Çetin daha önce hiç görmediği, korkusunu belli etmemeye çalıştığı iki yaratığın önünde yürüyordu. Yaratıkların yanındaki üniformalı adam kendinden emin bir şekilde şarkı söylüyordu, "Gölge doğdu
Devrim başladı
Zaferler doğdu
Kıyım başladı"
Adam o kadar rahattı ki. Çetin adamı görene dek dünyadaki en rahat insanın kardeşi Emir olduğunu düşünürdü. Tereddütlü bir şekilde Beyoğlu'nun sessiz sokaklarında yol alıyorlardı. Ne yapacaktı Çetin? Üniformalı adama nasıl güvenebilirdi? Nereye gidiyordu? En son aynı soruyu sorduğunda uzaylılardan biri koca gözleriyle önünde dikilmiş, üç parmaklı keskin tırnaklarıyla Çetin'in sol yanağına bir çizik atmıştı.
Çetin inancı doğrultusunda yeminler ediyordu. Zorla yürüdüğü ayakları, üniformalı adamın işaretiyle durdu. İki yaratık bir şeyler hissetmişti. Uzun kulaklarını dikleştirmiş bir şekilde, dikkatle duydukları sese yönelttiler.
Yan yana duruyordu iki yaratık. İki kardeş gibiydi. Sırtları dik ve sessizdi. Arada sırada Çetin'in bilmediği dilde bir şeyler konuşuyorlardı. Gerçi o bile anlaşılmayacak kadar tiz ve kulak ağrıtıcı bir sesti.
İki yaratık birden durunca, üniformalı adam etrafına baktı. "Bir şey mi duydunuz?" dedi yaratıklara dönerek. Adam, elleriyle bir şeyler yapıyordu. İki yaratık gelen sese doğru yöneldi. Sahaf dükkanının önünde durdular. Üniformalı adam Çetin'i silkeledi, "Sakın kaçmaya çalışma, Maia'lar seni sevdi. İtibarını kaybetmek istemezsin değil mi?"
Üniformalı adam sahaf dükkanın kapısın açtığında içeride yere yatmış, korkudan titreyen iki insan gördü. Güldü ve sıcakkanlı bir şekilde, "Korkmayın. Dışarıya gelin, burada ne yapıyorsunuz?"
İki insan gözyaşlarını silerek dışarıya çıktılar. Çetin birini tanıyordu. Bahar'dı içlerinden biri. "Nihayet!" dedi içinden. İçi güldü ancak belli etmedi.
Bahar'da Çetin'i görünce gülümsedi. Hemen ardından iki yaratığı görür görmez gülümsemesi soldu. Bahar'ın yanında bir kız çocuğu da vardı. Zavallı kız, gördüğü şey karşısında kaskatı kesilmişti.
Üniformalı adam yaratık dostlarıyla bir şeyler konuştu. Fısıldaşıyorlardı ama Çetin ne olup bittiğini anlamıyordu. Üniformalı adam iki yaratığa başını sallıyordu. Adam, yerde dizlerinin üstüne çökmüş Bahar ve yanındaki küçük kıza silahını doğrulttu. "Üzgünüm," dedi gülerek. Sesinde hiç hüzün yoktu. "Dostlarım senden hoşlanmadı. Ben gerçekten üzgünüm."
Çetin ürperdi. "HAYIR!" diye bağırdığında çok geçti.
Adam tereddüt etmeden makineli tüfeğiyle Bahar'ın yanındaki küçük kıza iki el ateş etti. Kızın vücudu titreyerek can çekişti. Ağzından çıkan kanlar bir dere gibi şiddetliydi. Bahar korku ve acı dolu çığlık attı. Çetin dizlerinin üstüne çöktü. Yüzü de acıyla büküldü. "Sen... Sen... ne yaptın!"
Üniformalı adam burnunu çekti, sırıtıyordu. "Dediğim gibi dostlarım bazen seçici olabiliyor. Kız daha küçük. Bu dünyada hayatta kalamazdı."
