım ve bunu fırsat bilerek mezarlığa gelmiştim.

Ne zaman bir hata yaptığımı düşünsem soluğu petranın Mezarında alıyordum.

Kendi kendime dertleşiyor, üzüyor ve geri dönüyordum.

Okula geldiğimde boş kampüse gözlerimi gezdirip bir büfeye gittim. Aldığım soğuk içecekle boş bulduğum bir banka oturdum.

Bugün olanları düşününce kendime lanet okudum.

Bir aptallık edip kendime hakim olamamıştım ve Erenle birlikte olmuştum. Bunu yaparak zaman geçtikçe kendimden tiksinmeye başlamıştım. Beni sevmeyen biriyle birlikte olmuş kısaca onu kullanmıştım... Nasıl kendimden nefret etmeyeyim?

Eren beni sevdiğini söylediğinde de ona inanmamıştım doğal olarak.

Geçen gece yaşadıklarımızı hatırladığını gayet iyi biliyordum. Benden korkacağını düşünürken o bana aşık olduğunu söylemişti

Erene kaba davrandığımın farkındayım ama bana yaklaşırsa kendimi tutamayacağımdan korkuyordum.

Üniversitede onu başka kızlarla görmeye bile dayanamıyordum ve kısacası kaçıyordum.

Elimdeki içeceği ağzıma götürüp içtim.

"Seninle konuşacaklarımız var." dedi Mikasa.

Onu Erenin yanında gördüğüm için değilde Wp grubunda olduğu için tanıyordum.

Eren buraya gelmeden önce bana mesaj atmıştı ve Ereni sevip sevmediğimi sormuştu tersleyip engellemiştim.

Ama burada engelleyemezdim değil mi? Huzursuzca ayağa kalktım. Elimdeki plastik bardağı çöpe atarken kolumu tuttu.

İlk önce ters bir şekilde kolumu tutan eline bakınca kolumu bıraktı

"Konuşmamız lazım ve bu sefer kaçamazsın. Burada konu Eren ve Eren benim için çok önemli anladın mı?" dedi sertçe. İç çekip oturduğum banka tekrar otururken Mikasa da yanıma oturdu.

"Konuş." dedim.

"Bak Ereni sevdiğinin farkındayım ama böyle davranarak ne yapmaya çalıştığını anlayamıyorum." dedi çatık kaşlarla.

Omuz silktim.

"Kimi sevip sevmediğim seni ilgilendirmez. Söyleyeceklerin bu kadarsa gidiyorum." dedim ve tekrar ayaklandım.

"Erenin başına senin yüzünden bir şey gelecek olursa öldün sen Levi Ackerman. Anladın mı?" dedi sinirli bir şekilde.

Cevap vermeye tenezzül etmeyip kampüsün çıkışına ilerledim.

Yolda giderken cebimden telefonu çıkartıp Ereni aradım.

"Ne yapmaya çalışıyorsun sen?" diye bağırdım sinirle. Mikasaya bağıramamıştım ve sinirimi Erenden çıkartıyordum.

"Ne yaptım? Ne yaptım lan ben sana!" diye bağırınca affaladım. Bu kadar tepki vermesini beklemediğim gibi sesinin ağlamaklı çıktığını da fark etmiştim.

"Bak Eren saçmalıklarınla uğraşamam. Ergenlik döneminde olduğunu ve kimlik arayışlarında olduğunu biliyorum ama beni kullanma." dedim sert bir şekilde.

"Neden? Sevdiğin kıza ihanet ettiğini mi düşünüyorsun?" dedi. Ne diyordu bu salak?

"Ne?" diye sordum anlık olarak. Sevdiğim kişiden bahsederken ondan bahsettiğimi farke etti sanıyordum oysaki... Hayal kırıklığımı saklayarak konuştum.

"Herneyse, bir daha arkadaşlarını yollama yanıma. Ne seni ne arkadaşlarını görmek istiyorum." dedim. Bir son vermem lazımdı... Onunla konuştuğum, görüştüğüm her an canını yakacaktım... O da benimkini ve ben bunu istemiyordum... Yeterince canım yanmıştı.

"Beni görmek istemiyor musun?" dedi titrek bir sesle

"Evet!" diye bağırıp yüzüne telefonu kapattım. O ses tonu ile biraz daha konuşacak olursa kendimi tutamazdım... Kaybolduğunu sandığım duygularımın ortaya çıkmasına izin veremezdim...

Fazla sert davrandığımı fark edip lanet okudum. Farkında olmadan kendimi korumak adına geliştirdiğim bu sert kabuk beni boğuyordu.

Kaba olmaktan vazgeçemiyordum ve şimdi hayatta en değer verdiğim tek kişiye karşı kullanıp onu üzüyordum.

İç çekip eve doğru yürüdüm. Kapının önüne gelince Eren ile yüzleşmekten ölesiye korktuğumu fark ettim. Sessizce odama gidecektim ve üstlerimi toplayacaktım. Yarında başka bir ev bulmaya çalışacaktım.

Evet, kaçtığımın farkındaydım ama burada kaldıkça ikimizin de canı yanacaktı...

Kilidi yavaşça döndürüp içeriye girdim. Ayakkabılarımı çıkartıp sessizce kapıyı arkamdan kapattım. Evde çıt yoktu, belki de Eren gitmişti.

Odama girdiğimde şaşkınca olduğum yerde kaldım. Etraf dağılmış, yerde kırık cam parçaları Eren ise yatağında orutmuş bileğine dayadığı cam parçasından kan sızıyordu.

Korkuyla olduğum yerde kaldım. Bunu tekrar yaşayamazdım. Kaybedemezdim. Onu kaybedemezdim başka birini kaybedemezdim! Bir daha olmazdı!

Öne atılıp elindeki camı hızla aldım. Elime bulanan kanı umursamayıp geri geri adımladım. Sırtım duvara çarpınca kendimi yere bıraktım. Titrememe engel olamazken Eren bana bakıyordu. Gözleri ifadesiz ve umursamazdı.

Elimdeki cam parçasına bakarken gözlerimden aşağıya yaşlar süzüldü.

"Ne yaptın sen?" dedim titrek bir sesle.

AsilzeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin