Umut mahmur halde gözlerini açtı. Babası Çetin endişeli gözlerle ona bakıyordu."Hadi! Kalk Umut!"
Umut yataktan kalkarak doğruldu, "Neler oluyor?" diye sordu.
Babası Çetin'in alnında boncuk boncuk terler görünüyordu. Ve sesler... sesleri duyuyordu Umut. Dışarıdan gelen çığlık ve silah sesleri. Çetin, oğlu Umut'u omuzlarından sıkıca tutarak salladı. "Hemen şimdi alabildiğin kadar eşyanı çantana koymanı istiyorum." dedi soluk soluğa. "Bir şeyler oluyor Umut. Kötü şeyler. Şimdi dediğimi yap!"
Umut hızlıca altına bir pantolon giydi ve dolabından çantasını bularak çıkardı. İçine ne koyması gerektiğini düşündü. Dışarıdan gelen sesler daha artmıştı. İlk önce savaş çıktığını düşündü Umut. Çantasını yere koyarak pencereye yöneldi. Dışarıya bakmasıyla gözlerinin fal taşı gibi açılması bir oldu. Mahalle yerde yatan ölülerle doluydu. Gökyüzünde devasa büyüklükte bir cisim vardı. Cismin kolları ve bacakları vardı. Bu cismin yanında uyumadan önce haberlerde gördüğü o sarımsı şey de vardı.
Çetin'in, oğlu Umut'u sırtından tutarak yatağa fırlatması bir oldu. "Kendine gel ve dediğimi yap Umut!"
Umut çantaya sıkış tıkış bir şeyler koydu. Diğer odaya geçtiğinde amcası Emir'in valiz hazırladığını gördü. Babası Çetin telefonların çalışıp çalışmadığına bakıyordu.
Çetin evi iyice kontrol ettikten sonra son kez dışarıya baktı. Dışarıdaki kargaşaya bir daha bakmak istemiyordu Umut. Bu sebeple çantasını sırtına geçirmiş babasının kararını bekliyordu. Amcası Emir "Gitmeliyiz." dedi valizi sırtlayarak.
Umut son kez baktı eve. Televizyona baktı, mutfak tezgahındaki meyvelere. Sanki bu evdeki her şeyi hiçbir zaman göremeyecekmiş gibi hissediyordu. Hızlı adımlarla apartman basamaklarından indiler. Çetin ve Emir öndeydi. Umut endişeyle babası ve dayısının arkasında ilerliyordu. Apartman kapısını açtıklarında ölülerin kokuları burunlarıyla tanıştı. Gecenin ayazında insanlar oradan oraya koşuşturuyordu. Ve onlar da koşmaya başladılar diğer tüm insanlar gibi.
Evlerinin hemen karşısındaki otoparka geldiler. Emir'in arabasının içinde bir adam vardı ve arabayı çalıştırmaya çalışıyordu. Çetin öne çıkarak adama bağırdı, "Arabadan in! Bir daha uyarmayacağım!"
Adam arabadan indi. Arabanın içindeki adamı tanıyordu Umut. Mahallenin saygılı ve kültürlü tarih öğretmeni Cevat Bey idi. "Çetin," dedi Cevat bey. "Çok... çok özür dilerim başaramadığınızı sandım."
Emir valizi alarak arabanın bagajına koydu ve direksiyona geçti. Çetin ise yan koltuğa geçti. Umut'da arka koltuğa. Umut yeşil gözleriyle çaresiz şekilde bekleyen Cevat Bey'e baktı. Mahalle de herkesin saygı duyduğu Cevat bey'i böyle görmeye alışık değildi. Emir arabayı çalıştırır çalıştırmaz Umut'un hümanistliği ağır bastı ve amcasına seslendi, "Cevat bey'i almayacak mıyız, amca?"
Amcası ve babası adamı unutmuşlardı bile. "Binsene!" dedi Çetin işaret ederek. Cevat bey'de teşekkürler eşliğinde Umut'un soluna oturdu. Ve yolculuk başladı. Umut arka koltuktan dışarıdaki atmosfere baktı. Yerdeki ölü insanları görebiliyordu ama neden ölmüşlerdi sebebini bilmiyordu. Pencereden baktığında gördüğü şeyler artık görünmüyordu. Babasına baktı. Ağarmış sakallarını kaşıyordu. Babasının aklından geçenleri tahmin etmek zor değildi.
Emir iki eliyle de şimdilik sakin görünen yola doğru bakıyordu. Çetin'e döndü, "Radyoyu açar mısın, Çetin?"
Çetin radyoyu açtı. Robota benzer bir sesle konuşuyordu. Cızırtılı ancak anlaşılırdı. Arabadaki herkes dikkat kesildi radyodaki sese. Umut başını öne eğdi. Söylenenleri hiç duymamak isterdi. Ancak olan olmuştu.
Radyodaki ses bir plak gibi kendini tekrarlıyordu. "Bir gün uyanıyorsunuz ve o içinde bulunduğunuz dünya yıkılmış. Tüm hayalleriniz tüm hedefleriniz bir çırpıda silinmiş. Sabah sıcacık yatağınızdan uyanan olmayacak. Okula gidemeyeceksiniz. İşe gidemeyeceksiniz. Market alışverişleri yok. Tepedekiler sizin kaderinizi veriyor olmayacak. Zengin sizi ezmeyecek ve halk kendi kaderini kendi çizecek! O keyifli dakikaların hepsi birer birer yok olacak. Çünkü ben buyum! Bir uzaylı! Evet! Dünya değişti! Artık eski dünya yok! Artık uzaydaki kudretin hakim olduğu bir dünya var. Kaosun hakim olduğu bir dünya. Bu gezegende yaşayan herkes bu gerçekle yüzleşmek zorunda. Yeni rejimi bizler kuruyor olacağız ve bu rejime ayak uydurmaktan başka çareniz yok. Hayatta kalmazsanız, ölürsünüz! Bizleri bulup rejime ayak uydurmazsanız, ölürsünüz! Gördüğünüz yaratıklara biat etmezseniz, ölürsünüz! Bizleri bulun kardeşlerim, bizleri bulun! Gölgedekiler'i bulun!"
Okuduğunuz için teşekkürler, bölüm hakkında görüşünüzü bekliyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGEDEKİLER
Mystery / Thriller"...Bir gün uyanıyorsunuz ve o içinde bulunduğunuz dünya yıkılmış. Tüm hayalleriniz tüm hedefleriniz bir çırpıda silinmiş. Sabah sıcacık yatağınızdan uyanan olmayacak. Okula gidemeyeceksiniz. İşe gidemeyeceksiniz. Market alışverişleri yok. Tepedeki...