Çetin ayağa kalkarak adamın üstüne yürüdü. Adam gülerek, "Gel!" dedi. Çetin adamın üstüne atladığında tüfeğin dipçiğini alnında hissetti. Acıyla yere yığıldı. Bahar'da bir köşede gözleri dönmüş bir şekilde olanları izliyordu.
Çetin yığıldığı yerden kalkamadı. Üniformalı adam ayağıyla alnının üstüne sıkıca bastırdı. "Eğer bir daha bana karşı gelirsen..." Adam yerdeki ölü kızı gösterdi. "Uzaylı dostlarım çekinmeyecektir." Adam ayağını çekti. Çetin yutkundu ve öksürdü. Sendeleyerek ayağa kalktı. Çetin ayağa kalktığında adam kahkaha atarak, "Gerçekten böyle kolay kurtulacağını mı sandın?"
Adam, yerden kalkan Çetin'e sert ayağıyla vurdu. Çetin yere yığıldı. Bu sefer kalkamadı.
Gün batıyordu. Güneş kayboluyor, karanlık tekrar ortaya çıkıyordu. Hava serin ve buğuluydu. Çetin'in yüzündeki kanları tişörtüne silmekten tişörtü kan lekeleriyle dolmuştu. Kaç dakikadır yumrukların hedefindeydi? Sahaf dükkanının içerisinde kaç dakikadır dayak yemekteydi?
Uzaylı dostları dükkanın hemen önünde kendi dillerinde fısıldaşıyorlardı. Bahar, yaratıkların yanındaydı. Çetin defalarca yutkundu. Dudakları patlamış, kan yutuyordu.
Üniformalı adam her kahkaha attığında Çetin bir yumrukla karşılaşıyordu. Bu döngü defalarca böyle sürdü. Çetin, adamın sert yumruklarını hissetmeyecek kıvama geldiğinde adam keyifle sohbet etmeye çalışıyordu.
"Anlamıyor musun?" dedi adam, gülüyordu. "Bunu yapmak zorundayım. Bir tür kural gibi düşün. Eğer bunu sana yapmazsam uzaylı dostlarım benim sadakatimden şüphelenecek. Anla bunu."
Adam bir yumruk daha attı. Bu yumruk öncekilerden daha şiddetliydi. "Her devrim küçük bir kıvılcımla başlar. Bunu neden söyledim biliyor musun? Çünkü benim adım Devrim!"
Adam kıkırdadı. Bir süre yumruk atmadı. Bir telsiz çıkardı ve bir şeyler konuştu. Çetin zor duyabiliyordu. "Ordu tamam mı? Hah!"
Adı Devrim denen adam telsizden gelen habere çok sevindi. "Mea-8550'nin durumu nasıl? Öyle mi? İşte bu kötü bir haber. Dostlarımızın hepsi dünyaya ulaştı mı? O zaman sıkıntı yok."
Devrim denen adamın gözleri ışıldıyordu, "Peki ya Amerika?" dedi. Bir kaç saniye bekledi. Ve tekrar kahkaha attı. "Harika!"
Devrim isimli adam gülümsüyordu. Çetin'in karşısında dikildi ve sırıttı. "Seni daha fazla dövemeyeceğim. Neden biliyor musun? Neden sence?"
Çetin cevap vermedi, veremedi de. Adam sinirlendi ve Çetin'in sol omzuna bir darbe daha indirdi. "Bana cevap ver."
Çetin ağzında bir kaç kelime çıkardı. "Ne--den?" dedi güçlükle.
"Çünkü biz kazandık!"
Okuduğunuz için teşekkürler, bölüm hakkında görüşünüzü bekliyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGEDEKİLER
Mistério / Suspense"...Bir gün uyanıyorsunuz ve o içinde bulunduğunuz dünya yıkılmış. Tüm hayalleriniz tüm hedefleriniz bir çırpıda silinmiş. Sabah sıcacık yatağınızdan uyanan olmayacak. Okula gidemeyeceksiniz. İşe gidemeyeceksiniz. Market alışverişleri yok. Tepedeki...